Sadece bir grup olarak dışarı çıkma ihtimalimiz olduğunu söyledim. aşırı iyilik yapmaya çalışıyordum yine. | Open Subtitles | ذكْرت فقط أن مجموعة منّا قد تخرج, كنت أفرط في التعويض. |
Hala kulağıma o günden sesler gelmesi ve hala bu denli aşırı koruyucu davranmam delilik mi sizce? | Open Subtitles | هل هو فرض من الجنون بأني لا زلت أسمع وساوس عن ذلك اليوم و أني أفرط في حمايته |
Tamam, biliyorum aşırı koruyucu ve aşırı burnunu sokan ve aşırı heyecanlıyımdır, ama tek nedeni aşırı önem vermemdendir. | Open Subtitles | حسناً, أعرف، أنا قد أفرط فى الحماية وأفرط فى التدخل والتأثر ولكن ذلك لأننى أهتم كثيراً |
Hayır, hayır, aşırıya kaçmam. | Open Subtitles | لا ، لا ، لا ، أنا لن أفرط فيه |
Bebeklerin ne kadar şahane olduklarıyla ilgili Çok fazla konuşmak istemiyorum. | TED | لا أريد أن أفرط في الحديث عن روعة الأطفال الصغار. |
Pardon, arkadaşımız haddinden fazla içti. | Open Subtitles | معذرةً, يبدو أنه قد أفرط قليلاً من المشروبات القديمة |
Ben sarhoş olduğum zaman... çok konuşurum. Bıdı, bıdı, bıdı. | Open Subtitles | عندما أفرط في الشراب أكثر من الكلام في الحقيقة ، في الحياة الواقعية أنا فتاة هادئه |
Merhaba, arkadaşın içkiyi biraz fazla kaçırdı. | Open Subtitles | .أهلا صديقك أفرط فى الشراب هذه الليلة |
Anlaşılan Emir Eri bugün viskiyi biraz fazla kaçırmış. | Open Subtitles | يبدو أنّ الممرّض المساعد أفرط بالاستمتاع بالويسكي اليوم |
Ama ne olursa olsun ondan asla vazgeçmeyeceğim! | Open Subtitles | انا لن أفرط فيه مالم أضطر لذلك |
Ya daha iyi hissetmek için aşırı derecede sempati gösterirler ya da ölümlülükten saklanmak iyi hissettirdiği için seni görmezden gelirler. | Open Subtitles | اما انه أفرط بتناول السكرين لأن منح التعاطف يجعله يشعر بتحسن او انه تجاهلك |
Ya daha iyi hissetmek için aşırı derecede sempati gösterirler ya da ölümlülükten saklanmak iyi hissettirdiği için seni görmezden gelirler. | Open Subtitles | اما انه أفرط بتناول السكرين لأن منح التعاطف يجعله يشعر بتحسن او انه تجاهلك |
Ama odanın enerji beslemesini aşırı yükleyebilirim bu da acil kapatmaya neden olur. | Open Subtitles | لكن بإمكاني أن أفرط في التّحميل على مزوّد الطّاقة بالغرفة وذاك سيُحدث إغلاقًا اضطراريًّا. |
Bakın, Beyaz Saray bu meseleyi aşırı basitleştirerek anlatıyor. | Open Subtitles | أنصتِ، البيض الأبيض أفرط في تبسيط هذه المسألة |
Hiçbir şeye karşı aşırı duygu beslememeye karar verdim. | Open Subtitles | قررت ألا أفرط في مشاعري بشيء واحد |
- Sence aşırıya mı kaçtım? | Open Subtitles | هل تظنين أنني أفرط في ردة فعلي؟ |
Hep aşırıya kaçtım. | Open Subtitles | لقد كنت دائماً أفرط فى كل شئ |
Sanırım birisi Çok fazla martini içmiş. | Open Subtitles | أعتقد أن شخصا ما قد أفرط في شرب المارتيني |
Çok fazla içip kanepede sızmış olmalıyım. | Open Subtitles | لابد أني أفرط في الشرب و أغمى عليّ على الأريكة |
Çok içki içti ama Richard sıcak ve sevecen biridir ve onu seviyorum. | Open Subtitles | لقد أفرط قليلاً في الشرب (ريتشارد) حنون ولطيف وأنا أحبّه |
Burada görmek isteyeceğin son insan sarhoş olmuş birisi, değil mi? | Open Subtitles | آخر شيء تحتاجونه هنا، هو شخصٌ أفرط بالشراب، صحيح؟ |
Gördüğün gibi içkiyi fazla kaçırdı. Bu yüzden onu evine ben getirdim. | Open Subtitles | حسن، كما ترين، لقد أفرط في الشرب كثيراً |
Ben sadece içkiyi fazla kaçırmış aptal bir ihtiyarım. | Open Subtitles | أنا فقط رجل عجوز أحمق قد أفرط في الشراب |
Müvekkilerinden vazgeçmeyeceğim, Alex. Bunu yaparsan senin de gitmene neden olabilirim. | Open Subtitles | لن أفرط في موكليك (أليكز) إن فعلت ذلك فالأفضل أن أتركك أنت أيضاً |