Ama gerçek şu ki, bizler değiştik. Artık bilgi ekonomisindeyiz. | TED | لكن الحقيقة أنّنا تحوّلنا و نحن الآن في الاقتصاد المعرفي |
Ama gerçek şu ki; hiç bir şey garanti değildir. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أنه لا شيء مضمون في هذه الحياة |
Fakat gerçek şu ki ilk hangi bilgenin dediğinin önemi yok çünkü bilgenin verdiği bir öğüt, bugün bile geçerli. | TED | لكن الحقيقة أنه لن يؤثر من هو الحكيم الذي قالها أولا لأنها ما زالت نصيحة حكيمة حتى في يومنا هذا. |
"Doğayı sevmek ve korumak" demen kulağa iyi geliyor olabilir, ...Ama aslında, Nano Ülkesi'ndeki herkes sadece iyi gibi görünüyor. | Open Subtitles | . قول إنك تحب الطبيعة و تهتم بها قد يبدو جميلاً . لكن الحقيقة, إن الجميع في بالد النانو يتألمون |
Ama doğrusu, hiçbir yere yerleşmeye hazır değilim. | Open Subtitles | لكن الحقيقة ، أنا لست مستعدا بعد للإستقرار بأي مكان |
Ama gerçekte güç, tutku rekabet ve saf şans eşit ağırlıkta rol oynamıştır. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أن القوة والشغف التنافس و الصدف لعبوا دورا هاما ومتوازنا |
Birçoğumuz kadınların haklarından mahrum edildiğini söylüyor, Ancak gerçek şu ki evet, çoğu zaman kadınlar kendi kendilerini bu haklardan mahrum ediyorlar. | TED | ربما يقول أكثرنا أن النساء يُمنعن حقوقهن، لكن الحقيقة تقول أنه لطالما حرمت النساء أنفسهن هذه الحقوق. |
Ama gerçek şu ki bir sevgili olabilir ama bir eş olamaz. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أن الزوجة يمكنها القيام بما لا تقوم به الحبيبة |
Ama gerçek şu ki, evde eşlik edecek birinin olmasını özledim. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أنني تعودت على امتلاك صديقة حميمة في المبنى |
Yazar olduğumu iddia edebilirdim Ama gerçek şu ki bir devlet kurumunda çalışıyorum. | Open Subtitles | يمكنني الادعاء بأنني كاتب لكن الحقيقة هي انا اعمل في مكتب الخدمات المدنية |
Ama gerçek şu ki her şeyi olduğu gibi düşününce, bu gerçekten anlamlı bir davranış. | TED | لكن الحقيقة أن، إذا كانت الأمور كما هي عليه، فإن الأمر يبدو منطقيًا للغاية. |
Beraber roller oynayabiliriz Ama gerçek şu ki ilgimi çekiyorsun. | Open Subtitles | ونتحادث كما يفعل الجميع عند .. التعارف، لكن الحقيقة البسيطة هي أني أجدكِ مثيرة للاهتمام |
Fakat, Gerçek şu ki, ondan sonra, neredeyse uyanık olduğum her dakikayı bu hayali kovalayarak geçirdim. | TED | لكن الحقيقة هي انني قضيت كل لحظة استيقاظ تقريبا منذ ذلك الحين اطارد تلك الرؤية. |
Fakat gerçek tek başına özgür kılmaz. Bizden onu anlamlı kılacak yetenekleri, tutumu, kabiliyeti ve medeni ceserati bekler. | TED | لكن الحقيقة لن تحررنا إلى أن نقوم بتطوير المهارات و العادة والموهبة والشجاعة الأخلاقية لاستخدامها. |
Fakat gerçek şu ki sizi uyarmalıyım. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أني جئت لكم من قبل بتحذير |
Ama aslında gerçek şudur; bizler cerrah oluruz çünkü içimizde, derinlerde bizi rahatsız eden şeyi kesip atabileceğimiz düşünürüz. | Open Subtitles | , لكن الحقيقة هي , نصبح جرّاحين لأنه بمكان ما بأعماقنا . . نظن أننا تغلبنا على ما يطاردنا |
Bana karşı daha çekici görünmek istemeni takdir ediyorum, Ama aslında... | Open Subtitles | أنا أقدّر أنّك تحاول أن تكون جذّاباً لأجلي لكن الحقيقة هي |
Hepinizin kocaya ihtiyacımız yok diyeceğinizi biliyorum... .. ve kocaya ihtiyacım yok dediğinizi biliyorum Ama doğrusu,kocanız olamıyor. | Open Subtitles | أعلم أنكن تدّعين بأنكن في غنىً عن الرجل و لكن الحقيقة هي أنكن عاجزات عن الحصول على رجل |
Biliyorum bunu sen istemedin Ama doğrusu gerçek zevki hissettim. | Open Subtitles | أعرف بأنك لم تسأل عن ذلك، لكن الحقيقة بانني أحسست بسرور حقيقي. |
Ama, gerçekte size doğrudan bunu teklif etmedi birlikte filme seyretme konusunda? | Open Subtitles | لكن الحقيقة أنه لم يسألك بشكل قاطع أن تشاهدي الأفلام الإباحية معه؟ |
Ancak gerçek şu ki bunların hepsi hakkında oldukça çok bilgiye sahibiz. | TED | لكن الحقيقة هي أننا نعلم الكثير عن تلك الأشياء. |
Ama işin aslı sen de elektronik mağazasında çalışan bir ahmaksın. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة هي أنك فقط أخرق تعمل في متجر للإلكترونات |
ama açıkçası, gerçekten biyolojik oğlum olması ihtimali benim için çok zor.. | Open Subtitles | لكن الحقيقة بأن هناك فرصة بأنه قد يكون الابن البيولوجي؟ |
Birçok kişi Asyalılar olduğunu farzeder, ancak gerçekte Afrikalı göçmenler. | TED | الكثير يفترض أن الآسيويين هم الأكثر تثقيفاً لكن الحقيقة هم المهاجرين الأفارقة. |
Belki de sevdiğini sanıyor Ama asıl gerçek benimle ilgilenmiyor bile. | Open Subtitles | ربما يعتقد إنه يحاول ..لكن الحقيقة إنه فقط غير مهتم |
Ama gerçekler, beklentilerimin ötesindeymiş, çok ötesinde! | Open Subtitles | ، و لكن الحقيقة كانت أبعد ، و توقعاتي كانت أبعد من ذلك |
Onlara unuttum dedim ama işin doğrusu protestolarını protesto ediyorum. | Open Subtitles | أخبرتهن بأنني نسيت ، لكن الحقيقة أنني معترضة على احتجاجهم |