İyi bir grup çıkıyor orada. Hatırlat da seni de götüreyim Bir ara. | Open Subtitles | لديهم فرقة موسيقية جيدة هناك سأصطحبك هناك في وقتٍ ما |
Çok beğendim. Seninle üzerinde konuşmak isterim Bir ara. | Open Subtitles | انا حقاً أحببتهم, أودُ التحدث معكِ بشأنهم في وقتٍ ما. |
Daha az meşgul olduğunuz bir zaman gelsem daha iyi olacak galiba. | Open Subtitles | ربما يُستحسن عليّ العودة في وقتٍ .آخر عندما لا تكون مشغولاً للغاية |
Beyler, bu konuya başka bir zaman devam etmemiz gerek. | Open Subtitles | أيُّها السادة، علينا أن نعقد هذا الاجتماع في وقتٍ آخر |
Bana güven. Böyle bir zamanda aileni etrafında isteyeceksin. | Open Subtitles | ثقي بي، سترغبين بوجود عائلة بجواركِ في وقتٍ مثل هذا |
Komşular sabah erken saatlerde bulmuş. | Open Subtitles | الجيران وَجدوها في وقتٍ مبكّرٍ من هذا الصباح. |
Yıllar sonra olacağını sanmıştım sadece. Hele de ikisinin aynı anda öleceğini asla. | Open Subtitles | إفترضت فقط أنني سأخسرهم في وقتٍ لاحق وبالتأكيد ليس كلاهما في نفس الوقت |
Bir ara oraya gidip merhaba mı diyeceğiz? | Open Subtitles | هَلْ يَجِبُ أَنْ نَذْهبَ هُنَاكَ في وقتٍ ما ونَقُولَ مرحباً؟ |
Yani... Bir ara orada yaşamış olsa dahi, annenin hikayesini doğrular. | Open Subtitles | ،لذا، حتّى لو أقام هناك في وقتٍ ما .فهذا يؤكّد قصّةَ والدتك |
Sonra Bir ara hepsinin suçluluk duygusundan kaynaklandığını anladım. | Open Subtitles | ثمّ في وقتٍ ما أدركت أن كل الأمر عن الذنب |
Bu da, onlardan birinin Bir ara burada olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | أحدهم مينز يَجِبُ أَنْ يكونَ عِنْدَهُ هنا في وقتٍ ما. |
Buraya bak, kadın, bunu başka bir zaman yapamaz mıyız? | Open Subtitles | إنظري أيتها المرأة هل نستطيع أن نؤدي ذلك في وقتٍ لاحق؟ |
Belki de bunu başka bir zaman denemeliyiz. Köpekler yokken. | Open Subtitles | ربما يمكننا القيام بهذا في وقتٍ آخر دون الكلاب |
Başka bir zaman gelmek zorundasınız. Ya makina doğru söylüyorsa? | Open Subtitles | عليكم أن تأتوا في وقتٍ لاحق لكن ماذا لو الجهاز على حق |
Ve yakın bir zamanda görmeyi de beklemiyorum. | Open Subtitles | لكني لم أرى إبني منذ أكثر من شهر و لا أتوقع رؤيته في وقتٍ قريب |
Ekonominin durgun oldugu bir zamanda 5 yildizli bir akil hastanesi isletiyorsun. | Open Subtitles | إنّكَ تدير مصحة فئة خمسة نجوم في وقتٍ ملبدٍ بالركود الإقتصاديّ. |
Ama kız kardeşimi böyle bir zamanda yalnız bırakamam. | Open Subtitles | لكنني لا أستطيع أن أترك شقيقتي في وقتٍ كهذا. |
İlerleyen saatlerde seni eşim Bayan Pepperfield'la tanıştırayım. | Open Subtitles | سأعرّفُك على السيّده.بيبرفليد في وقتٍ لاحق من هذه الليله |
O zaman iki göğsünden de aynı anda emmek zorunda kalır. | Open Subtitles | حسنًا , عندها سوف يرضع من كلا الثدين في وقتٍ واحد. |
Polis kurbanların ismi dışında bir bilgi vermedi ancak bugünün ilerleyen saatlerinde bir basın toplantısı olacağı söylendi. | Open Subtitles | لم تفدنا الشرطة بأية معلومات بإستثناء أسماء الضحايا ولكن سيعقد مؤتمراً صحفياً في وقتٍ لاحق اليوم |
Hey dinle, eğer bir gün birisiyle görüşürsen arada sırada dördümüz beraber dışarı çıkarız. | Open Subtitles | أصغِ, إن حظيتِ بموعد يوماً, ربما جميعنا الأربعة بمقدورنا أن نخرج معاً في وقتٍ ما |
bir noktada aklından geçmiş olmalı. | Open Subtitles | بالتأكيد هو لا بدَّ وأنْ حَدثَ إليك في وقتٍ ما. |
Ha, bu arada, buluşmanızı böldüğüm için de kusura bakmayın. Başka sefere artık. | Open Subtitles | اوه آسف على المقاطعة , إفعلها في وقتٍ لاحق |
Ardından, Bir ara, bir makyöz yüzüne pudra sürmeye gelecek. | Open Subtitles | إذاً ، في وقتٍ ما ، فتاة المكياج ستأتيفقطلوضعالقليل، |
Noel Ana dün gece oldukça geç bir saatte yattı da. | Open Subtitles | السّيدة كلوس كَانتْ فوق جداً في وقتٍ متأخرٍ من الليلةِ الماضيةِ. |
BG: Bu yılın başlarında, Yunanistan'ın maliye bakanı olarak yaşadığınız tecrübeyi eminim çoğumuz merak ediyordur. | TED | برونو: أنا متأكد بأن العديد من الأشخاص هنا يتساءلون عن تجربتك كوزير مالية اليونان في وقتٍ سابق من هذه السنة. |