| Choi Woo Young abimle çok yakınlaşma. | Open Subtitles | ولا تحاولي التقرب من تشوي وو يونج أيضا |
| Kimseyle fazla yakınlaşma sakın. | Open Subtitles | لا تتقرب كثيراً لأحد. |
| Ama fazla yakınlaşma. Herifin iki elinde de kanca var. | Open Subtitles | لا تقتربي كثيراً فالرجل له يدان خطافيتان |
| Bak, biliyorum biraz yakınlaşma sorunum var, ama üstünde çalışıyorum. | Open Subtitles | أعلم أن لديّ بعض مشاكل الألفة ولكنني أعمل على حلها |
| yakınlaşma fobisi terapisine katılamayacak kadar hasta olduğunda yerine gitmiştim. | Open Subtitles | عندما مرضت أنت، ملأت مكانك في مجموعة"رهاب الحميمة" |
| Sadece yakınlaşma istiyorsun, hepsi bu. | Open Subtitles | تُريدين الحميميّة, هذا كُلّ ما فى الأمر. |
| O kadar yakınlaşma. | Open Subtitles | أجل, لاتقتربي كثيرا |
| Bu özel yakınlaşma yüzünden sarsılan küçük kız kalbinin deli gibi çarpmasına engel olamıyordu. | Open Subtitles | يؤثر فيها هذا الإتصال النادر مما يجعل قلبها يضرب مثل الطبل |
| Ancak, açıkçası yakınlaşma sorun yaratabilir. | Open Subtitles | من الواضح القرب من الممكن أن يصبح قلق |
| Ama bunu Jenny Marconi'yle yakınlaşma için yaptım. | Open Subtitles | ولكن هدفي كان التقرب من جيني ماركوني |
| Bağlanma zorluğu, herkeste en kötüyü görme ve yakınlaşma sorunları var derler. | Open Subtitles | صعوبة في التقرب من الناس - ترى الأسوأ في كل شخص - حساسية من العلاقات الحميمة - |
| Kimseyle fazla yakınlaşma sakın. | Open Subtitles | لا تتقرب كثيراً لأحد. |
| Hedeflerinle fazla yakınlaşma. | Open Subtitles | لا تتقرب كثيرا من أهدافك |
| Onunla çok yakınlaşma. Tehlikeli biri. | Open Subtitles | لا تقتربي كثيراً منها إنه أمر خطر |
| Onunla çok yakınlaşma. Tehlikeli biri. | Open Subtitles | لا تقتربي كثيراً منها إنه أمر خطر |
| Ancak bu yakınlaşma kendi hayat-ölüm geçişimizle yüzleşmeden çok önce başlasa? | TED | و لكن، ماذا لو بدأت تلك الألفة بالتنامي قبل أن يحين موعد الإنتقال الى العالم الاخر بفترة طويلة من الحياة الى الموت؟ |
| Sende, dostum, birazcık yakınlaşma sıkıntısı var. | Open Subtitles | عجبًا، أنت يا رفيقي تعاني من مشاكل في الألفة. |
| Demek ki sen de yakınlaşma sorunu olan bir polissin. | Open Subtitles | لذا أنتِ شرطية القضايا الحميمة. |
| Sonunda yakınlaşma sorununu aştığını söylerdi. | Open Subtitles | سمحتِ لحاجز علاقتك الحميمة ان يذهب |
| Belki bunu kendim yapıyorum. Belki bu fazla yakınlaşma korkusudur. | Open Subtitles | ربّما أن من يتسبب بهذا لنفسي، ربّما هو الخوف المتجذّر من الحميميّة. |
| House, romantizm ya da yakınlaşma kapasitesi olmayan duygusuz bir çocuk. | Open Subtitles | (هاوس) طفلُ لا يهتمّ بالعواطف ولا يفهم الحميميّة أو الرومانسيّة |
| Sadece çok yakınlaşma. | Open Subtitles | لا لاتقتربي منها |
| Bu özel yakınlaşma yüzünden sarsılan küçük kız kalbinin deli gibi çarpmasına engel olamıyordu. | Open Subtitles | يؤثر فيها هذا الإتصال النادر مما يجعل قلبها يضرب مثل الطبل |
| Ancak, açıkçası yakınlaşma sorun yaratabilir. | Open Subtitles | من الواضح القرب من الممكن أن يصبح قلق |