Bu kızın derinliklerinde bir şeyler vardı ve bunu açığa çıkartmak istiyordum. | Open Subtitles | كان هناك شيء في هذه الفتاة أريد أن أكشف له عن نفسي. |
- Kafanın içinde söylediklerini kontrol edebilmene yarayacak bir şeyler olsaydı.. | Open Subtitles | إلا إذا كان هناك شيء في رأسك للسيطرة على الأمور تقوله. |
Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
Seni dünyadaki her şeyden çok seviyorum, ne olursa olsun. | Open Subtitles | سأظل أحبك اكثر من أي شيء في العالم لايهم مايحدث |
Resim, resimdeki her şeyin anlamlı ve önemli olduğu görsel bir dildir. | TED | الرسم هو لغة مرئية حيث كل شيء في الرسم له مغزى وأهميّة |
Lütfen bir bardak su, gözüme birşey kaçtı, su serpmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد قدحاً من الماء ، رجاءً لقد دخل شيء في عيني |
Hayatımdaki en önemli şey de bu sırada meydana geldi. | TED | وهو أهم شيء في حياتي حدث أيضاً في ذلك الوقت. |
Herhangi bir şeye, herhangi bir yerde ya da zamanda dönüşebilirler. | TED | يمكنهم أن يتحولوا إلى أي شيء في أي مكان وأي وقت. |
Yolumun üzerine sürekli bir şeyler çıkarıyordu ve buna dayanmak zorundaydım. | Open Subtitles | و وضع شيء في طريقها كل الوقت و حتميا ستقف فوقها |
Sizi bilmem ama ben geleceğim için bir şeyler yapmaya kararlıyım. | Open Subtitles | لا أعلم ماذا عنكم، ولكني أنو أن أفعل شيء في حياتي. |
Tamam, ben de mahkemede bir şeyler yapabilir miyim ona bakayım. | Open Subtitles | حسنا، سأرى أنا ما إذا كان يمكننا فعل شيء في المحكمة |
Tabi, eminim bu poşetlerde , seni tutuklatacak bir şeyler vardır. | Open Subtitles | أجل، متأكدة أنه يوجد شيء في تلك الأكياس يمكننا اعتقالك بسببها |
Senin genlerinde seni geri getirmelerini sağlayan bir şeyler var. | Open Subtitles | هناك شيء في الجينات والذي من خلاله أستطعنــا إعادتك للحياة |
Kazanan hepsini alır. Hiç bir şey kazanamayabiliriz. Veya her şeyi kazanabilirsiniz. | Open Subtitles | قد نخسر كل شيء في نهايه المطاف أو قد تربحان كل شيء |
O adam, onun için dünyadaki her şeyden daha önemli. | Open Subtitles | أعني أن والده يعني إليه كل شيء في هذا العالم |
Doğru bir teşhis olsa gerek, Bay Keating. Hayatta her şeyin bedeli vardır. | Open Subtitles | يجوز ان تكون تلك هى العبارة الصحيحة كل شيء في الحياة له ثمنه |
- Suç aleti bıçak gibi birşey... fakat olay mahalinde hiçbirşey bulunamadı. | Open Subtitles | شيء حاد كموس كان السلاح لكن لم يوجد شيء في مسرح الجريمه |
en son cinayet bölgesinde bir şey bulunca emin oldum. | Open Subtitles | وأنا أصبحتُ مُتَأَكِّداً عندما وَجدتُ شيء في آخر موقعِ للجريمةِ. |
Daha önce hayatımda hiç bir şeye bu kadar hazır olmamıştım. | Open Subtitles | لم اكن اكثر استعداداً لأي شيء في حياتي أكثر من ذلك |
Her şey yerli yerindeydi. Benim ise yapacak son bir şeyim kalmıştı. | Open Subtitles | لقد كان كل شيء في مكانه كان علي أن أقوم بشيء واحد فقط |
Bu akşam çok sesssizsin. Aklında bir şey mi var? | Open Subtitles | أنت هاديء جدا هذا المساء هل عناك شيء في بالك؟ |
en çok ABD, Güney Amerika ve Asya. Avrupa'da bir şey yok. | Open Subtitles | معظم الولايات المتحدة، امريكا الجنوبية آسيا، و لكن لا شيء في أوروبا |
Cinsel organlar esasında pek de bir şey anlatmıyor. | TED | الأعضاء التناسلية لا تخبرك أي شيء في الواقع. |
Çünkü şu hacker'ın sizden çaldığı belgelerde görmemi istemedikleri bir şey var. | Open Subtitles | لأنهم لا يودّون مني رؤية شيء في الوثائق التي سرقها المخترقون منكم |
Genlerimizde Müslüman veya Meksikalılardan nefret etmeye dair hiçbir şey yok. | TED | لا يوجد شيء في حمضنا النووي يجعلنا نكره المسلمين أو الكمسيكيين. |
İçindeki sayborg çekirdeğinde. Galaksideki bilinecek her şeyi bilmek istiyor. | Open Subtitles | نواة السايبورغ التي بداخله، تريد معرفة كل شيء في المجرة. |