Kurbanlarımızın maruz kaldığı şey cep telefonlarının elektromanyetik alanıyla ilgili. | Open Subtitles | ثمة شيء عبث بضحايانا مع المجال الكهرومغناطيسي على الهواتف المحمولة |
Ve o şimdi aynı tekniği Samanyolu'nu dolduran elektromanyetik uğultuya uyguluyor. | Open Subtitles | وانه يطبق الآن نفس التقنية الأزيز الكهرومغناطيسي الذي يملأ درب التبانة. |
Tüm nükleer radyasyonlar iyonlaştırıcıdır ancak sadece en yüksek enerjiye sahip elektromanyetik radyasyon öyledir. | TED | كل الإشعاعات النووية هي مؤيّنة، بينما فقط الإشعاع الكهرومغناطيسي ذو الطاقة العليا يعتبر مؤيّناً. |
Bak, EM itmenin işe yaramaması senin hatan değil. | Open Subtitles | أنظر أنه ليس خطأك النبض الكهرومغناطيسي لم يعمل |
Bizler sadece, elektromanyetik spektrumun, görünür ışık olarak adlandırılan çok küçük bir kısmını görebiliriz. | TED | يمكننا أن نرى فقط قطعة صغيرة جدا، جزءا صغيرا جدا من الطيف الكهرومغناطيسي الذي نسميه الضوء المرئي. |
Görünmezden kastım, elektromanyetik tayfı soğurmuyor, | TED | وعندما أقول غير مرئية أعني أنها لا تمتص موجات الطيف الكهرومغناطيسي. |
elektromanyetik tayfta ışıma yapmıyor. | TED | ولا تبعث الطيف الكهرومغناطيسي ولا تعكسه. |
Yansıtmıyor. Bir şeyi ölçmek için elektromanyetik tayf kullanılır ancak bu madde onunla etkileşmiyor. | TED | بل إنها لا تتفاعل مع موجات الطيف الكهرومغناطيسي ، وهو ما نستخدمه للتعرف على الأجسام الكونية. |
Hans, şu bahsettiğin mucize artık gerçekleşse iyi olur çünkü altıncı kilidi de kırdık ve elektromanyetik duvar önümüzdeki tek engel. | Open Subtitles | هانز الأفضل أن تُحمي تلك المعجزةِ لأننا إخترقنَا الرقم ستّة والحقل الكهرومغناطيسي إنهار تماماً |
ATAC'ın farkında bile olmadığı elektromanyetik tayfı kullanabiliyor artık. | Open Subtitles | ليستعمل الجزء الخاص بالطيف الكهرومغناطيسي للوكالة فقط وبدقة تامة |
elektromanyetik kafes yayıldı.Sorun yok | Open Subtitles | . إنتشار القفص الكهرومغناطيسي . لا مشاكل إكتشفت |
elektromanyetik alan ışınımı trikoderime etki ediyor. | Open Subtitles | المجال الكهرومغناطيسي المُشعّ يتداخل مع جهازي الماسح المُحلّل للبيانات. |
ve buna bir isim vermek gerekirse kısaca elektromanyetik alan diyebiliriz. | Open Subtitles | لذا هو يدعى... على نحو ابداعي بما فيه الكفاية... الحقل الكهرومغناطيسي. |
Donanma ne yapıyor da okyanusun... o bölgesinin elektromanyetik dengesini etkileyebiliyor. | Open Subtitles | ما تقوم به البحرية يمكنه أن يؤثر على الميزان الكهرومغناطيسي الكامل لتلك المنطقة من المحيط |
Likit kristallerden enerji geçince, dışarı bir elektromanyetik radyasyon dalgası yayar. | Open Subtitles | تنبعث منه موجة من الإشعاع الكهرومغناطيسي. |
Sizin göreviniz, elektromanyetik alana sızarak, ters yönde işaret sinyali gönderip yayılım bariyerini çözmek. | Open Subtitles | مهمتكم تتمثل في إختراق الحقل الكهرومغناطيسي وتشغيل جهاز إرسال بث عكسي لعمل خلل للدرع الواقي |
EM alanı kontrol eden şey buradaki sıvı olan kısım. | Open Subtitles | هذا الدوران للسائل فى اللب الخارجي هو المحرّك الذي ينتج عنه المجال الكهرومغناطيسي |
Gezegenimizdeki EM alan, bir kabuk oluşturarak bizleri radyasyon taşıyan manyetik dalgalardan korur. | Open Subtitles | حقل الأرض الكهرومغناطيسي يحمينا من الرياح الشمسية، و هو مزيج قاتل من جزيئات مشعّة وموجات قصيرة |
Yaydığı EM titreşimi çok özel. | Open Subtitles | انظر,النبض الكهرومغناطيسي الذي يبعثه غريبُ جداً |
Biz yerimizi alamadan, elektro manyetik darbe yapıldı. | Open Subtitles | لقد تم تعطيل النظام الكهرومغناطيسي قبل أن نؤخذ مواقعنا |
Tıpkı mikro dalga EMA'sı gibi. | Open Subtitles | مثل نبض الكهرومغناطيسي بأفران الموجات الصغرى. |
EMF 1, 2, 5 aralığında... | Open Subtitles | بدأت الحساسات الكهرومغناطيسي من 1 إلى 5 بالتسجيل. |