| O ilaçları ona verirsen polisler seni kelepçeleyene kadar ölmüş olur. | Open Subtitles | وإن أعطيتها هذا الدواء فستموتُ قبلَ أن يضعوا الأصفادَ في يديك |
| Ya, "emredersiniz, efendim" der ve emirlere uyar yoksa ağzına bir tane patlatırsın ve sürükleyerek revire götürüp, ilacını almasını sağlarsın. | Open Subtitles | لذ اما ان تقول نعم وتتناول الدواء او ستقوم بتقبيلها بعنف في شفتها وتاخذها الي عنبر المرضي وتجعلها تاخذ هذه الحبوب |
| Bu ilacın hayat kurtarıcı olacağı kişiler ilaçlarını almaya devam edebilirlerdi. | TED | بالنسبة للأشخاص الذين كان الدواء بالنسبة لهم منقذاً للحياة مازال بإمكانهم أخذ علاجهم. |
| Daha iyi bir ilaç taşınım sistemine ihtiyacımız olduğunu, söylemeye çalışıyorum. | TED | لذلك ما أحاول قوله هو أننا بحاجة لنظامٍ أفضل لإيصال الدواء. |
| Görünen köye kılavuzluk etmek istemem ama hasta değilsen ilaca niye ihtiyacın var? | Open Subtitles | لن اشير لكي الا بهذا ولكن لماذا تريدين الدواء إن لم تكوني مريضه |
| Bu bilgi, hastalarına bu tür tedavi yapanların bilmesi gereken bir bilgi. | TED | وهذا نوع المعلومات التي يتوجب على الشخص الذي يصف الدواء أن يعرفها. |
| Likörle karışıp beni dengede tutan panzehir gibisin. | Open Subtitles | أنتِ بمثابة الدواء الذي يُخلط بالكحول ويبقيني في حالة توازن |
| Ama, bu ilaçları vermek için 3 saat zamanımız var. | Open Subtitles | لكن هناك مقابل.. لدينا فقط مدة ثلاث ساعات لإعطائها الدواء |
| Yani bunu yapan her kimse çekleri bozdurup ilaçları almaya bile zahmet etmemiş. | Open Subtitles | إذاً, هذا يعني أن من فعل هذا، يصرف الدواء لكن لا يهتم بها, |
| İlaçları ele geçirmeye çalışan organize suç örgütleri ve devrimci grupların işi. | Open Subtitles | مُعظمها تم تنظيمها بواسطة جرائم مُنظمة أو جماعات ثورية، تحاول ابتزاز الدواء |
| Ona ilacını vermem gerekiyor ve tek başıma pek beceremiyorum. | Open Subtitles | اريد أن اعطيه الدواء كما تري لن استطيع القيام بهذا وحدي |
| Bunu daha sonra konuşuruz. Şimdi ilacını al. | Open Subtitles | دعينا نتكلم عن هذا لاحقا اشربي الدواء اولا |
| İlaçlarını alması gerekenlerimiz ya almıyor ya da yanlış alıyorlar. | TED | العديد منا الذين يحتاجون لتناول الدواء لا يأخذونها أو يأخذونها بطريقة خاطئة. |
| O, ilaçlarla dönünce kardeşime ilaçlarını vereceğiz. | Open Subtitles | حالما يعود بالأدوية سنعطي الدواء لأختى الصغيرة |
| O ve babası, yaralı Japon askerlerinden ilaç çalıp, bunları | Open Subtitles | هي وأبوها مسؤولون عن سرِقة الدواء من الجنود اليابانيين الجرحى |
| Bu küçük dostumuzun öksürüyor. İlaç dolabında ona uygun ilacın var mı? | Open Subtitles | هذا الصغير لديه بعض السعال هل لديك اى شىء فى دولاب الدواء |
| Ve bu ilaca cevap verelenlerde bunların belirli paternleri olduğunu buluyoruz. Gördüğümüz şu, kanlarında bu ilaca yanıt vermelerine neden olan bir durum mevcut. | TED | و إذا وجدنا نمط من الأشياء المستجيبة للدواء، نراها في ذلك الدم، لديها الحالة التي تمكنها من الاستجابة لهذا الدواء. |
| Tıbbi muayene, tedavi, ilaçlar: bunların hepsi devlet tarafından karşılanıyor. | TED | الإستشارات الطبية و العلاج الطبي و الدواء: تقدمها جميعا الدولة. |
| panzehir de virüsün kendi kadar tehlikeli görünüyor. | Open Subtitles | يبدو هذا الدواء تقريبا ك الخطرة كالعدوى. |
| Benim için çalış hem panzehiri hem de 100 altını iş bitince veririm. | Open Subtitles | إذا تعمل لي، سأعطيك الدواء. سويةً مع 100 قطعة ذهب عندما تتم المهمة. |
| Bu durumda, ilaçların etkilerini anlamak istiyorsanız neden istediğiniz şekilde etki gösterdiklerini ve göstermediklerini anlamanız gerekir. | TED | لذا إذا كنت تريد معرفة تأثير الدواء ، عليك متابعة تأثيرها مقارنةً بما تريده ، أيضاً متابعة النتائج التي لا تريدها. |
| Genetik, yaş, beslenme, hastalık ve hatta gebelik, vücudun ilacı işleme verimliliğini etkiler. | TED | الجينات، العمر، التغذية، الأمراض، وحتى الحمل يؤثر على كفاءة الجسم بالتعامل مع الدواء. |
| Fakat ilacın ulaşması kötü yollar nedeniyle birkaç gün alabilir. | TED | لكن، الدواء قد يتحاج إلى أيام ليصل، بسبب الطرق السيئة. |
| ve ilacın vereceği aynı tepkiyi alırsınız, hatta bazen plasebo o etki için tasarlanan ilaçtan daha fazla etki gösterir. | Open Subtitles | وما يحصل هو أن البلاسيبو يـُنـْتـِـجُ نفسَ المفعولِ، إن لم يكن أكبر أحيانا من الدواء المفروض أنه صمم لذلك المفعول |
| Bu ilaçlara ihtiyacı var. İki günden fazla gidemeyiz ilaçsız. | Open Subtitles | إنها تحتاج إلى ذلك الدواء لا يمكنها قضاء يومين بدونه |
| Sally'nin Roy'a söylediği gibi bazen hurafeler, ilaçlardan çok daha fazla işe yarar. | Open Subtitles | حسناً, كما اخبرت سالي روي في بعض الاحيان الوهم يعمل احسن من الدواء |
| - Çözünmüş ilaçla birlikte bağlayıcıyı katilimiz mi enjekte etmiş? | Open Subtitles | لذا أنتي تقولين بأن القاتل حقنها بأقراص الدواء المذابة ؟ |