Vay be, ben de cinayet belasına bulaşacağım tek yer New York sanıyordum. | Open Subtitles | يارجل, لقد اعتقدت ان نيويورك هي المكان الوحيد سينتهي بي المطاف بها مقتولاً |
Samantha ve Matt'in beraber iyi çalıştıkları tek yer yatak oldu. | Open Subtitles | كان المكان الوحيد عملت سامانثا ومات معا بشكل جيد في السرير. |
Bu günlerde sayı kazanmayı denediği tek yer tenis kortuydu. | Open Subtitles | كان المكان الوحيد حتى حاول أن يسجل في ملعب التنس. |
Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
Yılbaşı'ndan bir önceki gece Noel Baba'nın sizi soyabileceği tek yer. | Open Subtitles | قي المكان الوحيد الذي تسرق فيه من سانتا كلوز ليله العيد |
Saat geç, evden çıkmam lazımdı, ve bu saatte açık tek yer burası. | Open Subtitles | تأخر الوقت و أردت الخروج من المنزل و كان هذا المكان الوحيد المفتوح |
Bu ilaçları alabileceği bir tek yer var, o da hastane. | Open Subtitles | المكان الوحيد الذي منه يمكن الحصول على تلك الأدوية هو المستشفى |
Cenaze öncesi bir limuzinden daha kalabalık olan tek yer cenaze sonrası evdir. | Open Subtitles | المكان الوحيد الأكثر اكتظاظاً من ليموزين في طريقها لجنازة هو بيتك بعد الجنازة |
Çünkü etraftaki az da olsa korunaklı tek yer burası. | Open Subtitles | لأن هذا هو المكان الوحيد هنا المحمي إلى حد ما |
Dinle, ilk önce, çip'i onun bildiği tek yer olan, o havaalanında satacaksın, | Open Subtitles | اسمع, قبل كل شيء, ستبيع الرقاقة في المطار. المكان الوحيد الذي تعرف بأمره |
Bu evi yeryüzü üzerinde kendimi güvende hissettiğim tek yer hâline getirmişti. | Open Subtitles | لقد جعلت هذا البيت ، المكان الوحيد الذي أشعر به في الآمـان |
Burası, iki kıta tabakasının, bu kadar planlı çarpıştıkları tek yer. | Open Subtitles | هذه هو المكان الوحيد الذي تتصادم فيه صفيحتان قاريتان بهذا الشكل. |
Annem yanımda olmasa da korkmadan uyuyabildiğim tek yer burası. | Open Subtitles | هذا هو المكان الوحيد الذي أستطيع النوم فيه دون خوف |
Bu üçünün bir araya gelmesini sağlayacak tek yer benim cenazem olur. | Open Subtitles | المكان الوحيد الذي استطيع التفكير به ليجمع هؤلاء الثلاثة معاً سيكون جنازتي |
Buradayım, çünkü kablosuz bağlantı sinyallerinin çektiği tek yer burası. | Open Subtitles | أنا هنا لانه المكان الوحيد الذي يوجد فيه اتصال لاسلكي. |
Çünkü cumartesi saat 2'de açık olan tek yer orası. | Open Subtitles | لأنه المكان الوحيد الذي يفتح يوم السبت في الثانية صباحاً. |
İdeal olmadığını farkındayım ama müsait olan tek yer orasıydı. | Open Subtitles | أعلم أنّه ليس مثالي، لكنه المكان الوحيد الذي سيكون متاحاً. |
Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
Geleceğini düşünmedim, bu yüzden onu aradım söylemem gereken önemli bir şey var dedim... ve sadece burada konuşabileceğimizi söyledim. | Open Subtitles | ظننت أنه لن يقبل لذا أخبرته أني أريد اخباره بأمر هام، وأن هذا هو المكان الوحيد حيث أستطيع اخباره. |
Geleceğim tek yerin burası olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | كنت اعلم بأن هذا سيكون المكان الوحيد الذي ستأتي إليه |
Özgür iradenin var olduğu evrendeki tek yeri Başlangıç Noktasıdır. | Open Subtitles | أوهام، المكان الوحيد في الكون الذي تتواجد فيه الإرادة الحرة |
Sizin zamanınızda, yeryüzü insanların yaşadığı tek yerdi. | TED | في زمنكم، تُعتبر الأرض المكان الوحيد الذي يعيش فيه الناس. |
- İyi tekila için gidilenebilecek tek yerde. | Open Subtitles | إنه المكان الوحيد الذى يمكن أن تأخذى منه تكيلا جيدة |
Hedefinize ulaşmak için ihtiyacınız olan teknoloji bir tek burada var. | Open Subtitles | المكان الوحيد المتبقي مع التكنولوجيا التي تَحتاجُوها لتحقيق أهدافَكم هو هنا |