Ben, iş hayatında evdekinden daha çok aiama kaydettiğimize ikna olmuş durumdayım. | TED | لقد اصبحت مقتنعة اننا احرزنا تقدما اكثر في العمل اكثر من المنزل. |
Bir yanda, iş yerinde çocuk yuvalarının olması harika ve parlak bir fikir. | TED | من ناحية تضع ميزه رعاية الأطفال في مكان العمل وهو أمرٌ رائع ومستنير. |
Ve bu iş kültürümüzdeki önyargıyı düzeltiyor, şu insanlıkdışı önyargıyı. | TED | وهذا العمل يصحح ذلك الانحياز في حضارتنا, ذلك الانحياز اللاانساني. |
diye düşünmüştüm. Ama bu projede çalışmaya başlayınca, fikrimi değiştirmeye başladım. | TED | ولكن حين بدأت العمل على هذا المشروع، بدأت في تغيير رأيي. |
Genellikle atölyemde çalışmayı severim, fakat yağmur yağdığında ve garaj yolu bir ırmağa dönüştüğünde işte o zaman buna bayılırım. | TED | انا عادة احب العمل في متجري لكن عندما تبدء الامطار بالهطول و تتحول الطرقات الى انهار فانني بالفعل احب ذلك |
Bu işin güzel yanı, bu standart bir test değil, kimi işe alınabilir, kimi alınamaz diye bir sonuç yok. | TED | الشيء الرائع هنا هو أن هذا ليس مثل اختبار موحد حيث يمكن قبول بعض الأشخاص في العمل والبعض لا يمكنهم. |
Yaşanılan yerler; iş mekânları, kültür mekânları ve idari mekânlar birbirleriyle ilişkili bir şekilde konuşlandırılırlarsa anlam ifade ederler. | TED | ذلك أنه ، كما تعلمون ، في مساكن معنى نشرت في ما يتعلق أماكن العمل ، والثقافة ، والحكم. |
Onlar eğlence sektörü denen iş alanında başarılı olmaları en az beklenenler ama cesaretleri ve yetenekleri onları buraya ulaştırdı. | TED | وكانوا أقل من يُتوقع أن يكونوا ناجحين في مجال العمل الترفيهي في النهاية تغلبت شجاعتهم ومواهبهم الى اتخاذ هذه الخطوة |
İş yerinde performans ve memnuniyeti aynı anda iyileştirirsiniz, çünkü her iki karmaşıklığa da mani olan temel nedeni kaldırdınız. | TED | و في نفس الوقت سوف تحسّن الأداء و الرضا في العمل لأنك قد أزلت السبب الرئيسي الذي يعطل تعقيدات الاثنين. |
İyi bir iş modeli, güzel fikir ve harika yönetimi bir yana, başarılı olmasının sebeplerinden biri de zamanlamaydı. | TED | لكن من اسباب نجاح ذلك المشروع إلي جانب نموذج العمل الجيد، و فكرته الجيدة، و التنفيذ الممتاز، هو التوقيت. |
Örneğin 8. Hedef: İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme. | TED | خذ على سبيل المثال الهدف 8، العمل الّلائق والنمو الاقتصادي. |
Bir kısmı eğitimine devam etse de birçoğu iş gücüne katılıyor. | TED | بعضهم يستمر للمزيد من التعليم، لكن العديد منهم يدخل سوق العمل. |
Sonra zırhlı, profesyonel kişiliklerimizin, iş üstündeyken kalbimizin kırılmasına mani olmasını umut ederiz. | TED | ومن ثم نأملُ بأن شخصياتنا المدرّعة، والمهنية ستقينا من تحطم القلوب في العمل. |
En sevdiklerimden biri bu, çünkü iş gören çeşitli bölümleri var. | TED | إنها واحدة من مفضلاتي، لانها حصلت على جميع انواع قطع العمل. |
Chris Anderson: Demek istediğim, senin daha kibar, nazik iş felsefeni başarılı bir ekonomi ile birleştirebileceğine inanıyor musun? | TED | كريس أندرسون : أعني هل تؤمن أنه يمكن التوفيق بين فلسفتك الودية والعادلة عن العمل مع مفاهيم الاقتصاد الناجح |
Bu hedefe ulaşmak 10 yıllık zor bir çalışmaya mal oldu. | TED | استغرقت من 10 سنوات من العمل الشاق لنصل إلى هذا الهدف |
Tüm anahtar personelim oğullarım. Bu işte kan bağı en iyi güvenliktir. | Open Subtitles | كل موظفينى المهمين هم أولادى رابطة الدم هى أفض حمايه فى العمل |
Tutuklandıktan sonra, artık bu işin peşini bırakmanın vaktinin geldiğine karar verdim. | TED | وبعد أن حدث الإعتقال قررت أنه الوقت المناسب لأن أترك هذا العمل. |
Tabloda kırmızı nokta ile ifade edilen "işsizlik" çalışma Bakanlığı istatistiklerini gösteriyor. | TED | النقطة الحمراء هنا تمثل والبطالة وهو مكتب بسيط للإحصاء تابع لوزارة العمل. |
Yani, her şeyden önemlisi, tüm bu işler onun döneminde oldu. | TED | انا اعني، بعد كل شيء، هذا العمل كله حدث في عهده. |
Hadi, işine geri dön ama bunu bir düşün, tamam mı? | Open Subtitles | إذهب ، عد إلى العمل و لكن فكر بالأمر ، اتفقنا؟ |
Hâlâ her zamanki kadar zekiyim ve cin gibiyim ama işim yarım yamalak, arada sırada yapılan danışmanlık işleri. | TED | ما زلت موهوبة وذكية جداً تماماً كما كنت، ولكن العمل قليل الآن. في الغالب يكون عملاً استشارياً مؤقتاً ومتقطعاً. |
Son olarak, erkekler ev işini ve çocuk bakımını paylaştıklarında, daha fazla sevişiyorlar. | TED | وأخيراً، عندما يشارك الرجال بآداء العمل المنزلي ورعاية الابناء، سيحظون بممارسة الجنس أكثر |
Birlikte çalışmaktan daha mutluluk verici bir şey var mı? | TED | ليس هناك من متعة أفضل من العمل معاً، أليس كذلك؟ |
Bu sonuçlar birkaç senelik çok sıkı çalışmanın ardından elde edildi. | TED | لقد حصلنا على هذه النتائج بعد عدة اسابيع من العمل المضني |
Tüm umursadığı bu. Sadece bunun için çalışıyor, onun için gerisi önemsiz. | Open Subtitles | هذا هو كل ما يهمه نفس العمل ، لا مزيد من التفكير |
Dünyadaki en sinir bozucu şey insanların sanat eserlerine dokunmaya çalışması. | TED | أكثر شئ يضايقني في العالم حينما يريد الناس لمس العمل الفني |