Bu, insanlar için, güneşe ulaşmak gibi; kör edici bir parlaklığın çok büyük bir enerji kaynağını gizlemesi. | Open Subtitles | انه مثل التحديق بالشمس التى تعمي السطوع الذي يخفي مصدر القوة العظمى |
Duyguların, insanları gerçeklere karşı kör yapması gibi bir huyu vardır. | Open Subtitles | العواطف يمكن أن تعمي الأشخاص عن معرفـة الـحـقـيقـة |
Cama bir kutu boya atarsanız, sürücüyü kör edersiniz. | Open Subtitles | علبة طلاء على الزجاج الأمامي قد تعمي السائق |
Derler ki seni ileride yalan söyleme tehlikesine karşı kör edermiş. | Open Subtitles | يقولون أنها تعمي العين عن المخاطر التي قد تواجهك إنها مقشرة رائـعة أيضاً |
Hepsi para içindi. 20bin gözümü kör etti. | Open Subtitles | هذا الأمر برمّته حول المال عشرون ألف دولاراً تعمي العين |
Eğer cevabın herkesin ölmesi ise gözlerin kör olmuş demektir ve bunu durdurmaktan korkuyorsun. | Open Subtitles | و جوابك أن تقتل كل شيء إنك تعمي نفسك و تخشى من أن توقفه |
Eğer cevabın herkesin ölmesi ise gözlerin kör olmuş demektir ve bunu durdurmaktan korkuyorsun. | Open Subtitles | و جوابك أن تقتل كل شيء إنك تعمي نفسك و تخشى من أن توقفه |
Timsahın gözünü kör etsen bile yemeğini bulabilir ama burnunu tıkarsan açlıktan ölür. | Open Subtitles | يمكنك أن تعمي التمساح ،وسيظل بإمكانه الصيد للحصول على الطعام، لكن لو سددت أنفه، سيموت من الجوع. |
Sadakat yüce bir değer ama seni kör etmesine izin veremezsin, sadakatı hesaba kattığında arkanda olmadılar. | Open Subtitles | إن الولاء قيمة نبيلة لكن لا يُمكنك أن تسمح لها بأن تعمي بصرك وعندما تُفكر في الأمر لم يقف هؤلاء الأشخاص معك لمُساعدتك |
Onunla birini kör edebilirsin! | Open Subtitles | انت من الممكن ان تعمي شخصاً ما |
Göz renklerini değiştirmeyi denerken çocukları kör ettin. | Open Subtitles | تعمي الأطفال محاولاً تغيير لون أعينهم. |
Özellikle birini parfümle kör etmeye çalıştığımızda. | Open Subtitles | خاصة عندما تحاول ان تعمي شخص بعطر |
Takımı kör edip içeri dalıyorlar | Open Subtitles | تعمي الفريق وحراس دخول، التفجير. |
Ve bu arada, o şey 1989 yılında Whitby'de dört genci kör ediyordu. | Open Subtitles | وبالمناسبة، كادت تعمي 4 أحداث في "ويتبي" في العام 1989 |
Göz kamaştırıcı bir surettir. Öyle ki insanları kör eder. | Open Subtitles | صورة مبرهة، لدرجة أنّها تعمي الناس |
Gözleri kör eden beyaz bir ışık vardı. | Open Subtitles | كانت هناك إضاءة بيضاء تعمي |
Dorchester Akıl Hastanesi'ndeki doktorlar bir başka hastayı çamaşır deterjanı ile neredeyse kör ettiğini söyledi. | Open Subtitles | إن الأطباء في مصحة (دورشيستر) النفسية أخبروني أنكَ كدتَ تعمي مريضٌ بمسحوق الغسيل |
Simler kör edici. | Open Subtitles | المعة تعمي العين |
Makinenin Bay Finch ve arkadaşlarıyla ilgili alâkalı bilgileri engelleyerek Samaritan'ı kör ettiğine inanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنّ الآلة تعمي (السامري) بواسطة حجب جميع البيانات ذات الصلة بالسيّد (فينش) وزُملائه. |
kör oluyorsun. | Open Subtitles | لقد بدأت تعمي |