Yeniden başlayacağım, bu sefer Bennett'i de göz önüne alacağım. | Open Subtitles | مرّْ به كُلّ ثانيةً، هذا الوقتِ مَع بينيت في العقلِ. |
Kendi iyiliğin için bu sefer haklı olsan iyi olur. | Open Subtitles | حَسناً، لأجلك، أنت من الأفضل أن تَكُونُ حقّ هذا الوقتِ. |
Öyle olsun bakalım, ne yapabiliyorsan yap. Çok fazla zamanı yok. | Open Subtitles | حسناً، قم بالتحري عن الأمر فليس يتبقَّ له الكثيرِ من الوقتِ |
Bu kez buraya kadar geldi. Bunu daha önce hiç yapmamıştı. | Open Subtitles | انه جاءَ هنا هذا الوقتِ انه مَا عَملَ ذلك قبل ذلك |
Dick. Bu zor zamanda rahatsız ettiğim için üzgünüm. | Open Subtitles | دِكّ، أَنا آسفُ لمُضَايَقَتك في هذا الوقتِ الصعبِ. |
Ama doğru sözleri bulmak için biraz zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | الإنتظار. أُريدُ إسْتِغْراق الوقتِ لتَعْبير هذا مضبوطاً. |
Onunla biraz vakit geçirmem gerekliydi. | Open Subtitles | أنا فقط كان لا بُدَّ أنْ اقْضي بَعْض الوقتِ مَعها. |
Pekâlâ, Marjorie, zamanımız doldu. | Open Subtitles | حَسناً، مارجوري، نحن في الخارج مِنْ الوقتِ الآن. |
Şimdi, Gail, şu anda, rehineler Helsinki Sendromunun ilk belirtilerini gösteriyor olabilirler. | Open Subtitles | في هذا الوقتِ الرهائن يَجِبُ أَنْ يُمْرّوا بالمراحل المبكّرة مِنْ متلازمةِ هِلسنكي |
Bütün bu süre boyunca Pederson'larla m oturdunuz? Evet. | Open Subtitles | و بَقيتَ في منضدةِ بيدرسونز كُلّ ذلك الوقتِ. |
Niles, kuş yüzünden mi bu kadar zamandır orada saklanıyordun? | Open Subtitles | النيل، تَعْني كُلّ هذا الوقتِ أنت كُنْتَ إختفاء في هناك بسبب طيرِكَ؟ |
Ve seçim sürecini yarın yeniden başlatacağız bu sefer T.A.L.'sız olarak. | Open Subtitles | ونحن سَنَستأنفُ عملية الإختيارَ ثانيةً غداً، هذا الوقتِ بدون بي. أي. |
Geçen sefer kazanmamız gerekirdi, ama bu defa korkunç olacaksın, evlat. | Open Subtitles | آخر مَرّة نحن يجب ان رَبحَ , لكن هذا الوقتِ أنت سَتصْبَحُ مخيفَ، يا فتى. |
Ve bu sefer geçen sefere göre çok daha kararlı görünüyor. | Open Subtitles | وهو يَنْظرُ مُصمّمَ أكثر بعض الشيءَ هذا الوقتِ مِنْ أَنَّهُ عَمِلَ آخر مَرّة. |
Yılın bu zamanı fazla ziyaretçi gelmez buralara. | Open Subtitles | حَسناً، في هذا الوقتِ من السَنَةِ لا يوجد العديد مِنْ الغرباءِ هنا |
İşte bu kez tam üstüne bastın. | Open Subtitles | إنظرْ وَضعتَ حقاً قدمكَ إليه هذا الوقتِ. |
Ama bu çok zor zamanda bunu yapar mıydım emin değilim. | Open Subtitles | لكن في هذا الوقتِ الصعبِ، انا لَستُ متأكّدَ أنة يُمْكِنُني أَنْ أعْمَلُ ذلك. |
Düşünmek için zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | . أنا فقط أَحتاجُ بَعْض الوقتِ لمُعَالَجَة هذا. |
Roz, yaşlanma korkunu yeneceksen, o insanlarla vakit harcamalısın. | Open Subtitles | روز، يَستمعُ، إذا أنت تَذْهبُ أبداً لفَتْح خوفِكَ مِنْ الشَيْخُوخَة، عُدْ هناك وإصرفْ بَعْض الوقتِ مَع هؤلاء الناسِ. |
Sakin ol, daha zamanımız çok 20 saniye | Open Subtitles | خذُ الأمور بسهولة، نحن عِنْدَنا الكثير مِنْ الوقتِ عشرون ثانية |
Aynı anda bizimki çaldı. | Open Subtitles | وفي الوقتِ نفسهِ المضبوطِ، هاتفنا دَقَّ. |
Flüt çalınmaya başladıktan kısa bir süre sonra silahımı böyle ateşledim. | Open Subtitles | بَعْض الوقتِ بَعْدَ أَنْ بَدأَ الناي سَحبتُ الزنادَ مثل هذا |
Bunca zamandır Daphne'den hoşlanıyorsun ama hiç adım atmadın. | Open Subtitles | أنت كُنْتَ مثيرُ لدافن كُلّ هذا الوقتِ وأنت أبداً مَا تَحرّكتَ؟ |
Asla geri dönmedi ve bunca zamandan sonra hayallerini gerçekleştirdiğini düşünmüştüm.. | Open Subtitles | ولم تعد أبداً كُلّ هذا الوقتِ إعتقدت انه رُبَّمَا تحققت أحلامُها |
Yılın bu zamanında oraların güzel olduğunu duydum. | Open Subtitles | أَسْمعُ بأنّه جميلُ في هذا الوقتِ مِنْ السَنَةِ. |
Bu ölçümler, alan içerisindeki zamanın aşırı derecede yavaş olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هذه القراءاتِ تُشيرُ إلى أن الوقتِ ضمن هذا الحقلِ بطَئُ جداً |
O sırada da, yaşlı mafya babalarını ancak bizimle çalışırlarsa hayatta kalacaklarına ikna etmem gerekecek. Destek için teşekkürler. | Open Subtitles | في الوقتِ الحاضر، أحتاج بأن أُقنع رؤساء العصابةِ الهرمين هؤلاء بأنّ الطّريقة الوحيدة للبقاءِ أحياءً هي العمل معنا. |