Aslında, tarihin akışını değiştiren pek çok liderimiz içe dönüktü. | TED | في الحقيقة أن كل القادة الذين غيروا تاريخنا كانوا انطوائيون. |
Aslında bu, din değiştiren Hristiyan kabilelerin de dahil olduğu bir Moğol topluluğuydu. | TED | في الحقيقة أن حشدًا مغوليًّا يضمّ قبائل مسيحيّة مرتدّة هو الذي هزم الجيش. |
Herkes atıcının topu aldığını düşünür, ama Aslında meydancı topu alır ve diğer takım için her şey onların lehine olur. | Open Subtitles | الجميع يظن أن الضارب لديه الكرة ولكن في الحقيقة أن رجل القاعدة من أمسكها وكل شيئ يسير جيداً بالنسبة للفريق الآخر |
Aslında keyifli ve cesaretli anlarımızda oluşan görüntüye çok benziyor. | TED | في الحقيقة أن شكله يشبه أكثر ما يحدث في أوقات الفرح والشجاعة. |
yakında diğer satış gibi olacağını umuyoruz. Aslında hemen yanındaki çoğu metro merkezinde, | TED | ونأمل عمل إصدار آخر قريبًا جدًا أودّ في الحقيقة أن أجعلها في محطة المترو، |
Fakat, gördüğünüz gibi, Aslında trend çizgisinin etrafında çok sayıda kalabalık var. | TED | توقعاتنا الأخيرة ولكن كما ترون، في الحقيقة أن هناك الكثير من الضجيج حول مسار الاتجاه. |
Verimlilik bağımlılığı Aslında bizi daha az verimli yapabilir. | TED | الهوس بالكفاءة يمكنه في الحقيقة أن يجعلنا أقلّ كفاءة. |
Aslında ilk birayı Asurlular yapmış.. | Open Subtitles | في الحقيقة أن السوريون هم من طوروا البيرة |
Aslında süper bir şey. | Open Subtitles | هل تعلم، من الجميل في الحقيقة أن تتم ولادتهما قبل منتصف الليل |
Aslında gidiyor. O kadar hoşuma gidiyor ki, bir daha vuracağım. | Open Subtitles | في الحقيقة أن أستمتع بذلك أنا أستمتع به جدا لدرجة أني سأقوم به مرة أخرى |
Aslında bu işin yürümeyeceğini düşünüyorum, ama seni destekliyorum. | Open Subtitles | نعم , أعتقد في الحقيقة أن هذا سوف يتدبر لكني أ سحب حبلك |
Aslında bu işin yürümeyeceğini düşünüyorum, ama seni destekliyorum. | Open Subtitles | أعتقد في الحقيقة أن هذا سوف يتدبر لكني أ سحب حبلك |
Ben hayatında yeni bir misyonu vardır, çünkü Aslında kulüp satış düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا أفكر في الحقيقة أن أبيع النادي لأنه أصبح لدي مهمة جديدة في الحياة |
Aslında, polen zerrelerinin suda salınmasının atomun gerçekliği hakkındaki öfkeli tartışmaları sonsuza kadar sonuçlandırabileceğini farketti. | Open Subtitles | لقد أدرك في الحقيقة أن اهتزاز حبوب اللقاح في الماء يمكن أن يحسم إلى الأبد الجدل العنيف حول حقيقة وجود الذرات |
Aslında, kimseyi öldürmek istemezsiniz, Tek gereken çığlıklardır. | Open Subtitles | لا تريد في الحقيقة أن تقتل أي أحد لكن الصراخ هو كل ما تريده حقا |
Aslında ben sizi kişisel olarak tebrik etmek istedim, majesteleri. | Open Subtitles | أردت في الحقيقة أن أهنيك التهاني الشخصية، سموك |
Aslında, eğer sakıncası yoksa, size iş planını gönderebilirim. | Open Subtitles | في الواقع، يمكنني في الحقيقة أن أرسل لك خطة العمل، إذا لا تُمانع. |
Aslında çok var birbirinizin eşleriyle yatıyorsanız tabii. | Open Subtitles | حسناً, الكثير, في الحقيقة, أن كنتما تنامان مع زوجة الأخر. |
Aslında bir yere yerleşmek istemiyoruz. | Open Subtitles | أظن أنه بسبب أننا لانرُيد في الحقيقة أن نستقر |
Aslında ilk ben tanıştım. Onları ben tanıştırdım. | Open Subtitles | في الحقيقة, أن عرفته أولاً, وعرفته عليها |