Buna uğraşmıyorum. İyi yaşamayı seviyorum, ve iyi yaşamak Norman olmaktır. | Open Subtitles | لا أحاول، فأنا أحب العيشة الرغدة، ورغد العيش أمر يملكه النورمان |
Bu gerzekle aynı odayı paylaşmaktansa sandıkta yaşamayı tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّل العيش داخل صندوق عن تقاسم غرفة مع هذا المغفل. |
Toplumun dışında yaşamayı seçmiş- -kontrol edebileceği bir çevrede yaşayan biri. | Open Subtitles | متوحد اختار العيش خارج المجتمع في بيئة يستطيع ان يتحكم بها |
Eğer ilaç kullanmadan yaşamayı başarabilirsem bir şekilde aslında zihinsel bir hastalığa sahip olmadığımı, hepsinin bir hata olduğunu kanıtlayabilirmişim gibi hissediyordum. | TED | شعرت بأنني لو استطعت أن أعيش دون العقاقير سأثبت بعد ذلك كله بأنني لم أكن مريضة عقلياً و أنه كان خطأ فادح |
Bu yüzden yukarıya bakmaya devam edin, gündelik güzelliklere hayret edin ve her zaman hayatınızı hayal aleminde yaşamayı unutmarın. | TED | فلتستمر في النظر إلى أعلى واسمح لهذا الجمال العابر بإثارة الدهشة في نفسك وتذكر دائماً أن تعيش الحياة حالمًا متأملاً. |
Belki evlenen insanlara bunun olacağı... yaşamayı bırakacak olmalarıdır, seni korkutan. | Open Subtitles | ..ربما ذاك حس الـ مالذي يحدث للمتزوجين ويجعلهم يتوقفون عن العيش |
Bilirsin, bazenleri önemli bir şeyini kaybedersin, öyle bir şey ki senin hayatının tam ortasındadır, ...onsuz yaşamayı düşünemeyeceğin bir şeydir. | Open Subtitles | أحياناً، عندما تخسر شيء مهمّ لك، شيء يكون مركزك، شيء تشعر أنّه لا يمكنك العيش من دونه، فإنّك تفقد كيفيّة العيش |
Hiçbir yerde. Bu yüzden ormanda değil de şehirde yaşamayı seçtim. | Open Subtitles | ولا أي مكان لهذا السبب إخترت العيش بالمدينة وليس بوسط الغابة. |
Böyle yaşamayı tercih ediyorsan o zaman gerçekten deli olmalısın. | Open Subtitles | إذا ,أنتَ هو المجنون إذا حسبت أني سأختار؟ العيش هكذا |
Bir çiftlikte yaşamayı o kadar isterdim ki, kedimi sağmaya çalışmıştım. | Open Subtitles | جعلني أرغب بشدّة في العيش بمزرعة حتّى أنّي حاولتُ حلب قطّتي. |
Direnmeyenler arta kalan yitik yaşamları boyunca sefalet içinde yaşamayı öğreniyor. | Open Subtitles | هؤلاء الذين لا يقاومون يتعلمون العيش مع التعاسه لبقية حياتهم المكسورة |
daha uzun yaşamayı bir tür memnuniyet hatta gönül rahatlığıyla kabul ettiğimiz için endişeleniyorum. | TED | أننا نسمع عن الأمر كثيرا لدرجة أننا أصبحنا نتقبل فكرة العيش طويلا بنوع من الرضى، أو حتى الراحة. |
Umarım geleneksel toplumlar hakkında okumayı, benim onların içinde yaşamayı bulduğum kadar büyüleyici bulursunuz. | TED | آمل أن تجدوا القراءة عن المجتمعات التقليدية بقدرة المتعة التي وجدتها في العيش في تلك المجتمعات. |
Tutuklanma korkusuyla yaşamayı hak etmiyorlar mı? | TED | ألا يستحقان العيش في حالة خوف من الاعتقال؟ |
Hollywood'un kralı olmaya geri dönüyorum ama kraliçemin kuralları altında yaşamayı kabul ettim. | Open Subtitles | بل سأعود لأكون ملك هوليود ولكنّني وافقت على أن أعيش وفقاً لقواعد ملكتي |
Ve ben, bu şekilde yaşamayı reddediyorum. | TED | وأنا، عن نفسي، أرفض أن أعيش بهذه الطريقة. |
Ve sonra hem insan hem de diğer canlılar bir bütün olarak iki gezegende birden yaşamayı öğrenmiş olacağız. | Open Subtitles | وعندها سنكتشف كيف يمكننا أن نكون أحد أشكال الحياة التي تعيش على كوكبين. كل أشكال الحياة، وليس البشر فحسب. |
Kes sesini artık. 100 mil önceydi. Geçmişte yaşamayı kes. | Open Subtitles | أخرص يا رجل إنها مئة ميل وستعود للعيش في الماضي |
Bu aileye sadece bir maaş giriyor iki maaş giriyor gibi yaşamayı bırakmalıyız. | Open Subtitles | هذه عائلة ذات دخل واحد ولن نستطيع أبدا أن نعيش كعائلة ذات دخلين |
Prenses kıyafetleri içinde ve bir kalede yaşamayı bekleyerek büyüdü. | Open Subtitles | بل نشأت على ارتداء فساتين الأميرات والرغبة بالعيش في قلعة |
Hayvan gibi yaşamayı tercih ederim, yoksa sonun... | Open Subtitles | افضل ان اعيش كحيوان على ان ينتهى بى الامر مثل |
Kim olduğum ve hayatımı nasıl yaşamayı seçtiğim... sizi ilgilendirmez. | Open Subtitles | من اكون, وكيف اختار طريقة عيش حياتي ليس من شأنك |
Benim vasıtamla yaşamayı bırak ve kendi hayatını yaşa! | Open Subtitles | كل ما اريده منك ان تعيشي حياتك الخاصة وتتوقفي عن مضايقتي |
Ve ben onsuz yaşamayı öğrendim, bana olan ihtiyacı olmadan yaşamayı öğrendim. | TED | وقد تعلمت مع كيفية التعايش مع فقدانه وكذا التعايش مع عدم اعتماده علي. |
Bir de aynı çatı altında yaşamayı dene. - Beni tek şaşırtan tesisatı. | Open Subtitles | حاول المعيشة معه في الشقة .ذاتها، كل ما أحصل عليه هو قضيب غريب |
Seri katiller suçlarını tekrar yaşamayı severler. | Open Subtitles | القتلة المتسلسلين يحبوا ان يعيشوا جرائمهم مجددا |
Tüm hayatım boyunca hiç kimsenin kocasına dokunmadan yaşamayı başardım. | Open Subtitles | استطعت أن أحيا حياتي كلها بدون أن ألمس زوج غيري |
O kadar da kolay değil ama bununla yaşamayı öğrendim. | Open Subtitles | وهذا الأمر ليس بالهين ، ولكنى تكيفت على هذه الحياه |
O da benim kadar yaşamayı hakediyor. | Open Subtitles | لماذا؟ يَستحقُّ للعَيْش بقدر أنا أعْمَلُ. |