| Toprağın bir kısmını tavan arasına koymak için izin istedi. | Open Subtitles | طلب الإذن للتخلص من بعض أتربة الحفر فى غرفتنا العلوية |
| Bizim tavan arasına biraz toprak koymak için izin istiyor. | Open Subtitles | طلب الإذن للتخلص من بعض أتربة الحفر فى غرفتنا العلوية |
| Pekala, kabul. Bakıyorum herkes seni destekliyor. Ben de sana izin veriyorum. | Open Subtitles | حسنا حسنا جدا يبدو أنك تحظين بدعم الجميع لذا سأمنحك الإذن مني |
| Burada, insanların başkalarının yarattığı içeriği telif hakkı sahibinin izni olmadan toptan alıp dağıtmasından bahsetmiyorum, bunu haklı da buluyorum. | TED | فأنا هنا لا أتحدث أو أُشرع أخذ محتويات الغير من قبل بيعها ومن ثم بيعها للمستهلكين دون أخذ الإذن من أصحاب الحقوق |
| Kontrol merkezi, yükü planlandığından önce atmak için izin istiyoruz. | Open Subtitles | مكتب التحكم ، أطلب الإذن بوضع التموين قبل الموعد المحدد |
| İzin verdiğin için teşekkürler. Bazı insanlar pek nazik değiller. | Open Subtitles | شكراً على منحى الإذن ، فليس كل الناس طيبين مثلكِ |
| Toprağın bir kısmını tavan arasına koymak için izin istedi. | Open Subtitles | طلب الإذن للتخلص من بعض أتربة الحفر فى غرفتنا العلوية |
| Onu batırmak için izin istiyorum efendim. Durun! Boş verin! | Open Subtitles | جبل جليدي أطلب الإذن بمغادرة السفينة يا سيدي هيا إهربوا |
| Aslında bakarsan, sadece izin almakla da kalmadım seninle görüşmek için ısrar ettim. | Open Subtitles | في الواقع، أنا لم أمنح الإذن وحسب بل أصريّت على أن أقابلكِ اجتماعياً |
| Bir şekilde buna izin vermekte bir asalet olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | بطريقة ما ظننت أنه سيكون هناك كرامة بمنح ذاك الإذن. |
| Kim olayını bırakmama izin verin çünkü bence bu yolunda gidiyor. | Open Subtitles | أطلب الإذن للكف عن صيغة السؤال لأني أظنها قد استنفذت مغزاها |
| Amy hayatta ilerlememe izin verdi ve bunun için çok minnettarım. | TED | فقد أعطتني "إيمي" الإذن للمٌضي قٌدُماً، وأنا ممتن لهذه الفرصة جدًّا. |
| Tek bir nedenle sıkı bir kural yaptım, kendime izin vermek için, kendimi tüm işkolik suçlu hissetme duygusundan kurtarmak için. | TED | جعلتها قاعدة ثابتة لسبب واحد، لإعطاء الإذن لنفسي، لتحريري من ذنبي كوني مدمنة على العمل. |
| Bunun üzerine Persephone, geri dönmesi koşuluyla, canlıların dünyasına gitmesi ve karısı Merope'yi cezalandırması için izin verdi. | TED | فأعطته بيرسيفون الإذن بالعودة إلى عالم الحياة ومعاقبة ميروبي، بشرط أن يعود بعد أن ينتهي. |
| Sadece rengin yönetmesine izin vermenin ne anlama geldiğini kavramak istedim, içgüdülerime güvenmenin, izin almayı bırakmanın, | TED | أردت أن أفهم حقًا ما معنى أن أترك اللون يسود، وأن أثق بحواسي، وأن أتوقف عن طلب الإذن. |
| Af dilemek, izin istemekten daha iyidir. | TED | من الأفضل أن تطلب السماح بدلاً من أن تطلب الإذن |
| Bekçilere böyle şeyler yapma izni verdiler, kimsenin gelip de bu zindanı kontrol etmeyeceğini biliyorlardı. | TED | لقد أعطى الحراس الإذن للقيام بهذه الأشياء، وقد كانوا يعلمون أن أحدا لن ينزل إلى ذلك السرداب. |
| Hatırlatmam gerek efendim. Dün gece ona dışarı çıkma izni verdim. | Open Subtitles | أنا ملزم بإخبارك سيدي بأني منحته الإذن بالخروج ليلة أمس |
| Güvenlik çemberi dışında bir yürüyüş için teğmenin iznini istiyorum. | Open Subtitles | أطلب الإذن بالسماح لي بالتنـزه خارج المنطقة سيدي |
| - Gemiye çıkabilir miyim? | Open Subtitles | الإذن للصعود على متن المركبة تم منح الإذن يا سيدي |
| Ve ben de onay veriyorum. Bay Gardner'i rahat bırakmanızı öneririm, bayım. | Open Subtitles | وأنا أعطي الإذن أنا أقترح أن تترك السيد غاردنر وشأنه يا سيدي |
| Ne zaman istersen Dünya'yı ziyaret etme iznin olduğunu belirttim. | Open Subtitles | أخبرتهم بأني أعطيك الإذن لزيارة الأرض متى شئتِ |
| Oraya girmeye çalışan herkesi vurma izniniz var. | Open Subtitles | لديك الإذن للإطلاق على أي شخص يقف في المنطقة الإذن؟ |
| Bitince cesedini isteme iznim var mı? | Open Subtitles | هل لدي الإذن بأخذ جسدك عندما ينتهي هذا ؟ |
| Bütün gücümüzle gece saldırmak için izninizi istiyorum. | Open Subtitles | أطلب الإذن بشن هجوم ليلي بكل القوة المُدرعة |
| Bu araziyi satmam için bana yetki verdiler, kanunlar böyle biliyorsun.. | Open Subtitles | لقد أعطيت الإذن لبيع الأرض، هذه هي القوانين، وأنت تعرف ذلك |
| Birincisi, bana söylemeyeceksin. İznimi alacaksın. | Open Subtitles | أولاً, عليك أن تأخذ الإذن مني لا أن تخبريني |
| Müsaade etmezse, bir yetişkine... asla ilk ismiyle seslenme. | Open Subtitles | لا تدعوا الكبار بأسمائهم الأولى حتى يعطوك الإذن |
| İskoçya'ya geri dönmesi daha önemliydi çünkü Büyük Konseyi'n onayını alacak. | Open Subtitles | كان من الأهم له أن يعود إلى أسكوتلندا لكي يطلب الإذن |
| Albay'dan iznimiz var efendim. | Open Subtitles | لدينا الإذن من الكولونيل يا سيدي |
| Bu sabah komisyon bana bölümü yeniden yapılandırma yetkisi verdi. | Open Subtitles | لذا، هذا الصباح، أعطاني المفوّض الإذن بإعادة تشكيل القسم |