Biz de ilacın üretilmesini bekliyoruz. Seri üretimden sonra size verebiliriz. Üzgünüm. | Open Subtitles | ،نحن في إنتظار بدء إنتاج العقار أيضاً يمكننا تزوديكم بالجدول الزمني، المعذره |
İkmali bekliyoruz, hazır olur olmaz hareket edebiliriz. | Open Subtitles | ، إننا في إنتظار الإمدادت يمكننا التحرك حالما نكون جاهزين ومسلحين |
Bak bayım, karar vermeni bekliyorum. | Open Subtitles | أنظر يا سيدي، أنا واقف هنا في إنتظار أن تتخذ قرارك |
Bak bayım, karar vermeni bekliyorum. | Open Subtitles | أنظر يا سيدي، أنا واقف هنا في إنتظار أن تتخذ قرارك |
Senin kabul etmeni bekliyor. Bu yüzden de adamlarını yolladı. | Open Subtitles | إنه في إنتظار موافقتكِ و لهذا قام بإرسال رجاله إليكِ |
Burada ölü bir adam var. Kamyonun açılmasını bekleyen bir müşteri sırası varmış. | Open Subtitles | لدينا جثّة واحدة، كان هناك طابور من الزبائن في إنتظار الشاحنة أن تُفتح. |
Tüm gün benzin kuyruğunda bekledim. | Open Subtitles | وانا انتظرت طول النهار واقفة في إنتظار الغاز |
Kendini kandırarak, biçare ölümü bekliyorsun bu şehirde, öyle mi? | Open Subtitles | إذاً ، أنت تكذب على نفسك في إنتظار موت بائس في هذه المدينة ؟ |
Halen müşterilerden, haber vermelerini bekliyoruz ama hiçbiri öyle bir mesaj almamış. | Open Subtitles | مازلنا في إنتظار الرد من بعض العملاء لكن لم يتلقَِ أي منهم رسالة غير مألوفة |
DNA testinin sonuçlarını bekliyoruz. | Open Subtitles | نحن في إنتظار نتائج فحص الحمض النووي في الوقت الحالي |
Randevum var. Bebek bekliyoruz, dolayısıyla... | Open Subtitles | حسناً, عليّ الذهاب فلديّ موعد لأننا في إنتظار مولود |
Hiç kimsenin görmediği sözde bir şahitten gelecek evrakları bekliyoruz, çapraz sorguya daha fazla devam edemeyiz. | Open Subtitles | نحن في إنتظار وثائق لمْ يرها أحد، يزعم أنّها من شاهدٍة لمْ يعد بإمكاننا إستجوابها؟ |
Görev yerinden onaylanmasını bekliyoruz. | Open Subtitles | مازلت في إنتظار التأكيد على مهماته الاخيرة. |
Söyle ona bekliyorum, gelsin bana dünya kaç bucakms göstersin. | Open Subtitles | يُمْكِنكُ أَنْ تُخبرَه اني في إنتظار أان يبرحني ضربا |
Amaan, boş ver. Zaten otelde birinden telefon bekliyorum. Anne? | Open Subtitles | اللعنة، لا يمكننا فعل ذلك، إني في إنتظار مكالمة هاتفية في الفندق |
Yanında da bir kadınla bir çocuk var. Talimat bekliyorum. | Open Subtitles | سويةً مع إمرأة و طفل، في إنتظار التعليمات |
Burada bütün bir günümü harcadım ve gazetem benden bir hikaye bekliyor. | Open Subtitles | لقد أضعت يوما كاملا هنا و جريدتي في إنتظار مقال |
- Walter Wade'in taşımacılığını yapan oğlu, iki yıldan fazladır ülkeden kaçıyordu, bugünlerde kefaletinin ödenmesini bekliyor... jüriyi masum olduğuna ikna etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | ابن المقاول والتر ويد الذي هرب من البلاد قبل أكثر من سنتين، كان خرج بكفالة في إنتظار هذا اليوم. |
Oğlunuz bekleyen mahkeme işlemleri nedeniyle eyalet çocuk cezaevinde tutuluyor. | Open Subtitles | تم إرسال إبنك إلى دار الأحداث في إنتظار إجراء المحاكمة |
Haftalarca pencereden dışarı bakıp gelmeni bekledim. | Open Subtitles | نظرتُ من النافذة لأسابيع في إنتظار عودتكِ للمنزل |
Sana kötü bir şeylerin olmasını bekliyorsun. | Open Subtitles | منذُ انت و (راودي) اصطدمتوا في (ديتونا) انك كنت في إنتظار شيء سيء يحدث لك |
Ben ise yeni yolun açılmasını bekliyordum. | Open Subtitles | و أنا كنتُ في إنتظار فتح مناقصة الطريق السريع |
Bir anlaşma için duruyordu ama anlaşma olmadı. | Open Subtitles | إنه كان في إنتظار إنتهاء الصفقة التي لم تنجز، يا (هاري). |