Her durumda üste çıkmak gibi inanılmaz bir yeteneği var. | Open Subtitles | هل ترين قدرتها المذهلة للإيقاع بالخصم في أي وضع ؟ |
Umarım bu gücü dünyanın her yerindeki kadınlar için gerçekleştirebiliriz. | TED | وعليها ان تدرك قدرتها على مساعدة النساء حول العالم |
Onu kız kardeşinden uzak tutmamız gerek. Onun yeteneğini de alması riskine giremeyiz. | Open Subtitles | يجب أن نبعده عن أخته، فلا يمكننا المخاطرة في أن يمتص قدرتها أيضًا |
Biz birlikteyken, sonlara doğru gücünü benim üzerimde de kullanmıştı. | Open Subtitles | نعم.. عندما كنا معا اخر مره استخدمت قدرتها لدفعى بعيدا |
Üçüncü kitapta ejderhalar anlaşılamaz bir şekilde ateş püskürtme yeteneklerini kaybediyorlar ama açık bir şekilde ikinci kitapta büyücüler onlara bu yeteneği vermişlerdi. | Open Subtitles | في الجزء الثاّلث، التنانين فقدت قدرتها على نفث النّار دون سببٍ، بما أنَّ السّاحر قد منحها القدرة في الجزء 2. |
Bağışıklık sistemini zayıflatarak iyileşme yeteneğine darbe vurmuş ve organlarına zarar vermeye başlamış. | Open Subtitles | إلى حساسية خطيرة؟ يضعف جهازها المناعي، يمنع قدرتها على الشفاء و تهدئة أجهزتها |
Evet, bu yeni güçleri onu idare etmeye başlamadan önceydi. Piper! | Open Subtitles | أجل، هذا قبل أن تسيطر قدرتها الجديدة عليها، بايبر |
Sonunda güçlerini kişisel bir amaç için kullandı. Zamanıydı. | Open Subtitles | استعملت قدرتها لمصلحتها الشخصية، إنها مسألة وقت |
Onun ruh çağırma yeteneği sayılmazsa, özel bir sebebi yok. | Open Subtitles | لا شيء خاصّ، ما عدا قدرتها لدعوة الأرواح. |
Ve kadının kendini uyarma yeteneği ve isteği... cinsel birleşme üreme için gerekli olması özelliğini kaybettikçe... kat be kat artacak. | Open Subtitles | وقدرة المرأة بالاضافة الى رغبتها بالثقة في نفسها سوف تزداد بشكل ملحوظ وسيسلب الاتصال منها قدرتها على الانجاب |
Onun görebilme yeteneği halen dezavantaj olmaya devam ediyordu. | Open Subtitles | قدرتها على الرؤية، مع ذلك كانت بها بعض المساوئ |
Rahibelerin gücü tanrıları kontrol altında tutabilmelerine bağlıydı. | Open Subtitles | سلطة الكاهنات تتوقف على قدرتها على إبقاء الآلهة تحت الطّوع |
gücü sayesinde dokunduğu kişilerin ve eşyaların hafızasına erişebilir. | Open Subtitles | قدرتها هي استخلاص الذاكرة من البشر والأغراض الماديّة. |
Retina hücrelerindeki yetersiz oksijen, ışığı işleme yeteneğini zayıflatıp göz kararmasına ya da geçici körlüğe sebep oluyor. | TED | وحرمان الأوكسجين في خلايا الشبكية يعوق قدرتها على معالجة الضوء، مما تسبب في ظهور رؤية باللون الرمادي أو عمى مؤقت. |
Anlıyoruz, ama aradığımız kadın takıntısını kontrol etme yeteneğini kaybetmiş. | Open Subtitles | نحن نقدر ذلك سيدي لكن المرأة التي نبحث عنها فقدت قدرتها على التحكم بهوسها |
Ve içeri girince, Prue gücünü kullanıp onu içerden patlatacak. | Open Subtitles | وعندنا نُصبح بداخله تقوم، برو بإستخدام قدرتها و تفجيره |
Artık gücünü o kadar uzun süre kullanabilecek. | Open Subtitles | هذا يعنى ان تاثير قدرتها سيمتد اطول من المعتاد |
Bunları yaptırarak, yeteneklerini geliştirmem gerekiyor, hepsi bu. | Open Subtitles | أنا فقط أريد أن أزيد من قدرتها على فعل ما تفعله هذا كل شئ |
Mossad'ın dış ülkeleri etkilemesine ve kültürel kaynakları anlama yeteneğine bakarsak, harikadır. | Open Subtitles | و لكن، تعلم، بمجرد أن تتخطى تأثير ماضيها في الموساد و عدم قدرتها على فهم المراجع الثقافية، إنها رائعة. |
Evet, güçleri hislerinden gelen bir cadıyım. | Open Subtitles | صحيح، ساحرة تحصل على قدرتها من العواطف |
güçlerini tekrar kullanana kadar onu bulmanın imkânı yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبيل لتعقبها حتى تستخدم قدرتها مجددًا |
Fakat bildiğin bir şey var o da yalan söyleyebilme kapasitesinin olduğu. | Open Subtitles | لكن مّا تحيط بهِ علماً، هو قدرتها على الكذب. |
Fakat antik Yunanlılar, Medusa'nın gücünün kötülük için olduğu kadar iyilik için de kullanılabileceğine inanmışlardır. | Open Subtitles | ولكن الإغريقيون آمنوا باستغلال قدرتها في سبل الخير كما استُخدمت في الشر. |
Hoş olmayan şeyleri kafasından uzaklaştırma becerisi sayesinde uzun otoban boyunca Grace uyudu. | Open Subtitles | غرايس نَامتْ طوال الطريق السريع،تشكر قدرتها الصحية التيدفعتأيّكراهيةبعيداًعنها. |
Sorununu ortadan kaldırmak için onu öldürecek. | Open Subtitles | سيقوم بقتلها سيوقف قدرتها |
Buna karşılık olarak da yaşlandıkça hücre büyümesini durdurur ve eşleşme yetisini yarıda keser. | TED | كما أن التفاعل يقل أيضًا مع تقدمنا بالعمر، وهو ما يوقف نمو الخلايا ويقلل من قدرتها على الاستنساخ. |
Bu bakterinin radyasyona direnç yeteneğinden bir parça bile alsak şu ankinden çok daha iyi olurdu. Ki şu an sahip olduğumuz tek şey cildimizdeki melanin. | TED | حتى وإن اكتسبنا جزء صغير فقط من قدرتها على تحمل الإشعاع، سيكون أمرأ جيداً للغاية بالمقارنة مع ما نمتلكه الآن، ألا وهو صبغ الميلانين في جلدنا. |