Bunun içinde piyanodaki siyah tuşların sayısı kadar ceviz var. | Open Subtitles | هنا عدد الجوز هو نفس عدد المفاتيح السوداء في البيانو |
Bunca yıl ceviz kırmama rağmen, eldiven giymeyi bir türlü öğrenemedim gitti. | Open Subtitles | أوه أعتقد بأني تعلمت أرتداء القفازات بعد كل هذه السنوات بتكسير الجوز |
Merhaba.fındık topluyorduk ve size bir torba getirdik. | Open Subtitles | مرحباً، كنا نقوم بتجميع الجوز وجلبنا لكِ حقيبة منه |
Yalnızca güçlü bir kokusu olan cevizli turta yermiş. | Open Subtitles | هو يأكل فقط فطيرة الجوز التي تملك رائحة مميزة |
Yatağımın yanında kuma gömülü bir kola cevizi ile uyumak zorundaydım ve 7 cüzzamlı için 7 madeni para gibi şeyler... | TED | ولكن اضطررت الى النوم مع عروق الجوز بجانب سريري, مدفونا في الرمل, ومنح سبع قطع نقدية لسبعة مرضى بالجذام وهلم جرا. |
Ellerimi böyle koyarak başının iki yanına her bir elimi ve kafatasını ellerimin arasında ceviz gibi kıracağım. | Open Subtitles | سأضع يدي هكذا على جانبي رأسك ثم أهشم جمجمتك في يدي كحبة الجوز |
- Bayılırım. Bir sürü insan ceviz sever. | Open Subtitles | الكثير من الناس يحبون الجوز إنه مفيد للكبد |
En sevdiğin ağaç, büyükbabanın bahçesindeki ceviz ağacıydı. | Open Subtitles | شجرتك المحببة كانت شجرة الجوز في حديقة جدك |
Evlat, ister bir kızı elde etmeye çalış ister ceviz kırmaya çalış, anahtar kelime kararlılıktır. | Open Subtitles | بنيّ ، سواء تريد الفوز بفتاة أو كسر الجوز ، المفتاح هو المثابرة |
Bir seferinde bana ceviz getirdi. Onları bulmak için beş kilometre yürüdü. | Open Subtitles | قدّم لي الجوز ذات مرة وقطع ثلاثة أميال ليحصل عليه |
ceviz ağacından yapılan hiçbir şeye artık el sürememem gibi. | Open Subtitles | مثلاً لم اعد الآن استطيع اكل اي شيء مدخن بخشب الجوز |
Bunun bizi telaşa sokacağını biliyordu. fındık arayan sincaplar gibi. | Open Subtitles | علم أنّ هذا سيجعلنا نعدو بحثاً عن الجوز كالسناجب |
Uyarmalıyım, bazı ürünlerde fındık çıkabilir. | Open Subtitles | يجب أن أحذرك، بعض المنتوجات قد تحتوي على الجوز |
Uyarmalıyım, bazı ürünlerde fındık çıkabilir. | Open Subtitles | يجب أن أحذرك، بعض المنتوجات قد تحتوي على الجوز |
Berduşun cevizli turtasını çaldığımdan beri hiçbir şey yemedim. | Open Subtitles | لم أكل شيئاً منذ سرقت فطيرة الجوز من ذلك المتشرد |
Ama iddiaya girerim ki bir kavanoz kurabiyeden cevizli olanları seçebilir. | Open Subtitles | وأراهنكِ على أنّه ما زالَ قادراً على كسر وجبةٍ من الجوز البرّي |
Hey,çocuklar. Geciktim ama burda cevizli ve muzlu jölemsi birşey var. | Open Subtitles | مرحباً شباب , آسفه لاني تأخرت ولكن هاهو الهلام مع الجوز والموز |
5,5 kiloluk hindistan cevizi için iyi fiyat. | Open Subtitles | هذا سعر جيّد بالنسبة لـ12 باوند من الجوز |
Burada önemli olan, kargaların arabaları cevizleri kırmak için kullanması değildir. Aslında bu, kargalar için eski bir durum. | TED | إذاً الشئ الهام حول هذا ليس أن الغربان تستفيد من السيارات في كسر الجوز. في الواقع، هذه حيلة قديمة للغربان. |
Kendimi yemekle meşgul değilken benim istiridye yememi tatlı şarap içmemi ve palamut atıştırmamı istiyorsun. | Open Subtitles | عندما لا أكون مشغولاً بأكل نفسي تجعلني أتناول المحار وأشرب النبيذ الحلو وأتغذى على الجوز |
Ve kış gelene kadar yeterli meşe palamudu toplamak zorunda. | Open Subtitles | يقوم بجمع ما هو كافي من الجوز ليواجه الشتاء القادم |
Bayan Minerva yarı kör, ve bu cevizler köpeğinin böbrek tedavi ileçları veya herhangi bir şey olabilir. | Open Subtitles | الآنسة ماينفيرا نصف عمياء وقد يكون هذا الجوز أي شيء مثل بسكويت الكلاب أو دواء الكلى |
Eğer merak ediyorsanız, birileri gerçekten sincapların koklama duyusunun kesildiği bir deney yapmış ve sincaplar yine de fındıkları bulabilmişler. | TED | وإذ كنتم تتسائلون، قام أحدهم بالتجربة بالفعل حيث قاموا بتعطيل حاسة الشم لدى السناجب وأمكنهم مع ذلك العثور على الجوز |
Mahun cevizi, badem, pekan, ceviz, fındık. | Open Subtitles | الكاجو، اللوز، الجوز الأمريكي، الجوز الصيني |
Herşey: ayna, mumlar, Kuran, fıstık, tatlı. | Open Subtitles | كل شيئ : المرآة و الشموع و القرأن و بعض الجوز و حلويات |
Eğlenceli de olabilirdi, eğer fındığa alerjim olmasaydı. | Open Subtitles | لكان ذلك ممتعًا لكنّي لديّ حساسيّة من الجوز |
Ben, senin her zaman, fındıklı şeyleri sevdiğini biliyorum her erkek bunu bilir | Open Subtitles | أعرف أنك أحببت الجوز دائمـا كـل الرجـال بالمدينـة يعرفون هـذا |
Eyvah. Tatlının üzerine fındık koymam lazım. Fındıklar nerede? | Open Subtitles | تباً أحتاج لأن أضع الجوز على الكعكة أين الجوز؟ |
Yemeklerinin içinden fıstıkları ayırmalıyız her zaman ilaçlarını yakında saklamalıyız ve yemek servisimizi yapan kişiler... bunların farkında olmalıdır. | Open Subtitles | يجب علينا أن نعزل طعامهم عن الجوز وأن نوفر أدويتهم طوال الوقت وأي شخص يصنع أو يقدم الطعام |