Henson'ların onlara zarar verip vermeyeceğini bilmiyoruz, ama bunca zaman tecrit altında işkence gördülerse ne yapacaklarını kim bilir. | Open Subtitles | قد يرغبا في إيذائهم، لكن لو عاشا في عزلة و عذاب كل هذه المدة مَنْ يدري بما قد يفعلاه |
Aylar boyunca seni bulmayı umut ederek, bir kez görebilmek için hayatımı feda etmeyi tercih ederek, işkence çekerek yaşadığımı duymak seni memnun eder miydi? | Open Subtitles | هل يسعدك أن تسمع هذا لقد عشت فى عذاب طوال تلك الشهور يائسة من أن أجدك متمنية أن أبذل حياتى فقط لأراك مرة أخرى؟ |
Hiçbir işkence ölü birisinin konuşmasını sağlayamaz. | Open Subtitles | لايوجد عذاب يستطيع أن يرغم إنسان ميت من التحدث. |
Doktorun naçizane iyileştirme çabaları onun sürekli acı içinde kalmasına sebep oldu. | Open Subtitles | الطبيب حاول البحث عن طُرق لتصليح الأضرار ليتركه بعدها في عذاب دائم |
Çile, ızdırap, mücadele gibi kelimeler kullanıyordu. | TED | وكانت تستخدم عبارات مثل عذاب وألم مبرح ومعاناة |
Bu artık bana acı ve utanç verici bir işkence gibi eziyet ediyorsa sanki bir hemoroidi sıkıyormuşum gibi. | Open Subtitles | , بالنسبه لى هو عذاب دائم , مهنه مؤلمه,ومخزيه |
Hadi ama, Martin, tekrar burada olmak sadece işkence! | Open Subtitles | هيا يا مارتن, أنه فقط عذاب.. العودة إلي هنا مرة أخرى |
Çünkü gerçek acıyı o zaman tattın. Fiziksel acı, işkence. Hatırlıyor musun? | Open Subtitles | لأنّك شعرت فعليًّا بألم حقيقيّ جسديّ، عذاب. |
"Bunu öğrenmek işkence gibiydi. Bana bu kadar iyi davranan çok seven ve çok nazik olan sen..." | Open Subtitles | لقد كنت في عذاب عندما سمعتك كنت طيباً معي |
Cenaze kazığımı muzaffer bir şekilde ateşe vereceğim ve işkence eden alevlerin ıstırabında göğe yükseleceğim. | Open Subtitles | يجب علي صعود جنازتي منتصراً وأسبح في عذاب من اللهيب |
Eski hayatımı hatırlatan olayların ettiği bir çeşit işkence. | Open Subtitles | إنه من عذاب وقوعي على الغطس بحياتي الماضية |
Erkek kardeşlerim, kız kardeşlerim ve ben şeytanın dokunuşundan daha büyük bir işkence olmadığına inanarak büyütüldük. | Open Subtitles | أنا وإخوتي وأخواتي لقد تربينا على أنه لا يوجد عذاب أسوأ من عذاب أن يمسًّكّ الشر |
Hani şu ters dönmüş lâmba gölgesi gibi acı çeken ruhu anlatan. | Open Subtitles | مثل لوحة لظل مصباح مقلوب تمثل عذاب الروح |
Hani şu ters dönmüş lâmba gölgesi gibi acı çeken ruhu anlatan. | Open Subtitles | مثل لوحة لظل مصباح مقلوب تمثل عذاب الروح |
Aşk ve şefkatin ruhu bu gece burada, evde acı içinde gezen ruhlar için toplandık. | Open Subtitles | روح الحب والرقه نجتمع هنا الليله لنتواصل مع هؤلاء الذين يجتازون المنزل فى عذاب |
Hâlâ hayat dolu atan bir kalbin sökülmesiyle ızdırap çektik. | Open Subtitles | نحنُ نعرف أن عذاب القلب قد تَم الأن بعد الضرب على الصدر المجروح. |
Babam, pek muhterem papaz Lewis, "Araf" diye bir yer olmadığını, kayıp ruhlar için cennetle cehennem arasında bir yer olmadığını söylüyordu. | Open Subtitles | والدي , الكاهن الطيب لويس قال انه لا يوجد هناك عذاب في النار لا مكان للأرواح التائهة بين الفردوس والجحيم |
İşkenceydi bu. | Open Subtitles | جارميلا بوتكوفا شيوعية أُعتقلت مع سلانسكي كان عذاب |
Bayan Wick'in ihanetinden kaynaklanacak duygusal acıyı azaltsak, iyi olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن أليس من اللطيف أن نريح سوييتس من أي عذاب عاطفي قد تسببه خيانة ديزي؟ |
Yakalanıp, Yeraltı Dünyası'nın derinlerinde sonsuz işkenceye tabii tutulmak için bu dünyadan sökülürsün. | Open Subtitles | لتغادر عالم الأحياء ، و لتنتقل إلى عذاب أبدي ، فى أعمّاق العالم السفليّ. |
Kafirlerin işkencelerine uğradım. | Open Subtitles | كُتب علي أن أعاني من عذاب أبدي |
Efsaneye göre, Prometheus'un azabı güneş yükselirken başladı bu yüzden kafatasının doğuya doğru bakması gerekiyor. | Open Subtitles | ,وفق الاسطوره عذاب برومثيوس يبدأ كل يوم مع شروق الشمس لذلك الجمجمة يجب ان تواجة الشرق |
Seni ne tür işkenceler içinde bulduğumu iyi bilirsin. | Open Subtitles | أنت تعلم أكثر من سواك أي عذاب كنت تعاني عندما عثرت عليك |
Çocuklarınızla geçirdiğiniz her gün bir işkencedir. | Open Subtitles | كل يوم تقضيه مع أولادك بمثابة عذاب |
İlkin zevklidir, lakin devam ettikçe azap verir. | Open Subtitles | متعة في باديء الأمر لكن عذاب حقيقي إذا بقيتِ. |
Uzun süreli arafta kalma durumundan bahsediyorum. Üzerimdeki kuşku bulutu hiç gitmez. | Open Subtitles | أنا أتكلم عن عذاب ذلك على المدى الطويل الشكّ الذي لن يزول أبدا |
Bu kadının ender görülen bir hastalığı var. 9 saat boyunca acılar çekti. | Open Subtitles | هذه المرأة تعاني من مرض نادر عانت من عذاب الموت وسكراته لتسع ساعات |