"تعتمد على" - Traduction Arabe en Turc

• bağlı
• güvenmeye başlarsınız
• güvenirsiniz
• dayalı
• bağlıymış
• bağlıdır
• güveniyor
• bel bağlama
• bel bağlayan
• dayanır
• başına
• güvenme
• bağımlı
• bağlıydı
• üzerine kurulu

Hayatınızın bu pakete bağlı olduğunu hayal edin, Afrika'da bir yerde ya da New York'ta, Sandy kasırgasından sonra.
تخيل إن كانت حياتك تعتمد على هذه الرزمة، في مكان ما في أفريقيا أو في نيويورك، بعد إعصار ساندي.

Bu sadece onları etkilemiyor, bu ilişkiye bağlı olan diğer hayvanlar da etkiliyor, bu yüzden kilit taşı bir tür hâline geldiler.
وهذ ا لا يعتبر مهما فقط بالنسبة لهم، حيث أن حيوانات أخرى أيضا تعتمد على هذه العلاقة، لذلك يعتبرون أيضا صنفا أساسيا،

Sizinle hala konuşan herkese güvenmeye başlarsınız..
تعتمد على أي أحد لا يزال يكلمك

Sizinle hâlâ konuşanlara güvenirsiniz. Tetiği çekmeye meraklı bir kız arkadaş...
و تعتمد على من زال يتواصل معك الصديقة السعيدة بضغط الزناد

Bu yüzden, eğer bu dünyada daha sürdürülebilir bir şekilde yaşamak istiyorsak, bu sorunlara daha akıllı, daha sisteme dayalı, yenilikçi çözümler bulmalıyız.
يجب ان نجد طرق اكثر ذكاء , حلول مبتكرة تعتمد على الانظمة لحل هذه المشاكل اذا اردنا ان نعيش في هذا العالم بطرق مستديمة

Yürü dersem, hayatın buna bağlıymış gibi hareket edeceksin.
اذا قلت: اذهب تحرك كأن حياتك تعتمد على ذلك.

Kastettiği şey, eğer evden çok uzakta seyahat ediyorsanız, sizin hayatta kalmanız gemideki herkese bağlıdır.
وما عناه انه ان كنت تبحر .. بعيداً عن الوطن فإن نجاتك تعتمد على رفاقك في الابحار

Bir şeye tepki gösterme hızınız, bir sinirin çapına bağlı değişir.
فالسرعة التي تتجاوب بها مع شيء تعتمد على قُطر عصب ما.

Her detayı mümkün olduğunca yakın benzetmen gerekiyor. Hayatı buna bağlı.
يجب أن تطابقى كل تفصيل بقدر المستطاع حياتها تعتمد على ذلك

- Paul, ısrar ediyor... - Hepsinden önemlisi, davanin seyri bu görüşmeye bağlı.
بول , انه مجنون وقبل كل شئ , القضية تعتمد على هذا الاجراء

Sonuçta ne kadar ciddi olduğunuza bağlı, değil mi? Sadece takılmalıksa-
المسألة تعتمد على مدى جديتك ..أعني أنها لو كانت مجرد نزوة

Şansa dayalı ve afaki olan piyasada bile işleri mantıkla değerlendirip nereye gittiğini tahmin edebileceğimizi düşünürüz.
حتى فيما يخص الأسواق التي تعتمد على الحظ والعشوائية، نظن أنه بإمكاننا التنبؤ بعقلانية بمسارها

Görünüşe göre, buradaki işim sizinle görüşmeme bağlıymış.
جليّاً أنّ وظيفتي هنا تعتمد على مقابلتي إيّاك.

Bu fırsatı kullanıp bir avantaja döndürebilme yeteneği sizin iç kapasitenize bağlıdır.
القدرة على الاستفادة من هذه الفرصة وتحويلها إلى ميزة تعتمد على سعتك الداخلية.

Bildiğiniz gibi milyonlarca insan bu şirketin sağladığı desteğe güveniyor.
الآن ، كما تعلم ملايين من الناس تعتمد على الإغاثة التي تقدمها هذه الشركة

Hakkın olan için mücadele etmelisin, üvey kardeşlerine bel bağlama.
يجب ان تحارب من أجل ما تملك لا تعتمد على أشقائك الغير شرعيين

Kışı çıkarmak için o erzaka bel bağlayan 100 kişi var.
هناك 100 نفس تعتمد على ذلك الطعام خلال الشتاء

Evet. Akıl sağlığı ve akıl hastalığı arasındaki yasal ayırım neye dayanır?
حسناً , الفارق القانوني بين العاقل و المجنون تعتمد على ماذا ؟

Başkalarına güvenmeyi kesip de biraz kendi başına düşünmeye ne dersin?
توقّف عن الإعتماد على الآخرين لماذا لا تعتمد على نفسك قليلا؟

Bu adamın fazla hata yapacağına güvenme.
لا تعتمد على ذلك الرجل انة يرتكب الكثير من الأخطاء.

Kutup ayıları gibi, bu hayvanlarda buzlu bir çevreye bağımlı.
وكما دببة القطب فهذه الحيوانات تعتمد على البيئة الجليدية

Yaşamı, arkadaşları olan Vestaların yaşamları ve Roma'nın güvenliği ona bağlıydı.
حياتها وحياة رفيقاتها العذراوات وسلامة روما نفسها تعتمد على ذلك.

Amerika Birleşik Devletleri bunun üzerine kurulu.
الولايات المتحدة الأمريكية تعتمد على اللامبالاة