Bunlar pek hızlı olmayabilir, ancak yinede bir sonuç alındı. | TED | قد لا تكون بالسرعة الكافية ولكنها قد أثمرت عن نتائج. |
Ama, daha sonraki gece Joy ile olduğu kadar hızlı değildi. | Open Subtitles | لكن ليس بالسرعة نفسها كما حصل لاحقاً تلك الليلة مع جوي |
eğer yüzünüzde "Çok acelem var" ifadesi Olursa, istediğiniz kadar hızlı koşabilirsiniz. | Open Subtitles | إن كانت ملامحك تقول أنا على عجل.. فيمكنك الجري بالسرعة التي تريد |
Dalgaboyu, kuantum fiziğinin temel öğelerindendir. Çünkü bir nesnenin dalgaboyu, momentumu ile ilişkilidir; yani kütle çarpı hız. | TED | والطول الموجي أمر أساسي في فيزياء الكم لأن الطول الموجي لجسمٍ ما يرتبط بقوته الدافعة، الكتلة مضروبة بالسرعة. |
Oynadığımız oyunları değiştirebildiğim kadar çabuk, onları öğrenmeyi sürdürebilen adam. | Open Subtitles | الذى يمكنه تعلم اللعبة التى نلعبها بالسرعة التى أغيرها بها |
Stella'nın uzay gemisi ışık hızının % 86,6’sında seyahat ederek 10 ışık yılı uzaklığındaki bir yıldızı ziyaret edecekti ve aynı hızda Dünya'ya dönecekti. | TED | ستسافر مركبة ستيلا بسرعة الضوء بنسبة 86.6٪ لزيارة نجم يبعد 10سنوات ضوئية، ومن ثم العودة إلى الأرض بالسرعة نفسها. |
Olabildiğince hızlı olacağız ama adam durmuyor. Nereye gittiğini görmüyor musun? | Open Subtitles | نمضي بالسرعة التي نقدر لكنه لا يتوقف لم لا تنظر أمامك |
Hayatına geri döndüğü an kadar hızlı olarak... hayatından çıkarılamayacağını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | تعتقد أنه لا يمكن أن تؤخذ من حياتك؟ بالسرعة التي دخلت فيها |
Konuştuğumda, bilgiyi istediğim gibi yavaş ya da hızlı bir şekilde aktarabiliyorum. | TED | عندما أتحدث، أنا أعطي المعلومات بالسرعة التي أريدها أنا. |
Belki de değişimi oldukları kadar hızlı sürdüremiyorlar. | TED | فليس من الممكن أن تستمر الأشياء في التغير بالسرعة التي هي عليها. |
Bu benim için yeteri kadar hızlı değildi, bu yüzden dönüş sinyalimi verdim ve onun etrafından yürüdüm ve yürürken, dönüp ne yaptığına baktım ve şöyle yapıyordu. | TED | حسنا, هذا لم يكن بالسرعة الكافية بالنسبة لي, فقمت باشارة الانعطاف, و مشيت حوله, و بينما أنا أمشي, نظرت لارى ماذا يفعل و قد كا يفعل الاني. |
Eğer yeterince hızlı yol almasaydık, fırtınada batardık, ya alabora olurduk ya da teknemiz parçalara ayrılırdı. | TED | إذا لم نبحر بالسرعة الكافية، كنا سنعلق داخل العاصفة، عندها إما سينقلب بنا القارب وإما نتحول إلى شلاء. |
Uzun lafın kısası, sağlık hizmeti değişiyor olabilir, ancak bu değişim kesinlikle yeterli değil ve yeterince hızlı değil. | TED | خلاصة القول، الرعاية الصحية قد تتغير ولكن ليس بما يكفي أو ليس بالسرعة الكافية. |
Kadınlar dünyada ilerlemeye devam ediyor. Yeterince hızlı değil ama ilerliyoruz. | TED | يواصل النساء التقدم في العالم، ليس بالسرعة الكافية ولكننا نتقدم. |
İlginç olan şey hız, yönelim ve hareket şeklinin tipini, sinyallerle oynayarak tamamen kontrol edebiliyoruz. | TED | والمثير للاهتمام، أنه من خلال اللعب بهذه الإشارات، يمكننا التحكم بالسرعة والاتجاه ونوع المشية بشكل كلي. |
Uygun hız ve yön için gerekli rüzgârı alma umuduyla yukarı ya da aşağı gidiyordu. | TED | يطفو صعوداً وهبوطاً، أملاً في لقاء ريح تنتقل بالسرعة والاتجاه المرغوب بهما. |
Monsieur Masse mümkün olduğu kadar çabuk bir müsvedde daha istiyor | Open Subtitles | السيد ماس يَقُولُ أنه يوَدُّ الحصول على مخطوطةً أخرى بالسرعة المرجوة |
Sizin kadar çabuk hazırlanacağımı mı sandınız? | Open Subtitles | أتظنني أستطيع تجهيز نفسي بالسرعة التى تلزمك لتجهيز عربة ؟ |
Burası, bir izci gemisinin en yüksek hızda 1 günde Dünya civarına gelebileceği tek Goa'uld gezegeni. | Open Subtitles | أنه العالم الوحيد الذي احتله الجواؤلد ويقع ضمن مدى سفينة الاستطلاع من الأرض بالسرعة القصوى |
iyi bir hızla yürüyor fakat biraz önceki seyahat ile karşılaştırıldığında, öylesine yürüyor, | TED | ويسير إليها بخطى حثيثة، ولكن مقارنة بالسرعة التي رأيناها فهو يسير ببطء. |
Dümen, tam yol standart. Dalın. Derinlik 250 metre, usulca. | Open Subtitles | للأمام بالسرعة المتوسطة عليك بالغوص إلى عمق 831 ، بهدوء |
Oldukça zekice. Şimdi olabildiğince hızlıca hazırlanıp saldıracaklar. | Open Subtitles | بارع وذكي، الان إذا كان فقط يمكنهم إعادة التعبئة بالسرعة التي اطلقوا بها |
Her 30 saniyede kesin hızı ve mesafeyi bildir. | Open Subtitles | أريد أن تبلغنى بالسرعة والمسافة المحددتين كل 30 ثانية |
Biliyorum ki her şeyi tam gaz götürmemizin imkanı yok. | Open Subtitles | أعرف أننا لا نستطيع تحقيق ذلك بالسرعة القصوى |
Sana anlatmaya çalıştım, biliyorsun, herşey ışık hızında gitmek zorunda değil. | Open Subtitles | , اقترحت عليه , كما تعلمين أن ليس كل شئ محفوف بالسرعة |
Ancak genişlemenin gerçekten bir zaman makinesine değecek ölçüde başlaması, hızın ışık hızının hemen altına erişmesi ile sağlanır. | Open Subtitles | ولكن تمدد الزمن يقترب من أن يصبح آلة زمن عندما تقفز بالسرعة إلى ما يقل قليلا عن سرعة الضوء |
Bulvar civarında süper hızım tükendi ve geri kalan yolu koşarak geldim. | Open Subtitles | كان علي قطع ثلث الطريق بالسرعة الخارقة و بقية الدرب قطعته هرولة |
Görünüşe göre onarıcı güçlerin hızıyla öne çıkmıyor. | Open Subtitles | جليًّا أن قدرتك على استعادة الوعي لا تتسم بالسرعة. |
Ağır çekimde, arzulu bir his, sanki hiç olmamış gibi? | Open Subtitles | بالسرعة البطيئة, شعور التمني أنه ياليتك لم تقم بذلك؟ |
Şimdi Kırmızıya çık. | Open Subtitles | اندفع بالسرعة القصوى |