Yalnız, efendim, onu oraya koymak için izin alamıyoruz. | Open Subtitles | لكن، ياسيدى، لا نستطيع . الحصول على ترخيص لوضعه هناك |
koymak için doğru yeri kovaladığım sırada. | Open Subtitles | في حين أنني كنتُ أفتّش عن المكان الصحيح لوضعه. |
Shapiro, Shapiro'luğunu yapıyor. | Open Subtitles | (شابيرو) عاد لوضعه وأصبح (شابيرو). |
Shapiro, Shapiro'luğunu yapıyor. | Open Subtitles | (شابيرو) عاد لوضعه وأصبح (شابيرو). |
Söylediğim gibi, av peki iyi değildi. Oraya koyacak balık tutamadık. | Open Subtitles | الصيد لم يكن جيداً لذا لم يكن لدينا شيء لوضعه هناك |
Reed üzerinde sürekli takipte olacağız siz de onu tekrar parmaklıklar arkasına koyacak bir yol bulun, Avukat Hanım. | Open Subtitles | لم يكن لدينا لمحاولة قضيتها. سيكون لدينا مراقبة مستمرة على ريد، وسوف تجد وسيلة لوضعه وراء القضبان مرة أخرى، |
Eğer mühür sağlam durursa fotonu hızlandırıp, zamanı normale döndüreceğiz. | Open Subtitles | إذا صمد الختم، غسرّع الوحدة الضوئيّة، وأعد الزمن لوضعه الطبيعي |
Selam! Dolaba koymak için biraz sağlıklı gıda aldım. | Open Subtitles | لقد جلبتُ بعض الطعام الصحّي لوضعه في الثلاجة. |
Bir sembol, yeni bayrağımıza koymak için. | Open Subtitles | عن رمز, لوضعه على علم أمتنا الجديد. |
Oraya koymak zorunda mıydı? | Open Subtitles | أكان مضطرا لوضعه هناك؟ |
Şimdi çantaya koyacak manyak bir malzeme bulmak lazım. | Open Subtitles | الأن, نحتاج أمراً قذراً لوضعه في الحقيبة |
İçinde her ne varsa saklayacak kadar önemli ama o kasaya koyacak kadar değerli değil. | Open Subtitles | أياً كان ما يُوجد هنا، فقد كان مُهمّاً بما يكفي لإخفائه، لكن ليس قيّماً بما يكفي لوضعه في تلك الخزنة. |
Ağzına bir para dolu bir evde olmaktan ve koyacak bir yer olmamasından nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكره إمتلاكى لمنزل ملئ بالأموال ولا مكان لوضعه به |
747 kazasında daha fazla ölen yok. Her şey normale döndü. | Open Subtitles | ، لا مزيد من الوفيات من حادث تحطم الطائرة الجامبو . كل شئ يعود لوضعه الطبيعى |
Temize çıktığıma göre her şey normale döndü, değil mi? | Open Subtitles | .. حسناً ، فقط لكيّ أتاكد كل شيء عاد لوضعه الطبيعي ، صحيح ؟ |