Özür dilerim, evet. Kusura bakma bu uygunsuz bir davranıştı. | Open Subtitles | متأسف، أجل، أنا متأسف لقد كان تصرّف غير لائق منّي |
Belki farkında değilsin ama bu oldukça uygunsuz bir davranış. | Open Subtitles | ربما أنت لا تعلم، لكن هذا تصرف غير لائق بالمرة. |
Çocuğun önünde tartışmaktan sakınmalısınız bence. hiç uygun değil. | Open Subtitles | رُبما يجب عليك الإمتناع عن الجدال أمام الطفلة هذا غير لائق |
Samson'ın bu gece karnavalı kurdurması gerçekten hoş değil | Open Subtitles | هذا حقاً غير لائق. سيقدم (سامسن) العرض اللّيلة وكأن شيء لم يحدث. |
Yani nakamoto satış konusunda uygun olmayan bir şey yaptı mı sizce? | Open Subtitles | ألم تقم ناكوموتو بعمل أي شيء غير منصف أو غير لائق لإتمام |
Parmakla göstermek çok ayıp. Ya da o uzun tahta sopalarla. | Open Subtitles | إنه أمر غير لائق أن تشير بإصبعك أفضل أن أستخدم واحدة من هذه |
Sürekli morfin verilen biri kalıcı yersiz kahkahalara neden olur. | Open Subtitles | من يتعاطى المورفين كل الوقت سيضحك باستمرار بشكل غير لائق. |
uygun olmaz, o parçayı eski kocamla beraber plağa okumuştum ve şimdi söyleyemem. | Open Subtitles | هذا غير لائق لقد سجلتها مع طليقي لن أغنيها |
Pek Münasebetsiz çıktı ama öyle demek istemedim. | Open Subtitles | هذا على الأرجح بدى غير لائق أكثر مما كنت أعني |
Bu hiç uygun olmadı, kusura bakma... - ...seni şirine. | Open Subtitles | هذا غير لائق آسفة, أيتها السنفورة الشبقة |
Hem zaten bana dokunmamst ki, uygunsuz bir sey de söylememisti. | Open Subtitles | وعلى أية حال، هو مَا مَسَّني أَو قالَ أيّ شئَ غير لائق. |
Sadece bunun uygunsuz bir şey olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعني، أعتقد وحسب أنّك غير لائق البتّة. حسناً؟ |
Bayan Albertson, sizi uyarmıştım, bu yaptığınız uygunsuz bir şey. | Open Subtitles | سيدة ألبرتسون, لقد حذّرتك بان هذا غير لائق |
uygunsuz bir şey yapma niyetim yoktu. Sadece yardımcı olmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | لم اقصد ان افعل اي شيء غير لائق كنت احاول المساعدة فقط |
Hemen konuyu degistirdi sanki masada tüm o susilerle çirkin, uygunsuz bir sey söylemisim gibi. | Open Subtitles | إنّها فقط غيرت الموضوع فوراً كما لو أنني قلت شيئاً مزعجاً شيء غير لائق على الطاولة مع كل ذلك السوشي |
Şu haline bak, ne mutlusun. hiç uygun değil. | Open Subtitles | انظر إلى حالك سعيد للغاية، هذا غير لائق |
Şu haline bak, ne mutlusun. hiç uygun değil. | Open Subtitles | انظر إلى حالك سعيد للغاية، هذا غير لائق |
Hiç hoş değil. - Kahvaltı yapıyorum şurada. | Open Subtitles | غير لائق غير لائق |
Bak, umarım bu uygun olmayan birşey değildir, ama... bir akşam yemeğine ne dersin? | Open Subtitles | انظرى انا اشعر ان هذا غير لائق ماذا بخصوص العشاء فى يوم ما ؟ |
Çok ayıp olacak ama lavabonuzu kullanabilir miyim? | Open Subtitles | هذا غير لائق بالمرة. لكن هل أستطيع استخدام حمامكم ؟ |
yersiz sorular sorarsan itiraz etmeden duramam. | Open Subtitles | لا استطيع ألا أعترض عندما تصيغ اسئلتك بشكل غير لائق مثل الحرفي |
Çünkü uygun olmaz canım. Artık liseye gidiyorsun. | Open Subtitles | لأنّه غير لائق يا عزيزتي، أنتِ في المدرسة الثانوية الآن. |
Çılgın bir ucubeye dönüşüyorum... çılgın, Münasebetsiz konuşan bir ucube. | Open Subtitles | يا إلهي . . لقد أصبحت مجنونة مجنونة و أتكلم بما هو غير لائق |
Bu hiç uygun olmadı Marshall. | Open Subtitles | هذا غير لائق (مارشل) |
Biliyor musun, tüm bu zor kadın hareketleri sana hiç yakışmıyor. | Open Subtitles | أتعلمين .. كل هذه الأفعال الصادرة من كتكوتة شرسة هي في الحقيقة غير لائق بكِ |
Seni sınıf arkadaşlarının önüne sıçratmak oldukça uygunsuz olur. Bunun farkındayım. | Open Subtitles | تفضيلك على زملائك طلاب القانون سيكون غير لائق بشكل كبير |
uygunsuz oldu biliyorum. | Open Subtitles | غير لائق ، أعرف |
Bekar bir kadının, bir erkeği özel olarak ağırlaması çok uygunsuz kaçar. | Open Subtitles | إنها غير لائق أبداً لأمرأة عزباء أن ترفـّه رجلاً على انفراد |