Ama camın bu tarafında dururken, hiç de öyle gelmiyor. | Open Subtitles | فقط لا يشعر مثل أن على هذا الجانب من الزجاج. |
Fernando, üzgünüm ama bu doğru gelmiyor. | Open Subtitles | فرناندو، وأنا آسف، ولكن هذا فقط لا يشعر الحق. |
O, göğsünüzden geri çekilen havadır; zira kendini ciğerlerinizde güvende hissetmez. | TED | هو الهواء ينسحب من صدرك لأنه لا يشعر بالأمان في رئتيك. |
Kendini iyi hissetmediğini, konuk odasında biraz kestireceğini söyledi. | Open Subtitles | قال بأنه لا يشعر بأنه بخير وذهب لغرفة الضيوف ليأخذ قيلولة. |
Ama müzik yapımcısı Rick kendini hiç iyi değil. | Open Subtitles | أظن بأني سأخبرك من الذي لا يشعر أنه بخير أمم إنه منتج إسطوانات يدعى ريك |
Bak, babam kendini pek iyi hissetmiyor, bu gün gelemeyecek. | Open Subtitles | اسمعوا ، ابي لا يشعر شعوراً جيداً اليوم لهذا سوف يأخذ إجازة اليوم |
Şimdiki teorimiz bu yönde; fakat hiç acı hissetmiyormuş. | Open Subtitles | هذه هي النظريَّة الحالية, فهو لا يشعر بأي ألم |
İhtiyar kendini iyi hissetmiyor benzi biraz solgun gibi geliyor. | Open Subtitles | هذا الرجل لا يشعر أنه على ما يرام أعتقد أنه شاحب قليلاً |
Herhalde ninen, deden kendini kötü hissetmesin diye kasten ikinci olmuştur. | Open Subtitles | أراهنك بأنها تعمدت الغلط في بعض الاجابات فقط حتى لا يشعر بأنه مهدد |
Yine de bu sana doğru gelmiyor. | Open Subtitles | ذلك لا يشعر بالراحة |
Sana da doğru gelmiyor mu? Kesinlikle öyle geldi. | Open Subtitles | أنه لا يشعر حق لكم؟ |
Bu bana hiç doğru gelmiyor. | Open Subtitles | هذا لا يشعر بخير حقاً |
Aydınlanarak hiçbirşey küçülmez... ve diğer insanlar senin yanında kendisini güvensiz hissetmez. | Open Subtitles | ليس هناك شيء روحي في التقلص حتى لا يشعر الناس بالأمان معك |
Kimse kendini tuhaf hissetmez ve kimse mutsuz birini tatili mahvetmekle suçlamaz. | TED | لا يشعر أحد أن ذلك غير ملائم، ولا أحد يتّهم الشخص الكئيب بأنّه يخرّب اللحظات السعيدة. |
Böylece Oliver sizden bir şey saklamak zorunda hissetmez. | Open Subtitles | حتى لا يشعر أوليفر أن عليه أن يخفي أشياء على أي أحد منكما |
İyi hissetmediğini söyledi uçuşun iptali için Görevli Filo Subayını arayacaktı. | Open Subtitles | قاله إنه لا يشعر بخير و أراد أن يتصل بنائب السرية ليقوموا بإلغاء المهمة |
O yalnız kalmak istemiyor, iyi hissetmediğini söylüyor. | Open Subtitles | إنه لا يريد أن يكون بمفرده. يقول أنه لا يشعر بخير. |
Başka bir şey? Tamam işte, oğlunun iyi hissetmediğini söyleyecek. | Open Subtitles | حسنا اذن سوف يقول انه ابنه لا يشعر بتحسن |
Hem sence de takımın bir parçası olmak, tek başına acı çekmekten iyi değil mi? | Open Subtitles | أترى,أمر لا يشعر بالتحسن أن تكون جزء من الفريق على أن تعاني بمفرد دائماً؟ |
Bebeğim dinle... baban bugün kendini pek iyi hissetmiyor. | Open Subtitles | اوه, عزيزي اسمع بابا لا يشعر انه بخير اليوم انا اسفة |
Larry iyi hissetmiyormuş. Motoru bozduğunu söylüyor. | Open Subtitles | (لاري) لا يشعر أنه بخير يقول أن أحشاءه ليست سليمة |
Tatlım, baban bu akşam müsait değilmiş, kendini iyi hissetmiyor. | Open Subtitles | , عزيزتي، والدكِ لا يستطيع رؤيتكِ الليلة إنه لا يشعر أنه بخير، حسناً ؟ |
Arkadaşına böyle dersin ki para ödediğinde kendini kötü hissetmesin. | Open Subtitles | هذا ما تقوله لصديق حتى لا يشعر بسوء عندما يدفع مقابل ذلك |