Ve hayran olduğum bu büyük sanatçı ile çalışmak inanılmaz bir işbirliğiydi. | TED | وكان تعاون مدهش للعمل مع هذا الفنان الكبير الذي أنا معجب به. |
İyi olduğum tek şey sıçana kadar içmek ve kendi kıçımı koklamak. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أنا جيد فيه هو الشرب من المرحاض وشم مؤخرتي |
Gerçekten üzgün olduğum tek konu, kızımı ve annesini utandırmamdır. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أنا آسف لأجله هو إحراج ابنتي وأمها |
Kadın olmaktan nefret etmiyorum ve bugüne kadar olanlar yüzünden pişman değilim çünkü beni bugün olduğum kişiye dönüştürdüler. | Open Subtitles | لا أكره كوني امرأة، ـولا أندم على الأمور التي مرّيتُ بها، لأنها جعلتني على الشخص الذي أنا هو اليوم. |
Kesin olarak bildiğim şey bu evde güvende olduğun ve senden desteğimizi çekmeyeceğimiz. | Open Subtitles | الأمر الذي أنا متيقنة منه هو أنك بأمان في هذا المنزل و أننا لن نسحب البساط من تحتك |
Ama nihayetinde beni olduğum kişi yapan oydu. olduğum kişiden gayet memnunum. | Open Subtitles | لكن في نهاية المطاف ، جعلني ذلك الرجل الذي أنا عليه الآن |
Parçası olduğum bu ekibin görevi ise, keşif aracına sonraki gün neler yapacağı hakkında komut vermek. | TED | عملنا، عمل هذا الفريق، الذي أنا جزء منه، هو إرسال أوامر للمركبة المتجوّلة لإخبارها ماذا تفعل في اليوم التالي. |
Lisedeki bu tecrübeler, beni bugün olduğum çevreci yaptı. | TED | وهذه التجارب في المدرسة الثانوية جعلت مني المحافظ على البيئة الذي أنا عليه اليوم. |
Eğer güzellik istiyorlarsa, onlara verme niyetinde olduğum güzellik budur, dedim. | TED | إذا كانوا يريدون الجمال، قلت، هذا هو الجمال الذي أنا مستعد لمنحكم إياه. |
Namuslu kocanızın bile şüphelenmediğinden emin olduğum çok enteresan sapkınlıkları olan enfes bir sevgili olduğunuzu görme fırsatım oldu. | Open Subtitles | كانت لدي الفرصة لرؤيتك مع حبيبك الفاسد الذي أنا متأكد أنه سيكون مفاجأة لزوجك الوفي |
Sarmak üzere olduğum cigara maharet istiyor. | Open Subtitles | الصاروخ الذي أنا على وشك لفّه يتطلب حرفي |
Emin olduğum tek şey şu: | Open Subtitles | الأَمر الوَحيد الذي أنا مُتأَكِد مِنهُ هوَ |
Hayır, yapmak zorunda olduğum şey için senden özür dilerim. | Open Subtitles | لا،أَنا آسف على الذي أنا يَجِبُ أَنْ أعْمَلُة إليك. |
- Çünkü bu dünya, parçası olduğum şekillenmesine katkıda bulunduğum bu dünyanın sonu gelecek bu gece. | Open Subtitles | لأنه في هذا العالم العالم الذي أنا جزء منه و الذي ساعدت في تشكيله |
Bu güya ilişkide benim iyi olduğum bölümdü. | Open Subtitles | من المفترض أن يكون هذا هو الجزء من العلاقة الذي أنا جيّد فيه أنتَ كذلك |
Bu konuşmadaki emin olduğum tek şey bu. | Open Subtitles | ذلك الشيء الوحيد في هذه المحادثة الذي أنا متأكد منه |
Yaptığımız iş, şu anda olduğum kişi. | Open Subtitles | ، العمل الذي نقوم به الشخص الذي أنا عليه الآن |
Emin olduğum tek şey Dr. Marsh'ın masum olduğuydu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أنا واثق منه هو أنا كانت بريئة |
Penisimi kaybetmem beni bugün olduğum kişi yaptı. | Open Subtitles | خسارة قضيبي جعلتني الرجل الذي أنا عليه اليوم |
Emin olduğum tek şey, o bizim son şansımız. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي أنا متأكّد منه هو أنّه خيارنا الأخير |
Kesin olarak bildiğim şey, savaş sırasında, Japonya'da bir ateş vardı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أنا متأكد منه أنه خلال الحرب هناك شيء حيال " اليابان. |