Loğusalık dönemini atlatınca hac yolculuğuna gidip onu geri getirebilirsin. | Open Subtitles | عندما تتعافين من الولادة يمكنك أن تذهبي إلى رحلة وتستعيديه |
Size önerim, belediyeye kadar gidip onlardan bir fikir edinmeniz. | Open Subtitles | أقترح عليكِ أن تذهبي إلى مكتب كاتب المقاطعة وتأخذي رأيهم |
Hayır. İstediğin gibi Şanghay'a gitmeni istiyorum, öyle sadece gitmeni değil. | Open Subtitles | كلا.إنني أريدكي أن تذهبي إلى شنغهاي كما تريدين.و ليس بعيداً فحسب بهذا الشكل |
Ofise gitme anne. Günü birlikte geçiririz. | Open Subtitles | إذاً لا تذهبي إلى المكتب، ماما سنقضّي اليوم كله معاً |
Bazı günler bakıyorum da sinemaya gitmiyorsun. | Open Subtitles | يوماً ما سأتحرى إذا ما كنت تذهبي إلى الدروس أم إلى السينما |
Neden babamla gitmedin? | Open Subtitles | لماذا لم تذهبي إلى نيروبي مع أبي؟ أنتِ تسألينني؟ |
O halde bir yere yiyecek bulmak için gitmek zorundasın. | Open Subtitles | إذن عليكِ أن تذهبي إلى مكان ما للبحث عن الطعام. |
Yani, artık şu AA* şeyine gitmiyor musun? | Open Subtitles | إذاً لن تذهبي إلى تلك اللقاءات مرة آخرى؟ |
Oraya gidip şakalar yapmanı ya da "O şimdi daha iyi bir yerde," | Open Subtitles | لا أريدك أن تذهبي إلى هناك و تلقي بالدعابات أو تتفوهي بحماقة ما. |
Wilkes'lere gidip de domuz gibi tıkınmana göz yumacak değilim! Saç-ma-lık! | Open Subtitles | و لا أريدك أن تذهبي إلى مزرعة جون ويلكس وتأكلي هناك بشراهة |
Niye oraya gidip kızlara soğuktan hasta olacaklarını söylemiyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تذهبي إلى هناك وتقولي إلى تلك الفتيات بأنهن سيصابن بالبرد |
Brandi, sakinleşmeni ve eve gitmeni istiyorum. | Open Subtitles | برانـدي، أريدك أن تهدئي وأن تذهبي إلى المنزل. |
Audrey, sana bir yetişkinmişsin gibi davranmak istiyorum ama baloya BZ ile gitmeni istemiyorum. | Open Subtitles | أودري, أنا أريد أن أعاملك كبالغة و لكني لا أريدك أن تذهبي إلى الحفلة الراقصة مع ب ز |
Belli ki annen sana bu hikayeyi ormana gitme diye anlatmış. | Open Subtitles | إذا هي مجرد قصة أخبرتك أمك بذلك لكي لا تذهبي إلى الغابة |
Seni özledim. Ama ormana yalnız gitme. | Open Subtitles | أنا أفتقدك, ولكن لا تذهبي إلى الغابة وحدكِ,. |
Bir yere gitmiyorsun! Anladın mı? Debelenme! | Open Subtitles | لا، أنت لن تذهبي إلى أي مكان أرجعي هنا، أجلسي |
- Ve..anlaşmamız var sen de kabul ettin Baloya gitmiyorsun. Konuşma bitmiştir | Open Subtitles | بيننا اتفاق أنت وافقت على الاحترام لن تذهبي إلى حفلة التخرج هذه نهاية النقاش |
Daha eve gitmedin, değil mi edepsiz? | Open Subtitles | لم تذهبي إلى المنزل بعد ؟ أيتها الفتاة الشقية ؟ |
Bütün bunlar, benimle birlikte Kopenhag'a gitmek için kuvvetli neden sayılırlar. | Open Subtitles | لكن هذا سبب أدعى لكِ لكي تذهبي إلى الإمبراطورة في "كوبنهاجن" |
Bu imkânsız. Hiçbir yere gitmiyor. | Open Subtitles | هذا لن يحدث لن تذهبي إلى أيّ مكان |
Bela aramak için büyük şehre gitmene gerek yok. | Open Subtitles | أنت ليس من الضروري أن تذهبي إلى المدينه لإيجاد المشاكل |
Böyle bir durumda hemşireye ya da koç Robins'e gitmelisin. | Open Subtitles | لذلك يجب أن تذهبي إلى الممرضة أو تركبي حافلة روبينس |
Bunun için senin uzak bir yerlere gitmen gerekiyor. | Open Subtitles | وليحدث هذا ، فيجب عليكِ أن تذهبي إلى مكان ما بعيداً |
Ben sana izin verene kadar hiçbir yere gidemezsin. | Open Subtitles | أنت لن تذهبي إلى أيّ مكان حتى اترككي تذهبين. |
Biliyorum ama barlara gitmemelisin. | Open Subtitles | حسنا، أعرف لكن لا يجب أن تذهبي إلى الحانات |
Cidden baloya gitmiyorsunuz değil mi? | Open Subtitles | أنت لن تذهبي إلى الحفلة الراقصة .. أليس كذلك؟ |