Onun yaptıkları nedeniyle bu delikanlıyla ilgili yargılarına güvenmekte zorlanıyorsun. | Open Subtitles | و الآن، كنتيجة لأعماله، أنت تواجه صعوبة في الوثوق بحكمك في ما يخص هذا الشاب. |
Şu an, diyaframın kısmen felç geçiriyor. Bu yüzden nefes almakta zorlanıyorsun. | Open Subtitles | حالياً، حجابكَ الحاجز مشلول جزئيّاً، ولذلك تواجه صعوبة في التنفّس |
Yanıldığını kabullenmekte zorlanıyorsun ama bu çok normal. Senin gibi insanlarda haklı olma gereksinimi doğuştan gelir. | Open Subtitles | إنّكَ تواجه صعوبة في الإقرار بخطئكَ، ولكن لا بأس، فلأمثالكَ رغبة متأصّلة لأن يكونوا مصيبين |
Hangi kodu anlamakta güçlük çekiyorsun? | Open Subtitles | أي جزء من الجملة تواجه صعوبة في فهمه ؟ |
Ya da belki de yumrularını dağıtmakta güçlük çekiyordur... | Open Subtitles | أو ربما بسبب أنها تواجه صعوبة في إرضائك |
Kararlar almak konusunda hala zorlanıyor musun? | Open Subtitles | لا تزال تواجه صعوبة في إتخاذ القرارات؟ |
Ayak uydurmakta zorlanıyor musun, Tucker? | Open Subtitles | هل تواجه صعوبة في المواكبة ، تاكر؟ |
Madem zorlanıyorsun, karşında iki tane evlilik yemini danışmanı duruyor. | Open Subtitles | اسمع، إن كنت تواجه صعوبة فلديك اثنان من خبراء العهود لاستشارتهم يقفون هنا أمامك |
- Geri geri giderken zorlanıyorsun. | Open Subtitles | -أنت تواجه صعوبة في إرجاع السيارة |
Bu talimatı yerine getirmekte herhangi bir güçlük yaşayacağınızı düşünüyor musunuz? | Open Subtitles | هل تواجه صعوبة في تطبيق هذا الأمر؟ |
Diana duygularını ifade etmekte güçlük çektiğini söyledi John. | Open Subtitles | قالت (ديانا) إنك تواجه صعوبة بالتعبير عن مشاعرك يا (جون) |