Açlık yoktu artık. O felaket küçülme korkusu yoktu artık. | Open Subtitles | لم يكن هناك جوع لم يكن هناك خوف من الانقماص |
Açlık Oyunları kutlu olsun, ve şans asla yanınızda olmasın. | Open Subtitles | ألعاب جوع سعيدة و ربما الأفضلية لن تكون في صالحك |
Ve söylediğim gibi, dışarıda değişimi için Açlık var. | TED | وكما أقول، هناك جوع للتغيير في هذه الأماكن. |
Yılanı aç bırakırsan serveti kaybedersin. Zenginler bizden bir hayli farklı,değil mi? | Open Subtitles | جوع الأفعى، فقدان الثروة الأغنياء حقاً مختلفين |
Bizler insanların değil, onlara yardım etmeden açlıktan ölenlerin fotoğraflarını çekiyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نلتقط صور الناس... وهم يموتون جوع بدون ان نساعدهم... |
Bo'nun açlığını bastırabilecek yeni ilaçlar üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | حسنا.. أنا أعمل على بعض الحقن لكبح جوع بو |
Koskoca bir üreme mevsimi geçecek, çiftçiler koskoca bir yıllık gelir ve yiyeceği kaybedecek ve aile uzun bir Açlık sezonu acı çekecek. | TED | موسم نمو كامل سيمر، وستخسر الفلاحة عاما كاملا من الدخل والطعام. وستعاني العائلة من موسم جوع طويل. |
Organları karmaşa içinde, göbeği "Açlık" diye haykırarak öylece yatıyordu. | Open Subtitles | ترقد هناك على بطنها تبكي من جوع خاص أعضاؤها في حالة مضطربة |
Oldukça nadir görülen dayanılmaz ve tükenmez Açlık hissi... veren genetik bir hastalık. | Open Subtitles | إضطراب جيني نادر يسبب جوع مبرح لا يوقف ولا يسيطر |
Bunun yanında, daha fazlasını öğrenip ona sahip olmak isteyen bir Açlık hissi var. | Open Subtitles | هناك جوع الذى يأتى معها لتعرف المزيد ، لتمتلك المزيد |
Tanrım, sanırsın ki dünyadaki Açlık sorununu çözüyorlar. | Open Subtitles | ياالهي هل تعتقد انهم سوف يحلون مشكلة جوع العالم |
Dişi kutup tilkisi için kış Açlık zamanıydı. | Open Subtitles | بالنسبة لأنثى الثعلب القطبي، كان الشتاء وقت جوع |
Oradaki iki çocuğun neden aç olduğunu anlayamadığını söylemişti. | Open Subtitles | لقد كان يتسائل عن سبب جوع طفلين توجد أسمائهما ضمن الرعاية الإجتماعية |
Ama ta Ohio'dan gelen karnı aç teslimatçı şoför için bir planınız yoktu. | Open Subtitles | ولكن الذي لم تخططون له هو جوع الرجل الذي سيوصل هذه الشرائح |
Vücutlarımızın bu yemeğe aç olması kadar ruhlarımız da ebedi yaşamın yemeğine aç. | Open Subtitles | "ونحصل على الطعام الذي يرضي جوع أجسادنا، "وعلى الحياة الأبدية التي تشبع أرواحنا. |
Gelecek bahar açlıktan ya da bu kış donarak ölmek. | Open Subtitles | . اما جوع الخريف القادم او برد هذا الشتاء , سنمدكم بالطعام |
Şimdi elimizde açlıktan ölen bir adam kardeşinin kendini öldürmesini engelleyemeyen bir adam ve kazanmakla yönetmenin aynı şey olduğunu sanan bir adam var. | Open Subtitles | إذن، لدينا رجل جوع نفسه حتى الموت، ورجل ترك شقيقه يقتله، وأخر يعتقد أن الفوز والحكم نفس الشيء. |
Bu açlıktan fazlası. | Open Subtitles | حسناً ، من الواضح أن هذا أكثر من مجرد جوع |
Seyircilerin hikayene olan açlığını hafife alamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تقلل من جوع المتابعين لمعرفة قصتك |
Sırtının altında bir baskı hissetmeye başlayacaksın ve bu açlığa dönüşecek ve bu Açlık da beslendiğin sürece durmadan büyüyecek ve eğer beslenmezsen, bu Açlık acıya dönüşecek. | Open Subtitles | لقد بدأت بالشعور بالحمل على كاهلك وهذا سوف يتحول إلى جوع و ذلك الجوع سوف يكبر حتى تغذيه |
Nitekim, bu büyüklükteki bir şirketin yoksun olduğu yegâne şey açlıktır. | Open Subtitles | مع ذلك مصدر واحد يتضرر بشدة في شركة بهذا الحجم هو جوع |
Umut açlığı, midenin açlığından kötü olabiliyor. | Open Subtitles | التعطش للـ أمس يمكن ان يكون اخطر من التعطش للـ جوع |
- Ben öfkemi hatırlıyorum anlayamadığım, ama doyurmak zorunda olduğum açlığımı ve ilk beslenmemin neye benzediğini. | Open Subtitles | أَتذكّرُ الغضبَ، الحاجة لإرْضاء أي جوع بأنّني لَمْ أَفْهمْ... والذي أحسَّ غذّ للمرة الأولى. |