Erken boşalma, kusurlu prezervatif ya da katilin kızı temizlemesi... | Open Subtitles | إستمناء مسبق , واقي معيب أو ممكن أنه قام بتنظيفها |
Açıkça görülüyor ki bunda kusurlu birşey var. | Open Subtitles | من الواضح أيضاً أن هناك شيء معيب في هذا الشيء |
Belki de bunun nedeni adaletin sonunda işin 12 kişinin kararına bağlandığı kusurlu bir kavram olmasıdır. | Open Subtitles | ربما لأن العدالة مفهوم معيب يتلخص في النهاية إلى قرار يتخذه 12 شخصاً. |
Ne utanç verici bişey bu | Open Subtitles | انه امر معيب لإنه كان اداء متألقاً |
Bakın, bu küçük yıldırma girişiminiz son derece hatalı. | Open Subtitles | أنا أعلم أنها انتهت تقريبا فى حوالى عام 1977 انظر هذا الادراج النفسى معيب بشده |
Arızalı vanadan gaz sızması nedeniyle yolcular boşaltıldı. | Open Subtitles | "وتم إخلاء القطار من الركّاب نتيجة تسرّب غازيّ من منفسٍ معيب" |
Vali Meclis Başkanları'na teşekkür edip Hayat Arkadaşlığı yasasının kusurlu olduğunu fark ettiğini ve yasayı değiştirme taraftarı olduğunu söylese nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا عن أن المحافظ يقول أنه بفضل الملاّك. قد أدرك أن قانون الشراكة المحلى معيب. وهو يعتزم دعم تغيير القانون. |
Ve bize söylediklerine dayanarak, bu bir kusurlu ürün. | Open Subtitles | وبناء على ما لديك قال تبين لنا، أنه منتج معيب |
kusurlu bir üründen çok, kusurlu bir kullanıcıya benziyor. | Open Subtitles | يبدو أنه أشبه مستخدم معيب من أنه منتج معيب |
- Ama kimse içeri girdiğimizi ya da çabanın tabiatı gereği kusurlu olduğunu anlayamaz. | Open Subtitles | ولكن لا أحد يستطيع أن يعرف أننا قادمون أو المسعى معيب بطبيعته. |
Bunların yarısında "kusurlu" yazıyor. Voltaj metre lazım bize. | Open Subtitles | معظمها مصنف كـ"معيب" نحتاج إلى عداد فولطات |
Her ikisi de sağlığınız için yeterince zararlı. (Gülüşmeler) Terörizme bir marka şeklinde baktığınızda, onun oldukça kusurlu bir ürün olduğunu fark edeceksiniz. | TED | كلاهما مُضِّر بالصحة. (ضحك) إن نظرتم إليه كعلامة تجارية من هذه النواحي، فإنكم ستُدركون أنه منتج معيب جداً. |
kusurlu bir spor olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نحن نعلم أن الشكل معيب |
Hastalar kusurlu hipotolamus beziyle doğarlarmış. | Open Subtitles | المتعرض لها يولد بمهاد معيب |
Bay Stonewater, bu hastalığa kusurlu bir gen sebep olmaktadır. | Open Subtitles | ويا سيّد (ستونووتر).. مرض (هانتينقتن) سببه جين معيب |
kusurlu olsa bile. | Open Subtitles | على الرغم إنه معيب. |
utanç verici ama gerekli. | Open Subtitles | هي معيب لكن ضروري |
utanç verici! | Open Subtitles | تصرف معيب |
Ama ne olursa olsun, Kazanç Temelli Eğitim Harcı'nın üçüncü ve en büyük faydası; Amerikalılar'ı, hatalı ürün aldıkları için mali yıkım yaşama korkusu ve gerçeğinden kurtarması olacaktır. | TED | لكن ومهما كان الأمر، الفائدة الثالثة والأهم للرسوم الدراسية حسب الدخل، هي أنها ستحرر الأمريكيين من الخوف وحقيقة الخراب المالي بسبب أنهم اشتروا منتج معيب. |
Arızalı Detektif. | Open Subtitles | المخبر معيب. |
59, D sınıfı, VSI 1 için kusursuz. | Open Subtitles | إنه 59 قيراط من الألماس شفّاف اللون، الوضوح غير معيب إلى معيب بشوائب بسيطة جداً |
Bu yaptığınız çok çirkin bir hareket. Suçlamanız nedir? | Open Subtitles | هذا معيب ما التهمة؟ |
Bu tam bir dalavere! | Open Subtitles | هذا معيب! |