O insanlara özgün, tıpkı sizin toplantılarınızın da size özgün olması gerektiği gibi. | TED | إنه مُخصصٌ لهم، تمامًا كما ينبغي على تجمعك أن يكون مُكرّسًا من أجلك. |
Neyse ki Uyandım ve hayatın olması gerektiği gibi olduğunu gördüm. | Open Subtitles | من حسن الحظ افقت فرأيت أن العالم كما ينبغي أن يكون |
Nasıl şirketin başına geçip yönetilmesi gerektiği gibi yöneteceğini anlatırdı. | Open Subtitles | و كيف أنه سيتولّى إدارة الشركة و يديرها كما ينبغي |
Vertigo'nun ilk bölümü Madelain'in intiharıyla birlikte olması gerektiği kadar yıkıcı edici değildir. | Open Subtitles | النصف الأول من الفيلم التي انتحرت فيه مادلين لا يُشعرك بالصدمة كما ينبغي |
Ben hep hayatımı tam olarak yaşayamadığımı düşünüp kaygılanırım. | Open Subtitles | أعني أنني قلقة دوماً بشأن اعتقادي أنني لا أعيش حياتي كما ينبغي |
Camı kırdıklarında, alevler tam olması gerektiği gibi oksijene karışmış. | Open Subtitles | عندما كسروا النافذة، ذهبت النار الي الاكسجين كما ينبغي لها. |
- Boaz'dan önce her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu düşünüyorsunuz. | Open Subtitles | يبدو انك تعتقد انه قبل بوعز كل شيء كان كما ينبغي |
Öncülük eden bir şehir için olması gerektiği gibi baş döndürücü hiç olmamış alanların riskleri. | TED | مخاطر المساحات التي لم تكن أبدا مذهلة بهذا الشكل كما ينبغي ، بالنسبة لمدينة رائدة. |
Orası öyle bir yer ki işler olması gerektiği gibi gitmiyor. | Open Subtitles | المكان حيث لا تسير الأمور كما ينبغي أن تسير |
Bir haftalık bir yolculuğa çıkıyorsun. gerektiği gibi uğurlanmalısın. | Open Subtitles | أنت تسافر لمدة أسبوع ويجب تودعيك كما ينبغي |
Mekanı gerektiği gibi yapamamışlar. Gerçekte iki kat sıkıcıydı. | Open Subtitles | لم يصور المدينة كما ينبغي ممل أضعافاً في الواقع |
Sen burada olduğuna göre, bayrak direği olması gerektiği gibi çıplaktır. | Open Subtitles | طالما أنك هنا، فسارية العلم فارغة، كما ينبغي |
Sen burada olduğuna göre, bayrak direği olması gerektiği gibi çıplaktır. | Open Subtitles | طالما أنك هنا، فسارية العلم فارغة، كما ينبغي |
Öyle yapmalısın, Yarbay bunun kişisel bir şey olmadığını anlaman gerektiği gibi. | Open Subtitles | ،يجب أن تعتبره كذلك،كولونيل فقط كما ينبغي أن تدرك أن هذا ليس أمراً شخصياً |
Saldırı olması gerektiği gibi olabilir miydi? | Open Subtitles | هل جرت الأمور دائماً كما ينبغي لها في المعارك؟ |
Aynı, şu anda House'un annesiyle yapması gerektiği gibi. | Open Subtitles | تماماً كما ينبغي لهاوس أن يفعل مع والدته الآن |
Olması gerektiği kadar iyi bir iş yapmıyoruz. | TED | نحن لا نعمل جيداً في تلك الوظيفة كما ينبغي أن نكون. |
Uykumuz olması gerektiği kadar iyileştirici değil fakat belki yakında bir zamanda, küçük bir alet giyerek uykumuzdan daha çok yararlanabileceğiz. | TED | نومنا ليس مُجدِّدا كما ينبغي أن يكون، ولكن ربما قريبًا يومًا ما، يمكننا ارتداء جهاز صغير والاستفادة أكثر من نومنا. |
Çünkü tam olarak uygun miktarda mutsuzsun. | Open Subtitles | لأنك الآن بائس تماماً كما ينبغي لك أن تكون |
Sana daha önce hiç düzgünce teşekkür etmemiştim değil mi? | Open Subtitles | لم أشكرك كما ينبغي قبل ذلك ، أليس كذلك ؟ |
Eğer hergün çöpü verimli ve etkili bir şekilde almazlarsa, konteynerlardan dışarı akmaya başlıyor, ve barındırdıkları tehlikeler bizleri gerçekten tehdit ediyor. | TED | إن لم يقوموا بأخذ النّفايات كما ينبغي بصفة يومية، فسوف تفيض من الحاويات و المشاكل التي قد يسبّبها ذلك خطيرة فعلا علينا. |
Sizi doğru düzgün karşılayamadığım için özür dilememe izin verin. | Open Subtitles | اسمحي لي بان اعتذر لك لعدم استقبالي لكي كما ينبغي. |
Bazı yerler de olması gereken kadar çok değil. | TED | بعض الأماكن، ربما ليست كما ينبغي أن تكون. |