Böylece Lou karısını ve çocuklarını terk etti ve Tina'ya taşındı. | Open Subtitles | إذا ، لو يترك زوجته و أولاده و ينتقل برفقة تينا |
ve ailesini, çocuklarını ve eşini düşünmesi onda yeterli enerji ve motivasyon üretimine sebep olmuş, ve resmen uyanmış. | TED | وتلك الأفكار عن عائلته عن أولاده .. عن زوجته ولدت في نفسه طاقة كافية كافية لكي تحفزه لكي يقوم بالفعل |
Yüzündeki o ifadeden tüm çocuklarının ölü doğduğu hiç anlaşılmıyor değil mi? | Open Subtitles | أنت لم تخمن من إبتسامته أن كل أولاده وُلِدُوا ميتين ، صحيح؟ |
Mohammed küveti enkazın tepesine yerleştirip çocuklarına her sabah köpük banyosu yaptırmaya başlamış. | TED | وضع محمد حوض الاستحمام فوق أنقاض منزله و بدأ يجعل أولاده يتسحموا فيه كل صباح. |
Fiziki sorgulamaya cevap vermiyor, kendi Çocukları dahil, diğer yaşayan canlarda umrunda değil. | Open Subtitles | انه لا يستجيب للاستجواب الجسدى ولا يهتم بأى روح أخرى بما فيهم أولاده |
Veli bir öğretmen ve çocuğunun durumunu biliyor. | Open Subtitles | عندما يكون الوالد معلماً فإنه يعرف كيف حال أولاده |
Tamam, yanılıyor olabilirim, ama... çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmeli. | Open Subtitles | حسناً, ربما أكون مخطئاً لكن يجب عليه أن يمضى وقت أكثر مع أولاده |
bu herif bu sefer ödeyemeyeceğini söylüyor. çocuklarından biri hastaymış. | Open Subtitles | إنه يقول أنه لا يستطيع أن يدفع أظن بأن واحدا من أولاده مريض |
Onun evini temizlemek çamaşırlarını yıkamak... çocuklarını yetiştirmek için 35 yılımı harcadım. | Open Subtitles | لقد قضيت 35 عاما أنظف نزله وأغسل ملابسه وأربى أولاده |
Ya yetkililer bilmiyordu ya da bilmek istemiyordu. çocuklarını elinden aldılar ve parasına el koydular. | Open Subtitles | و إن كانت السُلطات لا تعرف أو لم تكن تريد أن تعرف فقد أخذت أولاده |
Sana en iyi dileklerini yolladı, ve çocuklarını onun için öpmeni istedi. | Open Subtitles | إنه يرسل إليك تحياته . وطلب أن تقبل أولاده من أجله |
Bu zamanlar tatil günleri. Hiç kimse çocuklarını hayâl kırıklığına uğratmak istemez. | Open Subtitles | إنها العطلات , لا يريد أحد أن يخيب أمال أولاده |
çocuklarının annesini öldürmek vicdanını rahat bırakmayacağını ve mutlu olmamızı engelleyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | عرفت أن ذنب قتل أم أولاده سيدمره و سيدمر أي فرصة سعادة |
Tıpkı tüm ebeveynler gibi, çocuklarının tam potansiyellerine ulaşmalarını istedi. | TED | مثل معظم الآباء، لم يرد إلا أن يرى أولاده يصلون لأقصى قدراتهم. |
Bir baba çocuklarına her zaman istendiklerini hissettirmeli. | Open Subtitles | أن الأب يجب أن يشعر أولاده بأنهم دائماً مرغوب بهم |
Bir Omec komutanı öldüğünde, Çocukları onun gücünü kazanmak için hayati organlarını yer. | Open Subtitles | ، عندما يموت أحد قادة الاوميك أولاده يأكلون اعضائه الحيوية ويحصلون علي قوته |
Ona temel trigonometriyi öğrettim ki çocuğunun sınavlardan iyi not almasına yardım etsin. Dylan ve Anne yeni ayrılmış. | Open Subtitles | لقد علمته بعض أساسيات علم المثلثات لذا يستطيع مساعدة أولاده في تخطي اختبار المهارات |
Karısına elini bile süremiyor, ve çocuklarıyla konuşamıyor. | Open Subtitles | لم يكن باستطاعته لمس زوجته أو مخاطبة أولاده |
Bunu çocuklarından alamaz. | Open Subtitles | التي لا يستطيع الحصول عليها من أولاده |
Sadece bir ebeveyn çocuğuna duyduğu sevgiyi ve onun hayatına ne kadar keyif getirdiği bilebilir. | Open Subtitles | فقط الأب من يعرف حب أولاده ومدى الفرح الذي يشعرهم به |
Oğulları da büyüyüp onun gibi donanmada hizmet edecekmiş. | Open Subtitles | و أولاده كانوا سيكبرون في يوم ما وينضمون للخدمة كما فعل هو |
Hepimiz kardeşiz, hepimiz Tanrı'nın çocuklarıyız. | Open Subtitles | نحن جميعا إخوته، أولاده |
Kendisini ve çocuğunu buraya attıktan 7 yıl sonra sonunda taşındı. | Open Subtitles | بعد سبع سنوات من استضافته هو و أولاده في النهاية غادر |
İmkânsız bir kararla yüzleşmişti. Hepsi kendi çocuklarıydı. | Open Subtitles | واجه خياراً مستحيلاً، لأن جميعهم كانوا أولاده |
Will Stevens ve oğullarından bahsetti ama karısı hakkında bir şey söylemedi. | Open Subtitles | لقد قال , ويل ستيفانز و أولاده لم يقل و زوجته |