Sizden uzak kalmamı saymazsak, o kadar da kötü değil. | Open Subtitles | عدا أنه يفصلنى عنكم يا أحبائى, فهو ليس بهذا السوء |
O kadar da kötü değildi. Sen onu benim kadar tanımadın. | Open Subtitles | أنه لم يكن بهذا السوء أنت لم تعرفه كما أعرفه أنا |
O kadar da kötü değil. Eninde sonunda onları yakalayacağız. | Open Subtitles | انة ليس بهذا السوء سوف نقبض عليهم على اية حال |
Affedersiniz Bayan Monroe. Daha önce... hiç bu kadar kötü olmamıştı. | Open Subtitles | أنا آسف، سّيدة مونرو لم يكن الأمر بهذا السوء قبل ذلك |
Eski bir şey, ama bu kadar kötü duruma geldiğini bilmiyordum. | Open Subtitles | انه مولد قديم ,و لكني لم أكن أدري انه بهذا السوء.. |
Ben çok küçükken çalışıyordu. O zaman, O kadar kötü değildi. | Open Subtitles | عندما كنت صغيرة وهو كان بالعمل لم يكن بهذا السوء حينها |
- Pizzalar o kadar da kötü değil. - Adam şeker hastası. | Open Subtitles | البيتزا حقا ليست بهذا السوء إن لديه مرض السكرى من الدرجة الثانية |
O kadar da kötü değil bence. Bu kısmı yapıştırabiliriz sanki. | Open Subtitles | لا اعتقد إنها بهذا السوء يمكننا فقط , نلصق بعض الأجزاء |
Biliyor musun, düşünüyordum da Berkeley o kadar da kötü değil. | Open Subtitles | إذاً كما تعلم, لقد كنت أفكر وبيركلي لا تبدو بهذا السوء |
Mesela bir yönetici bana dedi ki, "Oo, o kadar da kötü değiliz. | TED | وقد أخبرني أحد المسؤولين، على سبيل المثال، "مهلًا، ليس الوضع لدينا بهذا السوء. |
Kıpırdayıp durma, eski dostum. O kadar da kötü olamaz. | Open Subtitles | اثبت يا صديقي العزيز لا يمكن للوضع أن يكون بهذا السوء |
Bizim çocuklar ona Kalaşnikov adını taktılar, ama o kadar da kötü değildi. | Open Subtitles | كان يطلقون عليه قاذف اللهب ولكن لم يكن بهذا السوء |
Eğer elinin bu kadar kötü olduğunu fark etseydim, serbest kalmasını sağlardım. | Open Subtitles | ،لو أدركت أن يدّه كانت بهذا السوء كنت لطلبت حكم عدم تجريم |
Ama trombozun bu kadar kötü olduğuna dair bir şey yazmıyordu. | Open Subtitles | ولكن لم يكن هناك أي إشارة إلى أن التخثر بهذا السوء. |
Hasta olduğunu duymuştum ama bu kadar kötü olmanı beklemiyordum. | Open Subtitles | سمعت بأنكَ مريض, ولكني لم اتوقع بأن المرض بهذا السوء. |
Evet, Ben O kadar kötü hissetmezdim. Gerçekten bir melek değil. | Open Subtitles | نعم وأود أن لا يشعر بهذا السوء انها ليست حقا ملاكا |
Durumun O kadar kötü olmadığını düşünen dedem, kalmaya karar verdi. | TED | قرر جدي البقاء، معتقداً أن الوضع ليس بهذا السوء. |
- İki haftaya hiçbir şey kalmayacak. - O kadar kötü olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | ـ لن يكون هناك شيء بعد أسبوعين ـ لم أتخيل أن الأمر سيكون بهذا السوء |
Eğer bu en kötü kısımsa kulağa çok da kötü gelmiyor.. | Open Subtitles | لو أنّ هذا أبغض ما في الأمر فالأمر ليس بهذا السوء. |
- O kadarda kötü değil. - Senin için söylemesi kolay. | Open Subtitles | انه ليس بهذا السوء - من السهل عليك قول هذا - |
-Kozmetik şeyine gittim ve kötü reaksiyon oldu. -O kadar kötü mü? | Open Subtitles | إنها بعض مستحضرات التجميل و هذا تأثيرها هل هي بهذا السوء ؟ |
Bence korkunçtu. Tam bir felaket. bu kadar kötü bir şey izlememiştim hiç. | Open Subtitles | ، اعتقدت أنها سيئة لا أتذكر أني رأيت شيئاً بهذا السوء |
Happy Gilmore'u, turnuvaların ilk gününden beri hiç böyle kötü oynarken görmemiştim. | Open Subtitles | اننا لم نر جلمور يلعب بهذا السوء منذ اول يوم لانضمامة للرابطة. |
O zaman ikimiz de böyle görünecektik. çok kötü görünmüyorsun. | Open Subtitles | وكان كلانا سيكون على هذا الحال ليست حالتك بهذا السوء |
Demek o kadar kötüydü? | Open Subtitles | أكانت بهذا السوء ؟ |