dibinde solucan olan hiç bir şeye on milden fazla yaklaşmayacağım. | Open Subtitles | لم أكن سأفعل أي شيء له علاقة بدودة في قاع القنينة. |
Deniz dibinde otlamak için, dalgaların içine doğru yüzen kertenkeleler. | Open Subtitles | وسحالٍ تسبح عبر أمواج الشاطئ لترعى في قاع البحر. |
7 Şubat 1944'te, 12 savaş gemisi, 32 destek gemisi battı ve şu anda öylece okyanusun dibinde yatıyorlar. | Open Subtitles | في 7 فبراير عام 1944 أغرقت 12 سفينة حربية و33 سفينة دعم والآن هي موجودة في قاع المحيط وحسب |
Önce yüzen bir buz şelfinde yüzlerce metre, sonra 900 metre su ve daha sonra 1,300 metre deniz tabanında sondaj yaptık. | TED | حفرنا خلال مائة متر من الجرف الجليدي العائم وخلال 900 متر من الماء وثم 1300 متر في قاع البحر. |
Şimdilerde Batı Antarktika, buzun 2000 metre kadar derinlikteki deniz tabanına oturduğu kıtanın parçası. | TED | الآن، غرب القطب الجنوبي هو جزء من القارة حيث يتركز الجليد في قاع البحر بقدر 2,000 متر عمق. |
Scubanın icadından bu yana, bilim insanları deniz tabanındaki mercan miktarını ve zamanla bu miktardaki değişimi ölçtüler. | TED | فمنذ إختراع التنفس تحت الماء، قاس العلماء كمية المرجان في قاع البحر وكيفية تغيرها مع مرور الوقت. |
Bizi deniz dibine tutturacak uçları kancalı dev demir kancalar olduklarını tahmin ediyordum. | Open Subtitles | إعتقدت بأنهم كانوا أشياء حديدية ثقيلة كبيرة مع خطاف لإحتجازنا في قاع البحر. |
Plankton yokluğunda bu siyah kaya denizin dibindeki tortudur. | TED | ويمثل الصخر الأسود الترسب في قاع البحر عند غياب العوالق. |
Eğer sizden bir adım önde olmasaydım.. ..nehrin dibinde çürüyor olurdum. | Open Subtitles | لو لم أكُن متقدمًا عليكم بخطوة، لكنت جثّة في قاع اليم. |
Aslına bakarsan kuzen, dördüncü işin şu an Pasifik'in dibinde yatıyor. | Open Subtitles | ،في الواقع إن العمل الرابع يقبع حالياً في قاع المحيط الهادي |
Evet, bunu senin yapmak gerekecek çünkü benim telsizim okyanusun dibinde; atlarken düştü. | Open Subtitles | أجل، ستضطرّ لفعل ذلك، لأنّ سمّاعتي في قاع المُحيط، فقد وقعت عندما قفزت. |
Bu suyun özel olmasının sebebi, Meksika Körfezi'nin dibinde olması. | TED | الشيئ المميز في تلك المياه هو أنها توجد في قاع البحر في خليج المكسيك. |
Okyanusun dibinde, bu dünyanın içinde hiçbir şeyin yaşayamayacağını düşündük. | TED | وكنا نعتقد أن لا يمكن لشيء أن يعيش هناك في قاع المحيط. |
Bir köle yüzünden,babamın kemikleri fiyordun dibinde yatıyor. | Open Subtitles | بسبب عبدا عظام أبي ترقد في قاع المضيق البحري |
O lokomotif, iki vagonla birlikte bir uçurumun dibinde... tepe taklak halde duruyor, bu ülkede kereste treni işlediğinden beri... | Open Subtitles | إنها مقلوبة رأسا على عقب في قاع الجزء السفلي بجانب اثنين من العربات المسطحة منذ سير قطارات الأخشاب في هذا البلد |
Bu sabah, yataklı vagon... nehrin dibinde yatar halde bulundu. | Open Subtitles | .. في الصباح وجد النائم الراحة في قاع النهر |
Sırtındaki koyu gri deri, deniz tabanında dolaşırken mükemmel kamuflaj sağlıyor. | Open Subtitles | الجلد الرمادي الأسود على ظهرِها يعطيها تمويها جيدا طالما ظلت تطوف في قاع البحر |
Vejeteryanlar, fakat adada onlar için çok az besin olduğundan deniz tabanında beslenirler. | Open Subtitles | هم نباتيين، ولكن نظرا لان هناك القليل من الطعام على اليابسة، الايجوانا البحرية تتغذى في قاع البحر. |
Basitçe bu termal ağızları okyanus tabanına yerleştiriyoruz. | Open Subtitles | ببساطة، ضع هذه المنافس الحرارية في قاع المحيط |
Hayatta kalmayı başaran larvalar, bu büyük mercan şehrinde var olabilmek için deniz tabanına yapışır. | Open Subtitles | اليرقات التي تبقى، ثبتت على جدران جديدة في قاع البحر |
Ve bu gördüğünüz, yoğun bir şekilde bir araya gelmiş hidrojen sülfitçe zengin bir su bulutu, deniz tabanındaki yanardağ ekseninden çıkıyor. | TED | وما ترونه هنا هو سحابة من الحزم المكثفة كبريتيد الهيدروجين في المياه الغنية يخرج من محور بركاني في قاع البحر. |
Denizlerde, denizin sularında, deniz tabanındaki çökeltilerde ve kayalarda anlatılan bir öykü var. | TED | هناك قصة في البحر ، في مياه البحر ، في الرسوبيات والصخور في قاع البحر. |
Bir saat içinde tekneye su aldırıp seni denizin dibine gömerler. | Open Subtitles | أن تملأ الابتعاث وتفريغ لك في ساعة واحدة في قاع البحر. |
Bu durumu şuna benzetebilirim: Bir akarsuyun dibindeki bir çakıl taşına bakmaya benziyor. | TED | لذا، لاعطائكم معنى ذلك بشكل حسي انه كالنظر لحصاة في قاع جدول |