Gelecek 10 dakika içinde kendimizi sıklıkla görmezden gelinen hayret verici ve güzel deniz dünyasına daldıracağız. | TED | في الدقائق العشر المقبلة، سوف نزج أنفسنا في العالم المذهل والجميل لعالم البحر الذي غالباً ما يتم تجاهله. |
ve 2011 yılında Hindistan'da günlük hayatın parçası haline gelen yolsuzluğa karşı bir kampanya yapıyordu Hintli elitlerin görmezden gelmekten hoşlandığı bir konuydu | TED | في 2011، كان يقود حملة للتصدي للفساد اليومي في الهند، الموضوع الذي تحب النخبة الهندية تجاهله. |
Olay biraz rahatsızlıkla başlar ve kısa bir süre sonra görmezden gelmenin mümkün olmadığı bir baskı hissi oluşur. | TED | يبدأ مع قليل من عدم الراحة وسرعان ما يصبحُ إحساسًا ضاغطًا من المستحيل تجاهله. |
Ama görüyoruz ki bu yerler göz ardı edilemez bir ölçekte değişiyor. | Open Subtitles | لكن يُمكننا الإدراك بأنفسنا أنّ هذه الاماكن تتغير على مستوىً يصعب تجاهله |
Evet, hele de boş vermek bedava kredime mal olacaksa. | Open Subtitles | بالتأكيد، خاصة إذا كان عدم تجاهله قد يكلفني درجاتي المجانيه |
boşver onu, baba. Katır gibi inatçıdır. | Open Subtitles | تجاهله يا أبي ، إنه عنيد كـ البغل |
Ama orada olanları düşünürsek, geçit asla inkar edemeyeceğimiz birşey. | Open Subtitles | لكن بالنظر لما نعرفه، إنّه شيء لا يمكن تجاهله |
En kötü zamanlar aslında en iyi zamanlar da olabilir. Zira birtakım gerçekler artık görmezden gelinemez şekilde ortaya çıkar. | TED | أحلك الأوقات يمكن أن تكون أفضلها على الإطلاق، لأن حقائق معينة تظهر بشكل لا يمكنك تجاهله. |
Küresel adaletsizlik salgınıyla yaşıyoruz ama görmezden gelmeyi tercih ediyoruz. | TED | نعيش مع وباء عالمي من الظلم، ولكننا اختارنا تجاهله. |
Bu hareketlerini ya görmezden gelmemi ya da onu uyarmamı salık veriyorlar. | Open Subtitles | يقولون إما علي تجاهله أو منحه أقصى اهتمام |
Beni seninle aldattığı ve ben bunu bu kadar uzun süre görmezden geldiğim için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف انه خدع على لي معكم، وأنا آسف أنني تظاهرت تجاهله لطالما فعلت. |
Çok sağlıklı değiller, bu yüzden eğer yapabilirsen görmezden gel. | Open Subtitles | انهم ليسوا في صحة جيدة حاول تجاهله إذا امكنك |
Garnizon'a gönderdiğim raporlar ortadan kayboldu veya görmezden gelindi. | Open Subtitles | مثل تقريري الى القيادة العامة اختفى أو تم تجاهله |
Eğer ona gerçekten yardım etmek istiyorsan görmezden gel. | Open Subtitles | عليكِ تجاهله اذا كنتِ تريدين مساعدته حقاً |
Hep ondan uzak durup görmezden gelmeye çalışırız. | Open Subtitles | نحن نحاول دائماً ان نتجنبه و نحاول تجاهله |
Ancak göze çarpan şey ise, bu farklılıkların sıklıkla göz ardı edildiğini öğrenmemizdi. | TED | ولكن الأهم من ذلك، أن ما نعرفه عن هذه الاختلافات كثيرا ما يتم تجاهله. |
Biz bu farklılıkların göz ardı edildiğini biliyoruz. | TED | نعلم أن هذا الاختلاف غالبا ما يتم تجاهله. |
Onu boş ver. Zamanı geldiğinde, tüm hisselerimizi Dragon'a transfer edeceğim. | Open Subtitles | تجاهله عندما يحين الوقت سيتم تحويل اسهمنا للتنين |
boşver onu. | Open Subtitles | تجاهله هو قليلا ـ ـ |
Ve sende edemezsin. Haklısın, inkar edemem özellikle şuan. | Open Subtitles | وأنت أيضا لايمكنك تجاهله. أنت محقة لا أستطيع تجاهله أبدا خاصة الآن |
Ben kişisel olarak cesur bir insan değilim, kabul ediyorum, ama onu görmezlikten de gelemezdim. | TED | حسنا لست شخصا ذو شجاعة خاصة، يجب الاعتراف بذلك لكنني لا أستطيع فقط تجاهله. |
Rahatsız edici biçimde, insanı yanlış şeylere yönlendiren bi tampon gibi yok saymak imkânsızdı. | Open Subtitles | ومثل سدادة قطنية غير مريحة, كان من المستحيل تجاهله. |
- aldırma ona. - Hayır! | Open Subtitles | ـ تجاهله و حسب ـ لا |
30 yıldır, ciddi zihinsel hastalıkta her zaman, her zaman uyku bozukluğu olduğunu biliyoruz. Ama bu çoğunlukla gözardı edilir. | TED | وقد عرفنا منذ 130 سنة أنه في حالة المرض العقلي الحاد، هناك دائماً اضطراب في النوم، لكن تم تجاهله بشكل كبير. |