| Sam, şununla oyalanmayı hemen bırak ve gel yemeğini ye. | Open Subtitles | سام, كف عن العبث بذلك الشىء و تعالى لتتناول طعامك. |
| Frank, konuşmaya dâhil olacaksan cidden önce yemeğini yut sonra konuş. | Open Subtitles | فرانك، بصراحة أذا كنت ستنظم للمحادثة أبلع طعامك ثم بعدها تكلم |
| Bugün yemek odasının dekorasyonuna bir göz atma şansım oldu. | Open Subtitles | اليوم كان لدى الفرصة لألقى نظرة على غرفة طعامك الجديدة |
| Eşinin parfümünü veya en sevdiğin yemeğin tadını hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تتذكر رائحة عطر زوجتك أو طعم طعامك المفضل ؟ |
| Öğle yemeğine çıkarız. Nerede yemek istersin? | Open Subtitles | سأدعوك على الغذاء أين تحب أن تتناول طعامك ؟ |
| Evet, haklısın. Sürekli Yemeğinizi yiyorum. Peki buna ne dersin? | Open Subtitles | حسناً، أنت محق أنا آكل طعامك كثيراً، ماذا عن هذا؟ |
| Komşular yemeklerini düzenli hazırlamazsa falan beni ararsın. | Open Subtitles | إن لم تحضّر لك الجارة طعامك بشكل لائق، اتصلي بي |
| Sorun çıkaracak bir şey yapma. Git otur ve yemeğini ye. | Open Subtitles | لا تقومي بشيء يسبب المتاعب . إذهبي لتناول طعامك |
| Senin sırtını sıvazladığını gördüm, geliyor ve yemeğini getiriyor. | Open Subtitles | رأيتها تفرك ظهرك تأتي بسخافه وتحضر طعامك |
| Sen yemeğini ye. Hastalara doktor sahibin birazdan geleceğini söylerim. | Open Subtitles | أذهب أنت و تناول طعامك و سوف أخبر المرضى أن الدكتور سيكون معهم في لحظات |
| Ve şimdi, Annie, eğer yemeğini bitirdiysen sana göstermek istediğim bir şey var. | Open Subtitles | "والان يا "آنى ..اذا انتهيت من طعامك فأنا اود ان اريكِ شىء ما |
| Şaçmalama! Çeneni kapa ve yemeğini ye! | Open Subtitles | انكى تتحدثين عن تفاهات اخرسى و تناولى طعامك |
| -Bu yemeği sevmedim. -Vah vah! yemeğini ye aptal! | Open Subtitles | أنا لا أحبّ هذا الطعام إنه سيئ جداً, كل طعامك يا أحمق |
| Çok hoş olmuş bu. yemek yazarınız da burada mı? | Open Subtitles | هذا لطف منك ذلك هل هو كاتب طعامك المفضل ؟ |
| İşin başından aşkın olsa da yemek yemeyi unutma. Fighting! | Open Subtitles | لا تنس وجبة طعامك حتي إذا كنت مشغول ، إنتظر |
| Umarım yemek yememişsindir. Aşçı senin için yemeği sıcak tuttu. | Open Subtitles | آمل أنك لم تتناول طعامك الطاهي احتفظ بالغداء دافئاً لك |
| İhtişam müşteri çekecek ama... onları geri getiren senin yemeğin olacak. | Open Subtitles | أجراس وصفارات لامعة سيجلب الناس في، لكن طعامك يحتفظ بها والعودة. |
| Keşişlerden birini ayartıp yemeğine zehir koydurttu. | Open Subtitles | لقد تآمر مع أحد الرهبان ليضع شيئاً ما داخل طعامك |
| Yemeğinizi çiğnerken yemeğinizin kokusunu taşıyan hava burun yolunuzdan yukarıya doğru itilir. | TED | عندما تمضغ طعامك يُدفع الهواء إلى الممر الأنفي الخاص بك، حاملاً معه رائحة طعامك. |
| Ve, bana gelince, senin çatın altında senin yemeklerini yediğim sürece... | Open Subtitles | ومن ناحيتي ، طالما أعيش تحت سقفك وآكل طعامك |
| Evet, yemeği her zaman dışarıdan alabilirsin ama kurumaya bıraktığın toprağı düşün. | TED | نعم، يمكنك الحصول على طعامك من المتجر ولكن فكر كيف تفسد ارضك. |
| - Zehir işe yararmı? - Evet, ama ye ve ses yapma! | Open Subtitles | هل كان السم جيد الذى اخذتية نعم جيد كل طعامك فى هدؤ |
| Kendi Yiyeceğini yetiştirmek kendi paranı basmaya benzer. | TED | بزرع طعامك بنفسك كأنه طباعة مالك بنفسك. |
| Bu kocaman dünyada en sevdiğin yiyecek ne? | Open Subtitles | ما هو طعامك المفضل في كل هذا العالم الكبير؟ |
| Korkarım yemeğiniz yarım saatten önce hazır olmayacak. | Open Subtitles | أخشى بأن طعامك لن يأتي قبل نصف ساعة أخرى |
| yiyeceğin sana şekerli gelse de gelmese de şeker şekerdir ve fazlası soruna yol açabilir. | TED | سواءا كان طعامك لذيذا أو لا، السكر يبقى سكر و الكثير من الكربوهيدرات قد تكون مشكلة |
| En sevdiğin İngiliz yemeğinin Çin yemeği olması çok komik. | Open Subtitles | أعتقد أنّه من المضحك أنّ طعامك الإنكليزي المفضل هو صيني |
| Yemeğinle oynama yoksa onu köpeğe veririm. | Open Subtitles | ... لا تلعب مع طعامك أو أنا ستعمل اعطائها للكلب. |
| Yiyeceklerini, uçak biletini, otelini kapsayan paket. | Open Subtitles | هذا يعني أنهم يتكفلون بكل طعامك, وسفراتك, والفنادق |