"تتوقّع" - Traduction Arabe en Turc

• bekliyorsun
• bekliyordun
• bekliyor
• tahmin
• bekliyordunuz
• bekleyemezsin
• beklemiyordun
• beklersin
• beklemiyorsun
• bekleme
• beklerdiniz
• bekliyorsunuz
• umduğunu
• beklemiyor
• beklenebilir

Gerçekten senin iyi bir büyücü olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?
هل حقاً تتوقّع منّي أن أصدق بأنك مشعوذ طيّب؟

Gerçekten Fritz. Üç yıl buradaki kadınlarla takıldıktan sonra şimdi tek isteğinin benimle bu otel barında oturmak olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?
وحقا، فريتز، هل تتوقّع أن أصدق بعد قضائك 3 سنوات محاطاً بالنساء هنا

boğazında bir kılıç varken nasıl davranmam gerektiğini bekliyordun?
كيف لك أن تتوقّع مني مع وجود سيف نحو حنجرتها ؟

Şey, birini bekliyor olmalısın, yoksa o parmaklıklar arasından geçebileceğini düşünmüyordun ya?
حسناً .. يجب ان تتوقّع أحدهم أو هل تعتقد أنّك ستنسل من خلال هذه القضبان؟

Hayır, kedinin hiç kimsenin ölümünü tahmin edemeyeceğini biliyorum.
لا، أنا أكيدٌ أنّ الهرّةَ لن تتوقّع موتَ أحد

Evime zorla giriyorsun ve ağzından çıkanlara inanmamı mı bekliyorsun?
تقتحم منزلي وأنت تتوقّع أن أصدق أيّ شئ تقوله؟

Muhtemelen benden diğerlerini ezmemi bekliyorsun, nasıl çuvalladıklarını onlara göstermemi.
غالباً تتوقّع منّي أن أذمّ الآخرين أن أضرب لك الأمثلة عن أخطائهم

Bu gece sanırım benim seni eve götürmemi bekliyorsun.
أظن بأنّك تتوقّع أن أقود السيارة إلي البيت الليلة

Eee, okullardan ne zaman haber gelmesini bekliyorsun?
إذاً، متى تتوقّع إستلام الردّ من الجامعات؟

Polisle birlikte çalıştığına inanmamı mı bekliyorsun gerçekten?
هل تتوقّع منّي حقّاً أن أصدّق أنّك تعمل مع الشرطة؟

Bu gecenin tam olarak nasıl geçmesini bekliyordun?
كيف تتوقّع أنْ تسير الأمور الليلة بالضبط؟

Sonuçta hayatını gemiden kalanlar ile geçirmeyi bekliyordun.
حيث كنت تتوقّع أن تعيش على مركبك

- Bu mahalleden ne bekliyordun ki?
ماذا تتوقّع أن تحصل من هذا الحي ؟

Seni zor günler bekliyor olabilir, evlat ama gerçek şu ki, ben de hep böyle bir şey yapmayı hayal etmiştim.
أنت يجب أن تتوقّع بعض الأوقات الصعبه لكن فى الحقيقه , لقد كنت أحلم أن أفعل مثلكم

Bu birimden naklin için senden telefon bekliyor.
هي تتوقّع نداء منك بخصوص النقل من هذه الوحدة.

İçgüdülerini önceden tahmin edip arzuların seni ele geçirmeden sen onları doyurmalısın.
يجب أن تتوقّع غرائزك... ... أرضحوافزكالحيوانية قبل أن تسيطر.

Hayatta kalmaya uyum sağlıyor. Ne bekliyordunuz ki?
يعيش على التكيف ماذا تتوقّع ؟

Bu olmamış gibi davranmamı bekleyemezsin.
لا يمكنك أن تتوقّع منّي أن أتظاهر كأن لم يحدث شئ

Sakatlıklarımızın iyileşeceğini, hiç beklemiyordun.
أنت لن تتوقّع ذلك كنّا سنتعافى من الإصابات.

Nasıl olur da insanların kendi düşünceleri olmayan bir kraldan korkmalarını beklersin?
كيف تتوقّع أن يخاف أيُّ أحدٍ من ملكٍ لا يثقُ بقراراته؟

Muhtemelen bu akşam için benden bir yemek teklifi beklemiyorsun.
على سبيل المثال، على الأرجح تتوقّع منّي أن أدعوكَ للعشاء الليلة

Lakin pes ettin diye canını bağışlamamı bekleme!
وبالرغم من ذلك لا تتوقّع مني أن أعفو عنكَ حالما تستسلم وتستجدِني لألّا أقتلك.

Etlerin orada olmasını beklerdiniz değil mi?
لذا أنت تتوقّع اللحم لكي يكون هناك، حقّ؟

Karşılığında yardım mı bekliyorsunuz?
والآن تتوقّع أنني سأعطيك هديّة مجانيّة بالمُقابل ؟

Mahalledeki basit bir evcil hayvan dükkanında ne bulmayı umduğunu bilmiyorum.
لا أعرف ماذا تتوقّع أن تجد، في متجر حيوانات أليفة بسيط.

Komik çünkü insan onun bir ağaçta olmasını beklemiyor, değil mi?
إنها مضحكه لأنك لا تتوقّع بأنّها ستكون في الشجرة

Atardamar hastalıklarının dengeye kavuşup tersine dönmeleri ve belirtilerinin yok olması beklenebilir.
وربما حتى أن تعكسها في بعض الحالات. يمكنك أن تتوقّع لأمراض الشرايين أن تستقر وتنعكس، وأن تزول الأعراض،