Vücudum neredeyse sigiyor Ama büyük Cornwall'li kafam için hiç yer yok. | Open Subtitles | جسمي يتلائم معه, لكن بالكاد فوق ليس هناك حيز لرأسي الدائري الكبير |
İlki doğaldır ve yaşamın asıl bölümüdür, buna yeniye yer açmak deriz, alışmak, büyümek. | TED | النوع الأول طبيعي , جزء أساسي للحياة , جزء من الصفقة ولهذا نحن نُدعى لأن نصنع حيز تكيف, نضج |
Şimdi, size yalan söylemeyeceğim ve bununla yaşamak için pozitif bir yer bulmanın hızlı veya kolay olduğunu da söylemeyeceğim ama onu buldum | TED | لن أكذب عليكم وأقول أني بسرعة وسهولة عثرت على حيز إيجابي وأنا مصاب بهذا المرض، ولكني عثرت عليه. |
Tasarım ve mimari için, yani bizim için de bir yer olduğunu düşünüyorum, tıpkı bu gezegenler arası yapılan projede olduğu gibi. | TED | إنني أشعر حقًا أن هناك حيز للتصميم والهندسة المعمارية في مشاريع مثل الاستيطان الكوكبي. |
Yardımını istiyorum, ama görevin dışına çıkmana müsamaha gösteremem ve tartışma için zamanımım olmayacak bu yüzden sorun varsa şimdi sor. | Open Subtitles | أناأطلبمساعدتك, لكن لا يمكننى أن أحملك بالإستمرار دون هناك ولم أقم بأي حيز للمناقشة لذا إذا كان لديك أي أسئلة .. |
Hiçbir yetkim yok. yer ve malzeme temininde bir zorluk çekmiyorsunuz. | Open Subtitles | تفعلين كل ما يلزم إن تعلق الأمر بالحصول على حيز و معدات |
ve şimdi, garajda iki arabalık yer işgal eden arabanın senin olduğunu tahmin etmekte haklımıyım? | Open Subtitles | و الآن هل انا على صواب فى أن الكاديلاك التى تشغل حيز مكانين فى الجراج تخصك أنت؟ |
Gazete düzeninde boş yer yokmuş. | Open Subtitles | لقد قال بانه لايوجد هناك حيز فى التنسيق. |
- Evet, dans pisti çok yer kaplıyor ama barda bir kız tavlamaya çalışıyorsun, sana siktiri çekmek ister. | Open Subtitles | أجل، سّاحة الرقص سوف تأخذ حيز كبير. لكن عندما تحاول لتتكلم مع فتاة البار، فإنها ستقول لك أغرب من هُنا. |
Bize katılmanızı isterdim ama gördüğünüz gibi hiç yer yok. | Open Subtitles | كنت سأطلب مِنك الإنضمام ,لنا, لكن كما ترى لا يوجد حيز |
Hayatlarımızın büyük bir kısmında yer alan birisi. Onu daha çok tanımak istiyordum sadece. | Open Subtitles | إنه يأخذ حيز كبير من حياتنا، أردت معرفة المزيد عنه |
Bu topraklarda suya yer yok. | TED | هذه الأرض لا يوجد بها حيز للماء. |
Kadınlar, erkeklerden daha az yer kaplıyorlar. | Open Subtitles | النساء يأخذن حيز أقل من الرجال |
Öyle sıkı ki başka bir şeye asla yer yok. | Open Subtitles | هذا التوتر، ليس لهُ حيز في أيّ مكان آخر |
Palavra atmaya başlamadan önce o yığınları düzleştirip kendine yer açsana. | Open Subtitles | ""لماذا لا تلقيهم خارج التلال"" ""وتوفر حيز فى الغرفه"" |
Orada yeterince yer var mı, Cassie? | Open Subtitles | لقد حصلت على حيز كافي هناك، كاسي؟ |
Duyarlılığa yer var ama aşırı duyarlılığa yok. | Open Subtitles | هنالك حيز للعواطف وليس للعاطفيين |
Bu haliyle bile yeteri kadar yer ve zaman işgal ediyor. | Open Subtitles | إنها تشغل حيز من المكان والوقت هكذا |
Dünyanın her yerinde kendimize ve aynı zamanda hayvanlara, doğanın kendisine zarar veriyoruz. Bizi var eden Doğa Ana. Zamanımı geçirmemiz gereken yer olduğuna inandığım, bizim fiziksel gelişmemiz için yararlı olan ağaçların, çiçeklerin ve kuşların olduğu Doğa Ana. | TED | نقوم بإيذاء أنفسنا حول العالم، كما نؤذي الحيوانات، مثلما نؤذي الطبيعة نفسها. الطبيعة الأم، التي جعلتنا في حيز الوجود. الطبيعة الأم، المكان الذي أعتقد بأنه يجب علينا قضاء فيها بعض الوقت، حيث هناك الأشجار والزهور والطيور من أجل تطورنا وترقيتنا النفسية الجيدة. |
İslam'da kendimize yer bulabilmek için. | Open Subtitles | حتى نجد لنا حيز بالإسلام |
ve bu yaklaşım temelde sadece gelen fonlarda oldu. | TED | وتلك النظرة عبارة عن أن نمول الدراسات حتى تصبح في حيز الوجود |