| İlk spiral Bolivya'daki hastaların sadece yarısını başarılı bir şekilde tedavi edebildi. | TED | إن اللفافة الأولى تمكنت أن تعالج بنجاح نصف المرضى في بوليفيا فقط. |
| Sihirli ellerinle, insanların sırt ağrılarını .... ...tedavi etmeyi sevdiğin için mi? | Open Subtitles | لأنك تحب ان تعالج اوجاع الظهر عند الناس بسحر تقويم العامود الفقري |
| Hayır, bu isimdeki bir hastayı tedavi etmişliğin yok. Araştırdım. | Open Subtitles | لا، لم تعالج مريضاً بهذا الاسم أبداً لقد بحثتُ عنه |
| Hanımefendi, geçen yıl sizi gördüğüm zaman gözlerinizden tedavi oluyordunuz. | Open Subtitles | سيّدتي، السنة الماضية عندما رأيتكِ، كنت تعالج عيونك. اهما أفضل؟ |
| Mara, sorunları tedavi edebildiği sürece ona zarar vermeyeceğimizi biliyor. | Open Subtitles | طالما انها تعالج الاضطرابات مارا تعرف انني لن اضرها ابدا |
| Aynı karışım, çoklu kişilik bozukluklarını tedavi etmede de kullanılmıştı. | Open Subtitles | نفس التركيبة التي يفترض أن تعالج من لديهم انفصام شخصية |
| Ve süreç içerisinde, bunların hiçbirisi verimli olmaz, çünkü, Afrika'nın temel problemlerinin sonuçlarını tedavi edersiniz, sebeplerini değil. | TED | وهذه العملية حقيقة لا شئ فيها مُثمر ﻷنك تعالج الأعراض، وليس الأسباب المشاكل أفريقيا الأساسية. |
| Zatürresiniz diyelim, penisilin aldınız, mikrobu öldürdünüz ve hastalığı tedavi ettiniz. | TED | لديك التهاب رئوي عليك تناول البنسلين، و تقتل الميكروب و تعالج المرض. |
| Bu tuhaf fikir tarafından büyülenmiştim: enfeksiyonu tedavi eden virüsler. | TED | وقد فُتنت بهذه الفكرة الغريبة: الفيروسات التي تعالج الالتهابات. |
| Dr. Lori Brotto ile konuştum, travma hastaları dâhil, kadınlardaki cinsellik sorunlarını tedavi eden bir psikolog. | TED | تحدّثت مع الطبيبة لوري بروتو، وهي عالمة نفس تعالج المشاكل الجنسيّة لدى النساء، بما فيهن الناجيات من الصدمات. |
| Dört yıldır tedavi görüyormuş. | Open Subtitles | أنها كَانَت تعالج نفسيا لأربع سَنَواتِ مضت. |
| Bay Adams... ..çiftliğinizde hastaları tedavi ediyor muydunuz, etmiyor muydunuz? | Open Subtitles | سيد آدمز هل انت عالجت أم لم تعالج مرضى في مزرعتك ؟ |
| İki hücreli bir amipi bile tedavi edemezsin. | Open Subtitles | انت لا تستطيع ان تعالج حتي الاميبا المنقسمة ايها المزيف |
| Bir hastayı tedavi ederken küçük bir anomali gördüğünüzde onu görmezden mi gelirsiniz? | Open Subtitles | لو كنت تعالج مريض وإكتشفت الخطر , هل تنكره؟ |
| Sağlık Kanalı'ndaki bir programda görmüştüm, insanların horlamaları tedavi edilebiliyormuş gırtlakları kesip açılarak. | Open Subtitles | رأيت برنامجا على القناة الطبية تقول بأنك تستطيع ان تعالج الناس من الشخير وذلك بفتح حناجرهم |
| Sağlık Kanalı'ndaki bir programda görmüştüm, insanların horlamaları tedavi edilebiliyormuş gırtlakları kesip açılarak. | Open Subtitles | رأيت برنامجا على القناة الطبية تقول بأنك تستطيع ان تعالج الناس من الشخير وذلك بفتح حناجرهم |
| başka şeylerin yanı sıra, bir de duygu durum bozukluğu, tedavisi görüyor. | TED | في الواقع، لديها طبيب نفساني من جامعة هارفارد وكانت تعالج من اضطراب المزاج بالإضافة لبعض الأمور الأخرى. |
| Çoğunlukla sakatları iyileştiriyor gerçi, ama eminim senin içindeki Üçüncü Dünya İblisi'ni çıkarmak için gönüllü olacaktır. | Open Subtitles | هي تعالج أصحاب العكازات و الكراسي المتحركة عادة و لكنني متأكدة من رغبتها في مواجهة ذلك الشرير القادم من العالم الثالث الذي بداخلك |
| Eğer şanslıysanız Boyalı Bayan bu gece sizi ziyaret eder ve arkadaşınızı iyileştirir. | Open Subtitles | ربما إذا كنتم محظوظين السيده المرسومه ستزوركم بالليل و تعالج صديقكم |
| Ne yani, birini iyileştirmek için illa kan mı görmeniz gerekiyor? | Open Subtitles | ماذا، أيجب أن ترى الدماء قبل أن تعالج الشخص ؟ |
| Günümüz teknolojisiyle bile hastalığına çare bulunamadı. | Open Subtitles | ولا تستطيع أن تعالج من مرضها بما هو متوافر الان من أجهزة |
| Kendini iyileştirmeyi hiç denemedin, çünkü bunu seçmedin. | Open Subtitles | لم تحاول أبدا ان تعالج نفسك منها لانك لم تختار ذلك |
| Belki hâlâ acısını çektiğin yarayı iyileştirebilir. Ateşkes. | Open Subtitles | وربّما تعالج الجرح الذى مازلت تعانى منه هُدنة |
| Sen nasıl iyileştiriyorsun? | Open Subtitles | لا أعرف كيف تعالج الناس ؟ |