| Joanna gibi sanatçılara işini yapması için bir şans veriyor. | Open Subtitles | انه يتكلم عن اعطاء فنانين مثل جوانا فرصة للقيام بأعمالها |
| -Bence, şaka olduğu söylenmiştir ona. Bunu yapması için para verilmiştir. | Open Subtitles | أظن أنه قيل له أنها مزحة، دُفع له للقيام بذلك بالطبع |
| Bunu yapması için de bu genç arkadaşımın hazır olmasını bekliyordum. | Open Subtitles | ولقد كنت أنتظر لصديقتى الصغيره هنا كى تكون مستعده لفعل هذا |
| İlki, bloglar fikirlerimizle ilgili ne söyler, insanların bir şeyler yapması için ne güdüler? | TED | الأول هو ماذا قد يخبرنا هذا عن أفكارنا و ما قد يحفز الناس لفعل الأشياء؟ |
| Evet ama bunu yapması için kendi kariyerini mahvetmesi gerek. | Open Subtitles | نعم, و لكن ليفعل هذا سيكون قد انهى مستقبله المهني |
| Onun işini yapması için 2 gün başkasını tutmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | وكان ينبغي أن استأجر فتى أخر ليقوم بعمله ليومين |
| Eğer onu gerçekten seviyorsan, doğru şeyi yapması için bir şans tanırsın. | Open Subtitles | إذا حقاً أنت معجبة به، سوف تتراجعين وتعطينه فرصة للقيام بالأمر الصائب. |
| Sana kalsa, şeytanın hizmetkârına daha fazla kötülük yapması için serbest bırakacaksın. | Open Subtitles | أما رأيك سيطلق سراح وكيل للشيطان يمشي حراً للقيام بالمزيد من الخبائث. |
| Belki de işlerimizi yapması için başka insanlar kiralamayı bırakmalıyız. | Open Subtitles | ربما يجب علينا أن نتوقف عن إستئجار أشخاص للقيام بعملنا. |
| Bunu bizim için yapması için bir medya kuruluşuna ihtiyacımız yok. | TED | لا نحتاج لوسائل الإعلام لمساعدتنا للقيام بذلك. |
| İtirafta bulunan çocuk? Belki bunu yapması için ona para vermişimdir. | Open Subtitles | مثل الولد الذى اعترف, ربما اعطيته المال للقيام بهذا |
| Bize bütün bunları yapması için beş dakika yetti. | Open Subtitles | لقد استغرق منها خمس دقائق لفعل كل ذلك بنا |
| Bunu yapması için, ailemizin seçilmiş olmasından dolayı şanslıyız. | Open Subtitles | ونحن محظوظون أن اسرتنا تم اختيارها لفعل هذا |
| - Bunu yapması için başka birine verebilir miyim? | Open Subtitles | لو سمحتى هل استطيع ان تجدي احد غيري لفعل ذلك؟ |
| Evet ama bunu yapması için kendi kariyerini mahvetmesi gerek. | Open Subtitles | نعم, و لكن ليفعل هذا سيكون قد انهى مستقبله المهني |
| Daha da belli ki, işi yapması için gönderdiğiniz adamı gözünüzde çok büyütmüşsünüz. | Open Subtitles | والأكثر وضوحاً, أنّكم زدتم من شأن ذلك الرجل الذي أرسلتموه ليقوم بالعمل. |
| Doğru, bir tutukludan bir şey alma bir tutukluya bir şey yapması için teklifte bulunma. | Open Subtitles | حسناً . لاأقبل اي شيء من السجين لا تقدم على فعل أي شيء للسجين |
| Christian Beaumont'a bomba yapması için gübre verdiysen, senide onun gibi cinayetten içeri atarız . | Open Subtitles | ولكن لو أعطيت كريستان بيومنت هذه الأسمدة لصنع القنابل سنتعتقلك للقتل مثله تماماً |
| Böyle bir şey yapması için tüm umudunu kaybetmiş olması lazım. | Open Subtitles | لا بد من أنها فقدت كل الأمل لكي تفعل شيء كهذا. |
| Bu herhangi birinin her şeyi yapması için tek neden. | Open Subtitles | هذا هو السبب الوحيد كي يفعل أيّ شخص أيّ شئ |
| Sana çok faydası olacak. Gönüllü mü, yoksa bu işi yapması için zorladınız mı? | Open Subtitles | هل أجبرتموه على القيام بذلك، أم أنه تطوع؟ |
| Birinin ajan polis olarak görev yapması için kafadan bayağı çatlak olması lazım. | Open Subtitles | عليه أن يضع خوذة على رأسه ، قياس جبر النار ليعمل متخفيا |
| Hayır, bir erkeğin işini yapması için oğlanları göndermeyiz. | Open Subtitles | لا، لا نرسل الأولاد ليقوموا بعمل الرجال. |
| Biz, bunu yapması için adam tutarız. Neden bir usta çağırmıyorsun? | Open Subtitles | . نحن نستأجر الناس ليفعلوا هذا لماذا لا نجلب المقاول ؟ |
| Guy, eşim tüm bu kıyafetleri... gece kaçamağında kendi salatasını yapması için giymedi. | Open Subtitles | جاي زوجتي لم ترتدي الا ليله خاصه خارجاً حتى تتمكن من ان تعد لنفسها سلطه |
| Theo'yla benim uzun zamandır yapmayı düşündüğümüz bir şey var ama bunu bizimle birlikte yapması için doğru kişiyi bekliyorduk. | Open Subtitles | فهناك شىء أنا وثيو أردنا , أن نفعلة منذ وقت طويل لكننا كنا ننتظر الشخص المناسب . كى يقوم به معنا |
| Birinin bu bir stille yapması için. | Open Subtitles | أنت بحاجة لرجل مع بعض الإناقة. |