İlk Sevgililer Günümüz için güzel bir şeyler yapmak istemiştim. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ أُحاولُ أَنْ أعْمَلُ شيءُ لطيف ليوم الحبِّنا الأولِ. |
Yani, pek işe yaramazsa, zamanımı değerlendirebileceğim başka şeyler öğrenmem gerekecektir. | Open Subtitles | حَسناً، إذا هذا لا يَشفي، سَيكونُ عِنْدي للتَعَلّم ليَعمَلُ شيءُ بوقتِي. |
Buna benzer bir şeyi halihazırda yaşamaktayız. | TED | يحدثُ لنا شيءُ من هذا القبيل في الوقت الحاضر فعلًا. |
Katherine, sana göstermem gereken bir şeyim var. | Open Subtitles | كاثرين،عِنْدي شيءُ أنا يَجِبُ أَنْ أُشوّفَك. |
Bacağından vurdum, ve bu ömrüm boyunca yaşamak zorunda olduğum Bir şey. | Open Subtitles | ضَربتُ ساقَكَ ، وذلك شيءُ يؤلمني و سَيبقى يعَيْش معي لبقية حياتي |
Eğer ona anlatmazsan, yani, yakında, yani, bu gece, bu konuda ben kendim birşeyler yapacağım. | Open Subtitles | إذا أنت لا تُخبرُها، أنا المتوسط، قريباً، أَعْني، اللّيلة، سَأعْمَلُ شيءُ حوله نفسي. |
Jim beni bu haftasonu Shelter Adasına götürecek, ve bana söylecek önemli birşeyi varmış. | Open Subtitles | جيِم يَأْخذُني لحِماية الجزيرةِ لعطلة نهاية الإسبوعِ، وهو يَقُولُ بأنّه عِنْدَهُ شيءُ مهمُ يُريدُ إخْباري. |
O birisini gezegenin yüzeyinde ordan buraya göndermek için bir şeydir. | Open Subtitles | إنه شيءُ واحد لإرْسال شخص ما هنا وهناك على سطحِ الكوكبِ |
O doğru söylüyor. Onlarla kafa kafaya gidiyorsak, bir şeyler yapmalıyız. | Open Subtitles | تينا على حق إذا هنقطع بعض الرؤوس يجب ان نَعمَلُ شيءُ |
Yazacak bir şeyler bulsun diye desteği kesmek istedim ben. | Open Subtitles | لا، أنا قَطعتُها عنها كي يكون لديها شيءُ للكِتابَة عنه |
Hastanede olsaydık bir şeyler yapabilirdim ama laf dinlemedin. | Open Subtitles | في المستشفى كَانَ يمكنُ أَنْ أكُونَ قادرَ ان اعمَلُ شيءُ حوله لَكنَّك لا تَستمعَي |
Tüm bu nefret karşısında bir şeyler yapmalıyız. | Open Subtitles | نحن يَجِبُ أَنْ نَعمَلُ شيءُ بشأن كل هذا الحقد |
Ve bu balık hakkında bir şeyler yapsanız iyi olur, çünkü bu sefer ben kendimi riske atmam! | Open Subtitles | و من الافضل أن تفعل شيءُ لأني لَنْ أخوض في ذلك الجحيمِ ثانيهً |
Eğer hemen bir şeyler yapmazsam, işimi kaybedeceğim. | Open Subtitles | لو لم أعْمَلُ شيءُ بسرعة، هخرج من العمل. |
Neden her şeyi kendim yapmak zorundayım? ! | Open Subtitles | أنا هَلْ يَجِبُ أَنْ يَجْعلَ كُلّ شيءُ هنا؟ |
Ciddi Bir şey değil. Yalnızca bir şeyi aldırması gerekiyor. | Open Subtitles | هو لا شيءُ جدّيُ، هو فقط يَجِبُ أَنْ لَهُ شيءُ أزالَ. |
Her şeyi birden yapamam ki. | Open Subtitles | حَسناً، أَحْزرُ بأنّني لا أَستطيعُ أعْمَلُ كُلّ شيءُ. |
Bir çocuğun isteyebileceği her şeyim vardı. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدي كُلّ شيءُ ذلك الطفلِ يُمْكِنُ أَنْ يُريدَ. |
Hiçbir ilerlemem yok, ve endişelenecek bir şeyim de yok. | Open Subtitles | أنا عِنْدي لا شيءُ يَستمرُّ، وأنا عِنْدي لا شيءُ للقَلْق حول. |
Jen'e Bir şey yapmasını söylersen, o diğer türlü yapar. | Open Subtitles | ، وحَسناً، تُخبرُ جِن ليَعمَلُ شيءُ واحد، هي سَتَعمَلُ الآخرونُ. |
Bekleyin, arkada birşeyler daha olmalı. | Open Subtitles | إنتظروا ,لَرُبَّما عِنْدي شيءُ في المؤخرةِ |
önemli bir iş üstünde olmalılar. | Open Subtitles | هم يَجِبُ أَنْ يكونَ عِنْدَهُمْ شيءُ كبيرُ تحت الإعداد. |
Bilirsiniz, efendim, ağız hijyeni, büyük şehirlerdeki polislerin pek dikkate almadığı bir şeydir. | Open Subtitles | تَعْرفُ، سيدي، نظافة الفم شيءُ شرطة المدينةِ الكبارِ يُشرفونَ عليه. |
Reklamınızı gördüm de, her şeyin bulunduğunu söylediler. | Open Subtitles | رَأيتُ إعلانكَ التجاري و قالوا بأنّك عِنْدَكَ كُلّ شيءُ |