Ve biliyoruz ki bu konu sadece gıdanın üretimi değil. | TED | ونعلم أن القضية هي ليست فقط في إنتاج أو توفر الطعام. |
Testosteron ve progesteron vücuda birlikte verildiğinde Beyinden testislere giden sperm yapma sinyallerini bastıracaktır ve erkeklerin yüzde 90'ının sperm üretimi üç ile dört ay sonra duracaktır. | TED | إن استعمال التستوستيرون والبروجسترون معًا، سيكبح إشارات الدماغ للخصيتين لإنتاج الحيوانات المنوية، وفي حوالي 90 بالمائة من الرجال، سيتوقف إنتاج الحيوانات المنوية بعد ثلاثة إلى أربعة أشهر. |
Pek çok sebep dolayısıyla, küresel gıda üretim sistemimizi değiştirmek zorundayız. | TED | ونظرا لقلة تلك الموارد نحن بحاجة إلى تغير أنظمة إنتاج الغذاء |
Lşınların sıcaklığı nektar üretimini artırır ve bu polen taşıyıcıları çeker. | Open Subtitles | دفء الأشعة يزيد من سرعة إنتاج الرّحيق وهذا يسحر حبوب اللقاح |
Gözenek ve ter bezlerini tekrar üretmek arzusundayız. Just surface details. | Open Subtitles | نريد فقط أن نعيد إنتاج المسامات و الغدد العرقية الخاصة بك |
Something's Got to Give, 1940 yapımı My Favorite Wife adlı komedinin yeniden yapımıydı. | Open Subtitles | لدي شيء لأعطيك ـ كان إعادة إنتاج لفيلم الكوميديا المسمى زوجتي المفضلة ـ 1940 |
Bu adam hayranı olduğum biri ve onun bu filmde prodüksiyon tasarımcısı olarak çalışmasını istiyordum. | TED | وهذا الرجل هو رجل آخر أنا معجب به كثيراً، وكنت أريد منه أن يشارك في الفيلم كمصمم إنتاج. |
Diğerleri için her yapım potansiyel iflas veya servet anlamı taşır. | Open Subtitles | والشخص الآخر الذي يعني إليه كل إنتاج الخراب المحتمل أو ثروة. |
1950'lerde, bu virüs Hawaii, Oahu adasındaki neredeyse tüm üretimi yok etti. | TED | في عام 1950، هذا الفيروس قضى تقريباً على كل إنتاج البابايا في جزيرة أواهو في هاواي |
Bu sadece standart bir seleksiyon. Yaşama kabiliyetine göre seçebiliriz, kimyasal madde veya petrol üretimi veya aşı üretimi vs. için seçim yapabiliriz. | TED | وانها مجرد اختيار قياسي. يمكننا الإختيار للوفرة، الإنتاج الكيميائي أو الوقود، إنتاج اللقاحات، وهلمجرا. |
Öyleyse neden enerji üretimi için antimadde kullanmıyoruz? | TED | لماذا إذًا لا نستخدم المادة المضادة في إنتاج الطاقة؟ |
Biz dış kaynaklı üretim yaptıkça, daha ucuza giysi satın alır hale geldik. | Open Subtitles | إنتاج أكثر قمنا الاستعانة بمصادر خارجية، أصبحت أرخص الأسعار من الملابس التي نشتريها، |
Üstelik tarımsal üretim ihtiyacının önemli ölçüde arttığı bir zamandayız. | TED | إضافة لذلك، نحن الآن في عصر يتزايد فيه الطلب على إنتاج المحاصيل بشدة. |
Kemik iliğinin uyumlu olup olmadığına karar vermek için antikor üretimini tetikleriz. | Open Subtitles | نحن نقوم بتحفيز إنتاج الأجسام المضادة لتحديد إذا ماكان نخاع العظم مطابق |
sperm üretimini tamamen durduran ikinci yaklaşımda daha çok çalışma yapılmış olmasının sebebi bu. | TED | ولهذا فقد تم التركيز أكثر على التوجه الثاني، ألا وهو وقف عملية إنتاج الحيوانات المنوية بصفة نهائية. |
Goa'uld Ha'tak gemileri kadar ileri gemilerden oluşan filolar üretmek için yöntemler öneriyoruz. | Open Subtitles | نحن نقدم لك وسائل إنتاج أسطول من السفن متقدمه كـ سفن الجوائولد هاتاك |
Film, Fox ve Marilyn Monroe Productions'ın ortak yapımı olacaktı. | Open Subtitles | و كان سيتم إنتاج الفيلم بواسطة شركة فوكس و شركة مارلين مونرو للانتاج |
prodüksiyon ve Kostüm Dizaynı Tony Walton. | Open Subtitles | إنتاج وتصميم الأزياء : مستشار: توني والتون |
Daha kaliteli bir yapım olan, Çin dramasını seyretmekten çok hoşlanırlardı. | TED | وأحبت مشاهدة الدراما الصينية، إنتاج بجودة أفضل. |
Şunu fark etmişler, eğer üretkenlik ve kuruluğun sebeplerini bulurlarsa, şu anki toprak alanların yüzde 40'ında şimdiki kakao üretiminin yüzde 320'ni üretebilecekler. | TED | ما أدركوه هو أنه إذا أمكنهم التعرف على سمات الإنتاجية ومقاومة الجفاف، فسيمكنهم إنتاج 320 بالمئة أعلى من الكاكاو على 40 من الأرض. |
Son yok etme iterasyonu gerçekte var olmayan bir şeyi üretmeye çalışmak üzerineydi. | TED | آخر تكرار للتدمير كان محاولة إنتاج شيء أن لم يكن موجوداً من الأساس. |
Rossum'un, MR cihazı üretiminde dünya lideri olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | لها الريادة في إنتاج ماكينات التصوير بالرنين المغناطيسي بالعالم؟ تهانيء |
Bir Pixar filmi yapmak için gerekenleri düşünelim: Tek bir dahi, anlık bir ilham bu filmleri yaratmıyor. | TED | لنفكر للحظة بما يتطلبه إنتاج أفلام بيكسار: ما من عبقرية فردية أو ومضة إلهام تنتج تلك الأفلام. |
Öyle mi? Bir şişe de 82 mahsulü Bordo şarabı. | Open Subtitles | أسمح لك , وأيضا أريد زجاجة شراب من إنتاج عام 82 |
Ha bir de balık asalağının mukus üretme videosunu izledim. | Open Subtitles | أوه، أنا شاهدت الفيديو من المخاط سمك الجريث إنتاج و |
Saniyeler içinde içilebilir su üreten bir tuzdan arındırma tekniği. | Open Subtitles | أسلوب تحلية قادر على إنتاج مياه صالحة للشرب خلال ثوانٍ |
Kendi enerjimiz üretmeyi ve radyo dalgaları üzerinden haberleşmeyi başardık. | Open Subtitles | تمكنّا من إنتاج الطاقة الخاصة بنا والتواصل عبر موجات الراديو |