Son büyük anlaşmazlık 20 yıl önce oldu. Hiçbir şey çözümlenmedi. | Open Subtitles | الصراع الأساسي كان منذ 20 عام ولم يتم حل أي شيء |
Dünyanın en büyük sorunlarını çözmek istiyorsanız küçük kızlara ve kadınlara yatırım yapın. | TED | أولًا: إذا كنت تريد حل أكبر المشاكل في العالم، استثمر في النساء والفتيات. |
Ne kadar önemli olursa olsun, standart testleri çözmeye yatkındırlar ve başarıya ulaşırlar. | TED | و يستطيعون حل و يعملون جيدا في الاختبارات القياسية مع ان هذا مهم |
"Tele-hekimlik" çözümünü geliştirdik. Fikri mülkiyeti bize ait bu işle ilgilenmek isteyen herkesle bu çözümü paylaşmaktan mutluluk duyarız. Yine de kar edebilirsiniz. | TED | و صممنا حل التطبيب عن بُعد. هذا ملكيتنا و نحن سعيدون بمشاركة ما تعلمناه مع أي أحد من المهتمين. يمكنك أن تنتج أرباحا |
Eleştirel düşünmeye yaklaşımın farklı birçok yolu var fakat birçok sorununuzu çözmenizde yardımcı olabilecek 5 adımlı bir süreç mevcut. | TED | توجد طرق عديدة للوصول للتفكير النقدي. لكن هذه طريقة من 5 خطوات قد تساعدك في حل أي عدد من المشاكل. |
Ekonomi üzerindeki bu tehlikeyi gördükten sonra, bu soruna bir çözüm bulmamız gerektiğini düşündüm. Tüm bunlara yaklaşımım bu. | TED | وبالتالي بالنظر إلى هذا الخطر على الاقتصاد، فكرت أننا في حاجة إلى حل لهذا المشكل. هذه مقاربتي لكل هذا. |
Davasını çözmek de buna başlamak için iyi bir yol. | Open Subtitles | بالرغم من أني أظن حل قضيتها سيكون طريقة رائعة للبدء |
Babanın seni incittikten sonra hediye ettiği bebeklere ne oldu? | Open Subtitles | الدمى التي أهداكِ إياها والدكِ بعد إيذائكِ، ماذا حل بها؟ |
Şu geçen yıllar içinde Şili'nin çektiği acılar hepimizin acısı oldu. | Open Subtitles | الألم الذي حل بتشيلي كل هذه السنوات الماضية كان ألمنا جميعاً |
Her türden insan Birinci Dünya Savaşı sırasında ve iki savaş arasında bu problemi çözmeye çalıştı, ama neredeyse hepsi başarısız oldu. | TED | ان جميع الاطياف العسكرية منذ الحرب العالمية الاولى و حتى الثانية حاولوا حل هذه المعضلة ولم يستطع احد ان يصل اليه |
Sonra madenciler, bazı zor sorunları çözmek için işe koyuluyorlar. | TED | يشرع بعدها المنقبون في العمل، محاولين حل بعض المشاكل الصعبة. |
Hayalgücü bile şüpheli ancak dünya sorunlarını çözmek için o gerekli. | Open Subtitles | حتى التخيل يشتبهون فيه حتى الآن فإنه مطلوب حل مشاكل العالم |
Sorununuzu çözmek için yalvaran 10 tane bilim adamı bulacaklardır. | Open Subtitles | اتصل مع شبكات الاذاعة سيأتي عشرات العلماء يتمنون حل مشكلتكم |
Ancak ben kendimi küresel ısınma sorununu çözmeye ve füzyonu gerçekleştirmeye adadım. | TED | لكنني قررت أن أستغل حالتي في حل مشكل الاحتباس الحراري، وتحقيق الانصهار. |
Herkese selam, bu bilmeceyi sevdiyseniz bu ikisini çözmeye çalışın. | TED | أهلا جميعا، إذا أحببتم هذا اللغز، حاولوا حل هاذين اللغزين |
çözümü olmayan bir problem. Ben de problem çözerim zaten. | Open Subtitles | إنها مشكله , بدون حل وهذا عملى, أنا أحل المشاكل |
Arada bir belki, ama bu durumdan kurtulmanın yolu oldukça basittir. | Open Subtitles | ربما من مرّة إلى أخرى, لكن يمكن أن يكون أسهل حل. |
Bir takım hasta üzerinde cihazı test ederken farkettim ki bütün gece çorapla uyumak istemeyenler için bir çözüm bulmam gerekiyordu. | TED | اختبار الجهاز على عدد من المرضى جعلني أدرك أني بحاجة لأخترع حل للناس الذين لا يريدون ارتداء جوارب أثناء النوم ليلًا. |
Eğer ödeyebileceğinizden fazlasını sipariş ettiyseniz eminim bir orta yol bulabiliriz. | Open Subtitles | اذا طلبتوا أكثر من قدرتكم على الدفع نستطيع حل هذا الامر |
Söylediğim şey, bu soruya cevap olarak, Snowden'a karşı herhangi bir hafifletici eylem ile ilgili tartışmaların gülünç olduğudur. Konuşmaya değer olduğunu söyledim. | TED | ما قلته في الحقيقه, كرد على سؤال هل سترد على اي نقاش حول تخفيف العقوبات على سنودين, قلت نعم, يمكن الحديث حل الامر, |
Kimseyi incitmeden bu problemi çözmenin bir yolunu bulmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | نحاول اكتشاف طريقة حل هذه المشكلة دون إيذاء مشاعر احدنا |
Problem çözme yeteneklerin sayesinde, ekibin Schrödinger'in kedilerini tam zamanında kutudan çıkartıyor. | TED | شكراً لمهاراتك في حل المشكلات، فريقك أمسك بقط شرودنغر في الوقت المناسب. |
O sorun şimdi, tamamen mühendislik bakış açısı kullanılarak çözüldü. | TED | و لقد تم, من الناحية الهندسية البحتة, حل هذا المشكل. |
Bunu çözmek mi istiyorsun, çöz o zaman ama ben gidiyorum. | Open Subtitles | وما الذي تريدينه مني أتريدين حل لتلك الأشياء، إذاً قومي بحل ذلك لأنني ذاهب من هنا |
Ve ben inanıyorum ki birlikte çalışarak, tüm paydaşlarımızla, Afrika'nın en acil sorunlarını gerçekten çözebiliriz. | TED | وأعتقد أن العمل معكم، جميع أصحاب المصلحة، يمكننا حقًا حل أكثر التحديات إلحاحاً في أفريقيا. |
Bu kısa vadeli çözüm, ama bir de uzun vadeli çözüme ihtiyacınız var. | TED | هذا هو الحل على المدى القصير ولكنها تحتاج أيضا إلى حل طويل الأجل. |
Fizikçi bazi hesaplamalar yapmis ve "Bir çözümüm var." demis. | Open Subtitles | قام الفيزيائي بإجراء بعض الحسابات و قال : لدي حل |