| Fakat bunun kötü olmadığını değil, yeni bir şey olmadığını söylüyorum. | TED | لكني لا أقول أن ذلك سيء، أقول وحسب أنها ليست جديدة. |
| Leah da doğduğunda erkek olarak kayıtlara geçmişti ve çocukluğundan beri bir erkek olmadığını biliyordu, o bir kadındı. | TED | لعلمكم، تم تصنيف لياه ذكر في ميلاده وكانت تعلم منذ كانت طفلة شابة أنها ليست ذكر، وأنها كانت أنثى. |
| Evet. Önce onun, senin için yeterince iyi olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | ذلك صحيح ، منذ البداية إعتقدت أنها ليست مناسبة لك |
| Ama kostarika alanıyla ilgili ilginç olan buranın kalıcı bir yer olmadığı. | TED | ولكن ما ليس مألوفاً بالنسبة للكوستاريكا هو أنها ليست مكاناً دائماً لها |
| Bizim bakış açımızla bu küresel felâket kötü bir olay değildi. | Open Subtitles | لذا من وجهة نظرنا، هذه الكارثة العالمية أظهرت أنها ليست سيئة. |
| Bunun asla popüler bir tartışma konusu olmadığını sizlere söylemeliyim. Büyük ihtimalle siz, dinleyenler arasında da pek popüler değil bu konu. | TED | الآن يجب أن أخبركم أن هذا لم يكن حجة معروفة للغاية. ومن المرجح أنها ليست معروفة بشدة حتى الآن من قبل بعض الحضور هنا. |
| O beyaz gülleri severdi ama ben onların gerçek olmadığını söylerdim. | Open Subtitles | كان يحب الأزهارالبيضاء قلت أنها ليست حقيقيه لأنه لا رائحه لها |
| Kendi bölgeleri olmadığını söyleyip duruyorlar sonra silahlanıp adamlarını yolluyorlar. | Open Subtitles | يستمرون بالقول أنها ليست منطقتهم، ثم يرسلون رجالهم إليها ؟ |
| Belki de bir külot bir kadına ait olmadığını bildiği ama kabullenemediği... | Open Subtitles | قد تكون ملابس داخلية تعلم أنها ليست ملكها لكن ترفض التحدث بشأنها |
| Neden ne zaman bir kızdan hoşlansam... bir şey yüzünden iyi olmadığını söylüyorsun? | Open Subtitles | لماذا في كل مرة أعجب بفتاة تقول أنها ليست جيدة بسبب شيئاً ما؟ |
| Hayır... Sana son kez bunun benim sorunum olmadığını söylüyorum. | Open Subtitles | لا ، أنها ليست مشكلتي لقد أخبرتك بذلك الليلة الماضية |
| Yani onda olmadığını söyleyince ben de düşündüm ki belki de sende- | Open Subtitles | حَسناً، على الأقل، قال أنها ليست معه لذا افترضت أنه ربما.. معك.. |
| Burası da dairemin küçük, berbat olmadığını söylediğin kısım. Anne. Anne. | Open Subtitles | أنها ليست شقة سيئة أمي أمي مرحباً ماذا تفعل هنا ؟ |
| Kendisinin olmadığını söylüyor ama her gece odasının kapısını kilitliyor. | Open Subtitles | قالت أنها ليست خاصتها, لكن كل ليلة تقفل باب غرفتها |
| - Muhteşem bir kadın. Benim olmadığı için çok acı çekiyorum. | Open Subtitles | ،يالها من إمرأة جميلة وكم مؤلم أن أشعر أنها ليست لي |
| Bu planımızın bir parçası değildi biliyorum ama bana Schuler geldi. | Open Subtitles | أنا أعلم أنها ليست جزءا من الخطة، ولكن شولر اقترب إلي |
| Rüşvet suçundan kaçıyor, ilk sefer suçlanması değil bu. | Open Subtitles | إنه يهرب من تهم فساد، كما أنها ليست المرة الأولى التي يتهم بها. |
| Daedalus'tan daha iyi durumda değil ki! | Open Subtitles | أنها ليست في حال أفضل من الددلوس إنها تحلق |
| Ama tam simetrik olmaz. Çoğu yüz öyle görünür ama değildir. | Open Subtitles | بالرغم من أنها ليست متماثلة، بيد أنّ أغلب الأوجه تبدو هكذا |
| Bir daha örümcek ağı görürseniz dikkatli bakın, kara dul örümceği olmadığına emin olun ve sonra içinden geçin. | TED | إذا، المرة القادمة التي ترى فيها شبكة عناكب، أنظر جيدا وتأكد أنها ليست عنكبوت الأرملة السوداء وسِر بها. |
| Tabii kızım değil, o... - Neyse, sen neredesin? | Open Subtitles | باستثناء أنها ليست كذلك على كل حال، أين أنتِ ؟ |
| Tüm bu yolu 'o değil demek ve dönmek için mi geldik? | Open Subtitles | أنت لم تقود كل هذه المسافة لتأتي إلى هنا وتقول أنها ليست هي ثم تغادر |
| Çok şükür fazla sembolik falan değil. | Open Subtitles | الحمد لله أنها ليست رمزية للغاية او ما شابه |
| Bayideki adam bunların artık sadece anneler için olmadıklarını söyledi. | Open Subtitles | الرجل في الوكالة قال أنها ليست فقط للامهات بعد الآن. |
| Bu sefer en çok arananlar listesinde olmasın tamam mı? | Open Subtitles | حسناً تأكدي فقط أنها ليست على لائحة المطلوبين ، حسناً ؟ |
| Parmaklıklar ardında ilk deneyimi olmamasına rağmen kapak hızlıca kafasına çarptı. | Open Subtitles | على الرغم من أنها ليست أول مرة يفقد فيها وعيه من قبل باب ثقيل |