"تستحقّ" - Traduction Arabe en Turc

    • hak
        
    • değer
        
    • hakediyor
        
    • hakediyorsun
        
    • değmez
        
    • hakettiğini
        
    • layıksın
        
    • suçlu
        
    • suçludur diyecektir
        
    "Kapa çeneni seni köpek, hak ediyorsun..." "...acı çekmek zorundasın!" diyordu." Open Subtitles إخرس ايها الكلب أنت تستحقّ ذلك ، أنت يجب أن تعاني
    Ve söyleyebilirim ki, onsuz bunları kesinlikle yapamazdım, yani övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Open Subtitles و بوسعي إخباركم، كنتُ سأتخبّط في الظلام بدونها، لذلك فهي تستحقّ الكثير التكريم
    Ama gerçekten hak etmeyen birinden özür dilemeye razı mısın? Open Subtitles لكن أأنتِ مُستعدّة للإعتذار لشخص ما لا تستحقّ ذلك حقاً؟
    Bu gibi ince anlar, işime büyük değer katıyor. Open Subtitles لحظات قليلة مثل هذه، يا صاحبي تجعلُ لِعملنا قيمة تستحقّ
    Senin gibi biri tarafından somutlaştırılmak ve yan gözle bakılmaktan daha iyisini hakediyor. Open Subtitles تستحقّ أفضل من أن ينظر لها .. بموضوعيهوبنظرهخبيثه. من قبل شخص ما مثلك
    Birilerini birşeyler hissetmeyi...hakediyorsun hatta bu ben olmasam bile. Open Subtitles فأنتَ تستحقّ أنْ تشعر بشيء تجاه شخص ما حتّى لو لمْ أكن أنا
    Çok büyük bir fedakarlık olduğunu biliyorum ama değmez mi? Open Subtitles أعرف أنّها تضحية هائلة لكنْ ألا تستحقّ ذلك؟
    Sürekli hayatının en kötü dönemini hatırlatıyorum. Bunu hak etmiyor. Open Subtitles أنا تذكير دائم لأسوأ أوقات حياتها، وهي لا تستحقّ ذلك.
    Halk bu simgeyi hak ediyor. Open Subtitles تستحقّ الأجيال أن يكون عندها هذا بينما ياندمارك.
    Ülke, en iyi atın hangisi olduğunu görmeyi hak ediyor. Open Subtitles البلاد تستحقّ أن ترى أى الحصانين أفضل؟ واو ..
    Bu yarışmayla, hangi ulusun müziğinin "dünyanın en hüzünlüsü" sıfatını gerçekten hak ettiğini kararlaştıracağız. Open Subtitles لتحديد أيّة أمّة تستحقّ موسيقاها أن تدعى بجدارة ـ الأحزن في العالم ـ
    Anma törenini... ve Zoe aile ağacında yerini hak ediyordu. Open Subtitles تستحقّ مراسم الذكريات ومكان في شريحة شجرة عائلتك
    On dört milyonda bir şansın yaver gittiyse parayı hak etmişsin demektir. Open Subtitles لو حسبت الإحتمالات ..أربعة عشرمليونلواحد. فأنت تستحقّ الإحتفاظ بمالك.
    Sen ve Paula güzel bir hayatı hak ettiniz ve bunu ben sağlayacağım. Open Subtitles أنت وبولا تستحقان بداية جديدة وأنت تستحقّ شيء منّي.
    Akeelah bu yıl yarışmaya katılmayı hak etmiyor. Open Subtitles اكيلا لا تستحقّ الذهاب إلى مسابقة التجهئة هذه السنة
    Ne zaman işe geç gitsen hastayım dedin, kovulmayı hak ettin. Open Subtitles كلّ تلك الأيام التي تذهب فيها متأخراً تمتنع عن الذهاب للمرض، إنك تستحقّ أن تُطرد
    Anlatmaya değer bulduğum bu hikaye, tamamen bir kızla ilgili. Open Subtitles هذه مثل أيّ قصّة تستحقّ أن تقص, إنها عن فتاة ..
    Pamuk Prenseste işe yaramıştı. Denemeye değer. Open Subtitles لقد نجحت مع بياض الثّلج إنها تستحقّ المحاولة
    Hayatımdaki anlatmaya değer her hikaye Ben ve Louis diye başlıyor. Open Subtitles كلّ قصّة في حياتي تستحقّ إخبار البدايات بالكلمات لويس وآي .
    O çok iyi bir kadın ve rahat ettirlimeyi hakediyor Open Subtitles هي سيدة لطيفة، وهي تستحقّ لكي تبقى مرتحة
    Tabiki bu ilgiyi hakediyorsun. Open Subtitles أنت تستحقّ أن تكون بمركز الإنتباه
    - Bulmana sevindim ama duygusallık yüzünden hayatını riske atmaya değmez. Open Subtitles يسرّني أنّكِ وجدتها لكنّ قطعة حميمة لا تستحقّ أنْ تخاطري بحياتك لأجلها
    Diğer çocukların ona yaptıklarını hakettiğini düşünüyor. Open Subtitles وتشعر بأنّها تستحقّ ما يفعله الأولادُ الآخرونَ بها
    Biliyorum sen daha iyisine layıksın ama lanet arabaya bin! Open Subtitles ، أعرف أنّك تستحقّ أفضل من ذلك ! لكن أركب السيارة اللعينة
    Dİğer taraftan eğer tozun, şeker olmasına rağmen, zehir olduğunu düşünürse, o zaman insanlar suçlu olduğunu söyleyecektir, gerçek dünyada sonuçta aynı şey olmasına rağmen. TED بينما إذا اعتقدت أنّ المسحوق كان سمّ، بالرّغم من أنه فعلاً سكّر، الآن النّاس يقولون أنها تستحقّ الكثير من اللّوم، بالرّغم من أنّ ما حدث في العالم الحقيقيّ كان نفس الشيء بالضّبط .
    Ancak başarısız bir zarar verme girişimi durumunda Grace'in zehir olduğunu düşündüğünde, ancak gerçekte şeker olduğunda, insanlar şimdi, tamamdır, kahvesine tozu koymaktan dolayı daha az suçludur diyecektir. TED لكنّ في قضيّة المحاولة الفاشلة للضّرر، حيث اعتقدت جريس أنّه كان سمّ،بالرّغم من أنه كان سكّر فعلاً، يقول النّاس أنّه كان أحسن الآن، تستحقّ أقلّ يلوم لوضع المسحوق في القهوة .

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus