| Hayal hayal bile edemeyeceğim şeyler gördüm ve bunlar beni değiştirdi. | Open Subtitles | لقد رأيت أشياءً لم أتخيّل أنها موجودة و هذه الأشياء غيَّرتني |
| Ama dediğin gibi, bir araya gelirsek, halkımız için müthiş şeyler yapabiliriz. | Open Subtitles | لكن كما قُلت معاً نَحنُ الاثنين، يُمكننا أن نُحَقِقَ أشياءً عَظيمَةَ لأُناسِنا |
| Eğer söylediyse,sırf sizin benim hakkımda doğru olmayan şeyler söylediğiniz içindir. | Open Subtitles | إن كانت فعلت هذا فلأنكِ قلتي لها أشياءً عني غير حقيقية |
| Bazen bizim göremediğimiz ve hissedemediğimiz şeyleri görür ve hissederler. | Open Subtitles | أحياناً يرون أشياءً لا نراها ويشعرون بأشياء لا نشعر بها |
| Senin ve senin dünyan hakkında bazı şeyler söylediğimi biliyorum. Üzgünüm. | Open Subtitles | أعلم أنني قلت أشياءً عنكِ و عن عالمك، و أنا آسف |
| Bazen kalbimiz kırıldığında aptalca şeyler yaparız tıpkı Alec'in onun eşyalarını yakması gibi. | Open Subtitles | ببعض الأحيان نفتعل أشياءً حمقاء عندما يصيبنا الجرح، مثل حرق شيءٍ لإبعاد الألم. |
| İnsanlarının, hastalarını küçük gördüğünü düşünmelerini istemiyorsan belki de bu tür şeyler söylememelisin. | Open Subtitles | إذا أردتَ ألاّ يحسبكَ الناس متنازلاً، فربّما عليكَ عدم قول أشياءً تجعلكَ متنازلاً |
| En son anlarında ölüm döşeğindeyken bile hiç unutmayacağı şeyler vardı. | Open Subtitles | بالنهاية، حتى على فراش موته. كانت هنالك أشياءً لمّ ينساها قطّ. |
| Sen de öyle yapmalısın çünkü burada korkunç şeyler oluyor. | Open Subtitles | وأنت يجب أن تهربي كذلك، لأن أشياءً فظيعة حصلت هنا. |
| Belki başka şeyler de yapabiliriz. Bu bize bir işaretti çocuklar, hadi. | Open Subtitles | ربما سنفعلُ أشياءً أخرى , أيضاً. هذهِ إشارتنا أيّها الأطفال هيّا بنا. |
| Bu yarrak her zaman tuhaf şeyler söyler ve bana birini öldürtmeye çalıyor. | Open Subtitles | هذا اللعين دائماً مايقول أشياءً غريبة ويحاول أن يجعلني أقتُل الناس, أنا لا |
| O hepimizin hayatına devap edip farklı şeyler yapacağı mezuniyetimizdi. | Open Subtitles | هذا كان التخرج, حيث مضينا جميعاً وجميعنا فعل أشياءً مختلفة. |
| Ve senin de parasını ödeyen insanlara yasa dışı şeyler aldığını biliyoruz. | Open Subtitles | و نعلم أنك تشتري أشياءً غير مرخصة لأشخاص هم على استعداد للدفع، |
| Fizik sezgilere aykırı olan şeyler nasıl açıklayacağını gerçekten anlamıştır, kuantum mekaniği gibi. | TED | الفيزياء تعلِّمك فعلاً كيف تكتشف أشياءً جديدة من دون الحاجة إلى الحدس، مثل ميكانيكا الكم. |
| Bilirsiniz, tekerlekli sandalyeli insanlar okula gelirse genellikle ilham vereci şeyler söylerler." | TED | كما تعلمين، عندما يأتي أشخاص مقعدون إلى المدرسة، فإنهم عادةً ما يقولون أشياءً ملهمةً |
| Bu koşullar altında vücudumuz çılgınca şeyler yapabilir. | TED | وتحت هذه الظروف، يمكن لأجسادنا أن تفعل أشياءً غريبة. |
| Bu bakış açısıyla; umarım bugün size çoğunlukla iyi ve yararlı şeyler söylemişimdir, zamanınız ve dinlediğiniz için teşekkür ederim. | TED | فمن هذا المنطلق، آملُ أنني أخبرتكم اليوم أشياءً في معظهما جيدة ومفيدة، وشكرًا لكم على وقتكم للإصغاء إلي. |
| Söylemekte bile zorlandığınız bazı şeyleri yazmayı daha zor bulabilirsiniz. | Open Subtitles | أشياءً تواجهون صعوبة في قولها و صعوبة أكثر في كتابتها |
| Korkarım, hayatımdaki bazı şeyleri çok geç bazılarını da çok erken yaptım. | Open Subtitles | أخشى أني فعلتُ أشياءً في حياتي متأخراً للغاية و أخرى مبكراً للغاية |
| Senin hakkında da daha önce bilmediğim, anlamadığım şeyleri öğrendim. | Open Subtitles | الآن أفهم أشياءً حولها لمْ أفهمها من قبل، وعنك أيضاً. |
| Buraya gelmeden önce çok iyi işler yapmışsın--- bir sürü toplumsal çalışma,hayır işi. | Open Subtitles | قبل أن تأتي هنا فعلت أشياءً طيبة أعمال تجارية و أعمال خيرية كثيرة |
| Ama gerçekte bu makineyi zaten var olan şeylerin daha iyisini yapmak için ortaya çıkarmadım. | TED | ولكن في الواقع الفعلي، لم أقم بإختراع هذا الجهاز لكي أقلد أشياءً موجودة بالفعل. |
| O anın heyecanıyla birşeyler olduğunu yapmamayı dilediğini ve onu affedebileceğini umduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قال أشياءً في هذه اللحظة يتمنى لو لم يكن قالها.. و يتمنى أن تسامحيه. |
| Bazen gider ve bize söylemeden bir sürü şey yapar. | Open Subtitles | إنها تذهب أحياناً وتفعل أشياءً دون أن تخبرنا |