| O Dans Eden Şövalye' de sana Yalnızca bir iyilik yapıyor. | Open Subtitles | انها مجرد تصنع لك معروف الفارس الراقص.في |
| Doğruluk Kılıcıysa Yalnızca bir çelik parçası olurdu. | Open Subtitles | و سيف الحقيقة سيكون مُجرد قطعة من الحديد. |
| Bu müthiş avlanma tekniği ipeğin kullanıldığı sayısız örneklerden Yalnızca bir tanesidir. | Open Subtitles | هي مجرّد واحدة من طرق متنوّعة كثيرة التي تستخدم فيها الحيوانات الحرير. |
| Yalnızca bir tane. Bu da demektir ki, iki tarafı birden koruyamazlar. | Open Subtitles | واحد فقط ، بما يعني أنهم غير قادرين على تغطية كلا الجانبين |
| Ve bu referandum esnasında yaşanan suçlardan Yalnızca bir tanesi. | TED | وكانت مجرد واحدة فقط من الجرائم التي حدثت خلال الاستفتاء. |
| Bu Yalnızca bir televizyon şovu. Hepsi bu, tamam mı? | Open Subtitles | انه مجرد عرض تليفزيونى وهذا كل شىء, حسناً؟ |
| O canavar değil, Yalnızca bir köpek. | Open Subtitles | استمع لي. انها ليست وحش. انها مجرد هزلي. |
| Yalnızca bir kravat. | Open Subtitles | اظن انك على حق يا ابي,انها مجرد ربطة عنق |
| Ben Yalnızca bir tamirciyim fakat, ya bizler yalnızca makine değil de çalışması için evrenden biraz yardıma ihtiyaç duyan makinelersek? | Open Subtitles | الآن، أنا مُجرد ميكانيكي، لكن ماذا نكون إن لم تكن مكائن؟ المكائن التي بحاجة لمساعدة صغيرة من الكون لكي تعمل. |
| Dediğim gibi ben Yalnızca bir sigorta satıcısıyım. | Open Subtitles | ..لأن كما قلت أنا مُجرد بائع تأمينات وحسب |
| Hayat Yalnızca bir rüyadır ve eminim ki sandalınızın küreklerini neşeyle çekmiyorsunuz, değil mi? | TED | الحياة مجرّد حلم، وأراهن أنّك لا تعيشها بسعادة، أليس كذلك؟ |
| Yalnızca bir akşam yemeği değil ve sen de bunu biliyorsun. | Open Subtitles | ،إنّه ليس مجرّد عشاء فقط وأنت تعلمين ذلك |
| Son aylarda Yalnızca bir kişiye, tanımadığım bir hizmetçiye barut ağacı sattım. | Open Subtitles | لقد بعت مسهل لشخص واحد فقط في الأشهر الأخيرة خادم لم أعرفه |
| İhtiyacımız olanı bulana kadar onu burada tut. Yalnızca bir tek ailesi olabilir. | Open Subtitles | أبقيه هنا حتى نحصل على ما نريد يمكنه الحصول على عائلة واحدة فقط |
| - Usame bin Ladin bir hiç, efendim. - O Yalnızca bir! Bir kişi! | Open Subtitles | اسامة بن لادن لا شيئ سيدي انه مجرد شخص .. |
| Yalnızca bir şekerleme çubuğuydu, ama gördüğüm en erotik şeydi. | Open Subtitles | أنا أعلم أنه هو مجرد شفاه، ولكن هذا هو الشيء الأكثر المثيرة رأيته في حياتي. |
| Bir gece, Yalnızca bir gece | Open Subtitles | ليس عندي سوي ليله وحيده ليله وحيده |
| Bir kafa koparabilirim. Yalnızca bir saniye alır. | Open Subtitles | بإمكاني فصل رأس أحدهم، وذلك بظرف ثانية واحدة فحسب |
| Bunu Yalnızca bir kez söyleyeceğim, o nedenle dinlemenizi öneririm. | Open Subtitles | سأقول هذا لمره واحده فقط لذا أقترح أن تستمعوا |
| Demek istediğim, buraya gelen ve alışveriş yapmadan sadece bakanlar var ama şimdiye kadar daireyi, Yalnızca bir günlüğüne kimse kiralamak istememişti. | Open Subtitles | أعني، يأتون أناس للبقاء في الشقة، لكن لم أرى شخصاً يريد أن يستأجر شقةً ليومٍ واحدٍ فقط. |
| İkiyüzlü davranmasının zor olduğu Yalnızca bir kişi vardı. | Open Subtitles | بالرغم من ذلك ، كان هناك شخص واحد قد وجد عدم الإخلاص له صعب للغاية |
| Biliyor musun, Yalnızca bir özet avukatlar her zaman bana bırakırlar. | Open Subtitles | كما تعلمين، إنّهُ مُجرّد ملخّص المُحامون يتركُونَهُ معى دائماً |
| Yalnızca bir kız cehennemden annesi tarafından kurtarıldı. | Open Subtitles | وإبنته الوحيدة تم إخفائها في البئر بواسطة والدتها |
| Pekâlâ, ADHD Yalnızca bir örnekti. | TED | حسناً، اضطراب قصور الانتباه هو مثال واحد فحسب. |