| Bazıları sivil halktan olabilir, ama hepsinin yaşama hakkı var. | Open Subtitles | قد يكون بعض المدنيين، ولكن الجميع لديه الحق في العيش. |
| Delilleri tekrar görmeye hakkı var. | Open Subtitles | السيد لديه الحق في رؤية ما تم عرضه كدليل. |
| Sakin olun. Sakin olun. Bu adamın yargılanma hakkı var. | Open Subtitles | هذا الرجل لديه الحق في الحصول على محاكمة العادية. |
| Irak halkını koruma bilim adamlarının ve mühendislerinin yeteneklerinden faydalanma hakkına sahip. | Open Subtitles | العراق لديه الحق في حماية شعبه للإستفاده من مهارات علمائه ومهندسيه |
| Bana göre herkesin diğerleri gibi burada yemek yemeye hakkı vardır. | Open Subtitles | حسناً، حسبما أراه كل رجلٍ لديه الحق بأن يأكل مثل الأخر |
| Yasal olarak hakkı yok evet ancak manevi olarak var. | Open Subtitles | لا حق قانونيا، لا لكننا نعتقد ان لديه الحق الأخلاقي. |
| Nakliye subayı bir taburun ihtiyaçlarını karşılıyorsa komutanına danışma hakkına sahiptir. | Open Subtitles | ضابط النقل لديه الحق لأستشارة الضابط المسؤول للكتيبة التي هو يمولها |
| En azından, bu insanın, hakkında bir suçlama olup olmadığını bilmeye hakkı var. | Open Subtitles | على الأقل ، هذا الإنسان لديه الحق في معرفة ما إذا كان هناك اتهام ضده |
| Bu adamın içeri girmesi gerekiyor. Bileti olmayabilir, ama buna hakkı var. | Open Subtitles | هذا الرجل بحاجة إلى الدخول لا تذاكر لديه ولكن لديه الحق |
| Oğlumun babasına veda etmeye hakkı var. | Open Subtitles | أنظر، أعتقد أن إبني لديه الحق ليودع أبيه |
| - Burada olmaya hakkı var. - Çok az hakkı var. | Open Subtitles | ـ لديه الحق أن يكون موجوداً ـ لديه بعض الحقوق |
| Kanunlara göre... kısas isteme hakkı var. | Open Subtitles | قانونياً لديه الحق يحق له طلب الإعدام ما قصدك؟ |
| - Meclisin, tehdit olarak gördüğü her şeyin peşine düşmeye hakkı var. | Open Subtitles | الكونغرس لديه الحق للسعى وراء أيّ شيء يظنه يشكل تهديداً. |
| Kazanan. Artık etraftaki tüm dişilerle çiftleşme hakkına sahip. | Open Subtitles | الفائز، لديه الحق الآن في التزاوج مع كلّ الإناث القريبة |
| Fakat onun, yaşamı hakkında karar verme hakkına sahip olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | و لكنِّي أعتقد أنَّ لديه الحق الكامل في حياته |
| Fakat onun, yaşamı hakkında karar verme hakkına sahip olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | و لكنِّي أعتقد أنَّ لديه الحق الكامل في حياته |
| Her çocuğun aile yanında büyümeye hakkı vardır dersek çocukların kendilerini çarçabuk toparladıklarını görürüz. | TED | كل طفل لديه الحق بأن تكون له عائلة، يستحق و يحتاج عائلة، و الأطفال مرنون بشكل مثير للدهشة. |
| Bir kocanın karısının neden somurttuğunu öğrenmeye hakkı vardır. | Open Subtitles | الزوج لديه الحق في معرفة لماذا زوجته قاطبة |
| Bir aydır yemek yemiyor. Kendisini öldürmeye hakkı yok. | Open Subtitles | منذ شهر و هو لا يقبل الطعام و ليس لديه الحق في قتل نفسه |
| Aguirre'nin bana bunları yaptırmaya hakkı yok. | Open Subtitles | و أمكث نصف الليل أراقب الغنم من الذئاب أجيري ليس لديه الحق في أن يرغمني علي فعل هذا |
| Kiracı istenmeyen konukları reddetme hakkına sahiptir. | Open Subtitles | المستأجر لديه الحق لرفض الزيارات الغير مرغوب بها |
| Kaçınız Casey Martin'in golf arabası talebini haklı bulurdu? | TED | كم منكم سيقول بأن كاسي مارتن لديه الحق في إستخدام عربة الغولف؟ |
| Bir inzibat amiri olarak, odama girmeye hakkı vardı. | Open Subtitles | كرئيس مجلس المارشال , هو لديه الحق لدخول غرفتي |
| Bu lanet şeylerin, tesisin etrafında dönmeye hakları yok. | Open Subtitles | هذا الشئ اللعين ليس لديه الحق فان يفعل هذا |
| Orada yalnızca nasıl oy vereceğimizi, nerede dua edeceğimizi ne düşünüp ne söyleyeceğimizi, ya da nasıl film yapacağımızı meclisin araştırmaya hakkının olmadığı yazıyor. | Open Subtitles | كل ما يقال أن الكونغرس ليس لديه الحق في تفقد طريقة التصويت أو أين نصلي، وما نفكر بهِ أو نقوله أو كيف نصنع الأفلام. |
| Kızgınlık yüzünden kimse kimsenin canını almaya hakkı yoktur. | Open Subtitles | لا أحد لديه الحق أن يسلب حياة الاخرين في لحظة غضب |