- Ki bu terfi alacağın veya acılı bir ölüm tadacağın anlamına gelir. | Open Subtitles | ما يمكن أن يعني إما تعزيز أو الموت العنيف. |
İyi adamlara iyi olmanın ilkelerinden biri ittifakımızı güçlendirmek. | TED | ومن بين ما يدفعنا للتلطف مع اللطفاء هو تعزيز أواصر التحالف بيننا. |
İlk yapay olarak yaratılmış hafıza geliştirme. | Open Subtitles | أول تعزيز الذاكرة التي تم إنشاؤها بشكل مصطنع. |
Nüfuz etmek kolay değil, fakat bu yönde çalışıyoruz. Evet, yanıtım artırmak. Getiri oranımızı artırmak için, | TED | وهي مجالات من الصعب اقتحامها، لكننا نعمل في هذا المنحى، ونعم، سيكون الجواب من أجل تعزيز العرض. |
Sahra Çölü'ndeki savaş bölgesinin 17. ve 18. sektörlerinden .büyük bir askeri gelişme bildirildi. | Open Subtitles | تعزيز عسكري سريع تمت ملاحظته في الصحراء الكبرى المناطق 17 و 18 من منطقة الحرب |
Yeni nesil performans arttırıcı takviye. | Open Subtitles | الجيل التاليّ من مُقومات تعزيز أداء المُتَطلِبات. |
Size güvenlik önlemlerini güçlendirmeyi önersem ne dersiniz? | Open Subtitles | هل تمانع إن قدمت لك اقتراح تعزيز نظام الحماية؟ |
Robotlarınızın çıkabileceği yüksekliği arttırmanız gerektiğini öğrendiniz. | Open Subtitles | الآن أصبحتم تعلمون أن عليكم تعزيز الحد الأقصى لإمكانات طائراتكم الآلية. |
uyuma teşvik edici tamamen farklı bir şey. | TED | والانسجام معهم باحترام من أجل تعزيز العمل المستدام. |
Bu işleme hafıza güçlendirme denir ve bilim insanlarının belirli anılarımızı diğerlerinden daha çok geliştirebilme üzerine düşündüğü teori hafıza güçlendirme. | TED | ونظرية توطيد الذاكرة هذه هي التي تجعل العلماء يتساءلون عما إذا كنا قادرين على تعزيز بعض الذكريات على غيرها. |
Bir TV aktrisini film dünyasına sokarak ikisini de terfi ettirebiliriz. | Open Subtitles | بوضع ممثلة تلفزيونية في عالم الأفلام يمكننا تعزيز كلاهما |
Onu müdür yardımcılığına terfi ettirmeyi düşündüm ana sorumluluk almak istemedi. | Open Subtitles | حتى حاولت تعزيز لها لمدير مساعد، لكنها لا يريد المسؤولية. |
terfi ettiğin bir günde bana yardım etmeye neden söz verdin, anlamıyorum. | Open Subtitles | يا لها من فكرة لمساعدتي، اليوم من تعزيز الخاص بك! |
Karımla evlenme nedenim, Macaristan'la ticaretini güçlendirmek içindi. | Open Subtitles | أنا و زوجتى تزوجنا من أجل تعزيز وتقوية اتفاقيتها التجارية مع المجر |
Kendi savını güçlendirmek istediğimde benim söylediklerimi her zaman hatırlayabilmen çok garip. | Open Subtitles | من المضحك أنك تتذكر دوماً ما اقوله عندما تريد تعزيز جدالك |
İşimi çok iyi yaptığımı, onunla bir ilgisi olmadığını taşra bürolarını güçlendirmek için olduğunu. | Open Subtitles | أني قمتُ بعملٍ ممتاز ولا علاقة لهذا بأي شيئ لكنهم يُحاولون تعزيز مكتب المقاطعة |
Ve, şey Savunma Bakanlığı'nın Savaşçı geliştirme programına ilişkin cömert bağışına minnettarız, ki bu sayede adamlarımız taşınır röntgen cihazı üzerinde çalışmaya devam edebildi, ama tüm çalışmalarımızın önü kesilebilir. | Open Subtitles | وبفضل سخاء وزارة الدفاع في منح ...برنامج تعزيز مقاتلو الحرب، بإمكاننا المضي في تشغيل الآلة لجهاز الأشعة السينية ...والتي يعملون عليها الموظفين، لكن أي شيء خلاف ذلك سيتم التعامل معه |
Ekip geliştirme. | Open Subtitles | تعزيز فريق العمل. |
Fakat şirketler anlaşılır bir şekilde kendi ticari çıkarlarını artırmak için hareket eder, ve bunu bazen ortak faydanın altını oymak, bazen de desteklemek için yaparlar. | TED | لكن من المفهوم أن الشركات تعمل لتعزيز مصالحها التجارية، وهم يفعلون ذلك أحياناً إما لتقويض أو تعزيز الصالح العام. |
Güç ayarı görünmezlik cihazına karşı çalışmayabilir, ancak gücü artırmak alanın sürekliliğini korumamızı güçleştirecektir. | Open Subtitles | أنظمة الطاقة لن تُبطل جهاز التخفي و لكن زيادتها ستقلل القدرة على تعزيز مجال التخفي |
Sahra Çölü'ndeki savaş bölgesinin 17. ve 18. sektörlerinden büyük bir askeri gelişme bildirildi. | Open Subtitles | ليس انا تم ملاحظة تعزيز عسكري سريع في الصحراء الكبرى. |
Zırhlı birlikler, füzeler ve yüzen kalelere büyük askeri takviye yapıldı ve radyo kontrollü roket bombası sayısı dört kat arttırılarak Havaalanı 1 in yerleşimi yoğun olan bölgelerine yönlendirildi. | Open Subtitles | تعزيز عسكري سريع للوحدات المدرعه. بصورايخ و سفن بحريه بزيادة أربعة اضعاف في عدد القنابل الصاروخيه المتحكم بها بموجات الراديو |
Bu düşünceleri güçlendirmeyi göze alamam. | Open Subtitles | أنا لا أَستطيعُ تَحَمُّل تعزيز هذه التصوّراتِ. |
Robotlarınızın çıkabileceği yüksekliği arttırmanız gerektiğini öğrendiniz. | Open Subtitles | الآن أصبحتم تعلمون أن عليكم تعزيز الحد الأقصى لإمكانات طائراتكم الآلية. |
Bence toplumumuzun bu tarz bir alçakgönüllüğü geliştirmek ve teşvik etmek konusunda çok iyi olmadığını söylesem abartmış olmam. | TED | لا أعتقد بأنه من المبالغة القول بأن مجتمعنا ليس رائعًا بالتحديد في تعزيز وتشجيع هذا النوع من التواضع. |
Medya ile nasıl bağ kurduğumuzu anlamada, yani yayılma ve oy verme davranışını anlamada ve bunun yanında teknolojik güçlendirme veya duygu-etkinleştirmede. Özellikle çok sevdiğim bazı örnekleri sizinle paylaşmak istiyorum. | TED | في فهم كيفية التعامل مع وسائل الإعلام فهم الظواهر الشائعة وسلوكيات التصويت؛ وكذلك تعزيز أو تمكين التقنية من المشاعر، وأرغب في مشاركتكم بعض الأمثلة العزيزة على قلبي. |