Bilirsin Buck, ben ve iyi şans birbirine hep yabancıydı. | Open Subtitles | أوه، جحيم، بوك. تَعْرفُني و الحظّ السعيد كَانَ دائماً للغرباءَ |
Kötü bir şans eseri, yeniden görmeye başlayabileceğini nereden tahmin edebilirdim ki? | Open Subtitles | كيف يفترض بي معرفة أنه سيستعيد بصره؟ أعني، إضافة لكلّ الحظّ السيء |
Umarım sana da şans getirir. Ne karar verirsen artık. | Open Subtitles | آمل أن تجلب لك الحظّ أنت أيضًا أيًّا يكُن قرارك |
Yani sana canlı ihtiyacımız var. Kendini şanslı olarak say. | Open Subtitles | مما يعني أننا نحتاج إليك حيّة، اعتبري نفسك سعيدة الحظّ. |
Eğer yürekten oynarsan şansın yanındadır. | Open Subtitles | لكن الحظّ يفضّل دائما أولئك الذين يلعبون من قلبهم |
Hadi ama yeni şerifin şansa itiyacı olacak. | Open Subtitles | هيا ، الرئيسِ يحْتاَج لكُلّ الحظّ الذي يُمْكِنُ أَنْ يحصل عليه |
Birçoğununda şansı yanında olduğunu anlamazlar. | Open Subtitles | ليسوا كثيرون من يدركون أن ذلك الحظّ معهم |
Robert ile daha çok Şansımız var. | Open Subtitles | نحن سَيكونُ عِنْدَنا الحظّ الأفضل مَع روبرت. |
Şimdi bana bu adamla şu adam arasındaki farkın şans olduğunu söyleyebilir misin? Muhammet, kenara çek olur mu? | Open Subtitles | الحظّ مـا يفرق بين هذا الرجل وبين مـا يجـاوره؟ |
Bu adamla şu adamın arasındaki farkın şans olduğunu mu söylersin? | Open Subtitles | الحظّ مـا يفرق بين هذا الرجل وبين مـا يجـاوره؟ |
Eğer cesareti varsa şans genellikle bir erkeği kurtarır. | Open Subtitles | غالباً يكفي الحظّ لانقاذ الرجل إن إمتلك الشجاعه |
Eğer cesareti varsa şans genellikle bir erkeği kurtarır. | Open Subtitles | غالباً يكفي الحظّ لانقاذ الرجل إن إمتلك الشجاعه |
İnsanlara zarar veren türden kötü bir şans verirler. | Open Subtitles | و الحظّ السيء، الذي يجعل الآخرين يتأذّون |
Ama şans tasarımın yarattığı bir sonuçtur. - Lütfen. | Open Subtitles | لكن كما كلنا نَعْرفُ، الحظّ بقيّةُ التصميمِ. |
şans mans işte, zamanında hamile bırakmıştım, artık eli mahkûm. | Open Subtitles | الحظّ السعيد أنني وجدتها ولكنّها عالقة معي الآن |
Sonra hayatımda ilk kez şans benden yana oluyor. | Open Subtitles | ثمّ أصبح ضربة مدهشة من الحظّ للمرة الأولى في حياتي، |
Eğer evlenecek, çocuk yapacak, paraya ihtiyacım olmayacak kadar şanslı olursam arkama bile bakmadan gitmeyeceğimin garantisini veremem. | Open Subtitles | لكنلاأستطيعإخبارك إن كان سيحالفني الحظّ مرّة كي أتزوّج لإنجاببعضالأطفال للربّماعدمالإحتياجللمال |
Ondan çamurlu tart tarifi alabilirsen, kendini şanslı say. | Open Subtitles | سيكون الحظّ حالفكَ إن استخلصت وصفة لفطائر الطين من هذا الرجل. |
Eğer yürekten oynarsan şansın yanındadır. | Open Subtitles | لكن الحظّ يفضّل دائما أولئك الذين يلعبون من قلبهم |
Kötü şansa falan bağlayabilirsin hep ama sonunda belki de o kadar iyi değildik | Open Subtitles | يمكنك أن تلوم كلّ الحظّ السيئ لكن في النهاية ربّما لم نكن جيدين |
Eşlerle bok gibi şansı var. Bunu sana daha çok söyleyeceğim. | Open Subtitles | لقد قاسى من سوء الحظّ مع زوجاته سأخبرك بهذا القدر |
Şu eski hastane arazisi üzerinde çalışmaya devam edelim, millet. - Belki Şansımız yine yaver gider. | Open Subtitles | ولنواصل العمل بموقع المشفى القديم يا جماعة فلا أحد يعلم، لربما حلفنا الحظّ مجدّداً |
Ne yazık ki, benim konumumda bir adamın senin gibi güzel ve çekici kadınları ağırlaması beklenir çünkü böylesine bir dünyada, istediğim kişileri davet etseydim bırak bir televizyon programı yapmayı, kendime bir ev bile bulamazdım. | Open Subtitles | لسوء الحظّ يُتوقّعُ من رجل في منصبي أن يُسلّي.. شابّات مثيرات مثلكِ. لأنّه بهذا العالم، لو دعَوتُ من أشتهيهم.. |
Oraya sadece işimi yapmaya gidiyorum ve biraz şansla birkaç maymunun ödünü koparacağım. | Open Subtitles | وبقليل من الحظّ قد أفلِحُ في ترويع بعض القردة |
Bunun, sadece şanssızlık olduğunu söylemek isterdim. | Open Subtitles | الحبّ ليس صديقي .. أتمنى لو كنت أستطيع القول أن العلاقة حالفها الحظّ السئ، |