"yeterince kötü" - Translation from Turkish to Arabic

    • سيء بما فيه الكفاية
        
    • سيء بما يكفي
        
    • سيئة بما يكفي
        
    • سيئ بما يكفي
        
    • يكفي سوءاً
        
    • سيء كفاية
        
    • سيئ كفاية
        
    • سيئة كفاية
        
    • انها سيئة بما فيه الكفاية
        
    • من السيء كفاية
        
    • سئ بما فيه الكفاية
        
    • سيئا بما فيه الكفاية
        
    • سيئاً بما فيه الكفاية
        
    • بالسوء بالفعل
        
    • يكفى أنه
        
    Bugün, başka bir kavga çıkmadan da yeterince kötü değil miydi? Open Subtitles أليس اليوم سيء بما فيه الكفاية من دون افتعال شجار آخر؟
    Asılmış olmaları yeterince kötü değilmiş gibi şimdi bir de bunlarla mı uğraşacağım? Open Subtitles سيء بما فيه الكفاية أنها معلقة من الأساس، والآن علي التعامل مع هذا؟
    Anne... Bana iftira atman yeterince kötü. Open Subtitles أمّاه، إنّه سيء بما يكفي أنّكِ إفتريتُ عليّ.
    Lorelei Martins olayından sonra yeterince kötü göründük zaten. Open Subtitles حالنا تبدو سيئة بما يكفي بعد فوضى لورييلي مارتينيز
    Kendi hayatını berbat etmen yeterince kötü. Benimkini de mahvetmene izin vermiyeceğim. Open Subtitles إنه سيئ بما يكفي لشد حياتك أنا لن أتركك تشدّني
    Anne yeter. Bak, tüm hayatımın paramparça olması yeterince kötü. Open Subtitles أمي، هذا يكفي اسمعي، يكفي سوءاً أن حياتي كلها تنهار
    Seni dinlemek zorunda olmam yeterince kötü ama bir de beni taraf tutmaya zorladğın zaman... Open Subtitles انه سيء كفاية الاستماع إليك لكن عندما بدأت بمحاولة اتخاذ كِلا الجانبين
    Ve bu yeterince kötü değilmiş gibi... Bir de onun cenazesini sahnelemek zorunda kaldım. Open Subtitles وكما لو أن هذا ليس سيئ كفاية ، فكان يجبأنأزيفموته..
    Zaten buraya gelme nedenimizi ele geçiremememiz yeterince kötü. Open Subtitles فالأمر سيء بما فيه الكفاية ولم نحصل على ما جئنا من أجله
    Chilton'daki o aptal çocukları her gün görmem yeterince kötü zaten. Open Subtitles إنه سيء بما فيه الكفاية أنني أرى أولئك الأطفال الأغبياء من تشلتن كل يوم
    Bu yeterince kötü değilmiş gibi... bir de yeniden şişmanlayacağım. Open Subtitles أعرف, إذا لم يكن ذلك سيء بما فيه الكفاية الآن سأكون سمينة مرة أخرة
    Başkentte sizinle savaşmak zorunda olmam zaten yeterince kötü. Open Subtitles لكنّي هنا لأخبرك بأنّنا لا نحتاج. سيء بما يكفي بأن أقاتلك في العاصمة.
    Ölenlerin karısına yazmak zaten yeterince kötü. Open Subtitles أنه ليس سيء بما يكفي أن تكتب إليهن عندما هم لايكتبون
    Birini kaybetmek yeterince kötü zaten ama bir de niye olduğunu bilmemek. Open Subtitles أعني,خسارة أحدهم سيئة بما يكفي لكن تخيل عدم وجود إجابات
    Sabah 5'te uyandırılma, dostum, bu yeterince kötü. Ailelerimizin buraya ne kadar para verdiğini biliyor musun? Open Subtitles نداء صحوة في الخامسة صباحًا سيئ بما يكفي يا رجل
    Bana bu komik takımı giydirmen yeterince kötü. Open Subtitles بربك، يكفي سوءاً أنك جعلتيني أرتدي هذا اللباس السخيف
    Zaten arkadaşını cezalandırman yeterince kötü bir şey. Ben neden acı çekmek zorundayım ki? Open Subtitles الأمر سيء كفاية لتعذبي صديقتك لماذا عليّ أنا أن أتعذب؟
    İnsanları yakmak yeterince kötü zaten. Open Subtitles دفن قومنا هو أمر سيئ كفاية ولكن بالتفكير في أن أحدنا..
    İçeride birileri bağırıp çağırmasa bile orası zaten yeterince kötü bir yer. Open Subtitles إنها سيئة كفاية .. هذا غير صراخ الناس وصياحهم
    Bir otoyolda olmak yeterince kötü zaten, peki havada olmak nasıl olacak? TED انها سيئة بما فيه الكفاية على الطريق السريع, مالذي سيتغيّره كوننا في الهواء؟
    Berbat yiyecekler, yatak yaraları komadaki bu adamla buraya tıkılıp kalmak yeterince kötü zaten bütün gün salyaları akıyor. Open Subtitles الطعام السيء ألام السرير من السيء كفاية أنني عالق مع رجل بغيبوبة
    Bu aramızda kalsın. yeterince kötü zaten. Open Subtitles لنجعل هذا سر فيما بيننا هذا سئ بما فيه الكفاية
    Birde bu yeterince kötü değilmiş gibi kendimizi nereye gittiğini bilmediğimiz bilinmezliğe doğru yol alan bir uçakta bulduk. Open Subtitles وكما هذا لم يكن سيئا بما فيه الكفاية. لقد وجدنا نفسنا في طائرة. متجهين الى مصير غير معروف
    Bana sataşmak için "Erkek fatma" diyorlar. Bu yeterince kötü. Open Subtitles لقد كانوا يضايقونني لكوني فتاة مُسترجلة، وهو ما كان أمراً سيئاً بما فيه الكفاية.
    Eminim yeterince kötü hissediyordur. Hayır Blaine, tamam değil. Open Subtitles توقف عن الصراخ أنا متأكد بأنه يشعر بالسوء بالفعل
    Size karate öğretmesi yeterince kötü. Yeni isimlere ihiyaçları var mıydı? Open Subtitles ألا يكفى أنه يعلمكم الكاراتيه هل يحتاجون أسماء جديدة؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more