| Siz ikiniz burada kalın. Burası sivillerle dolu karar vermesi zor olacak. | Open Subtitles | أنتما الإثنان على هذه الجهة المكان ممتلئ بالمدنيين لذا كونو حكيمين قليلاً |
| Dava yükümüzü yeniden gözden geçirdik ve şu anda çok dolu olduğumuzu gördük. | Open Subtitles | مجدداً استعرضنا القضايا المعروضة لدينا ووجدنا أن جدول أعمالنا ممتلئ في الوقت الراهن |
| Kayıt cihazı Amerikan futbolu maçlarıyla dolu ki hepsi birbirinden rezil bu arada. | Open Subtitles | جهاز الدي في ار ممتلئ بمباريات كرة القدم الامريكية والتي بالمناسبة هي تافهة |
| Hey baba, İncil zamanındayım ve bir stad dolusu insan beni alkışlıyor. | Open Subtitles | هي, ابي, انا في زمن الانجيل, ويوجد ملعب ممتلئ بالناس ويصفقون لي |
| Meşhur bir suikastçıya niye dolu bir silah verelim ki? | Open Subtitles | لماذا عسانا ان نعطي سلاح ممتلئ لقاتل سيء السمعة ؟ |
| Otel tamamen dolu. Tıka basa dolu. | Open Subtitles | اسف, الفندق بأكمله ممتلئ مشغول حتى السماء |
| İnsanlar her gün kürek postalıyor. Posta onlarla dolu. | Open Subtitles | الناس يرسلون مجاذيف كل يوم البريد ممتلئ بهم |
| Nefretle dolu kalbimin üzerine İsa'nın haçını taktım. | Open Subtitles | إنّي أرتدي صليب المسيح على قلبٍٍ ممتلئ بالكراهيّة. |
| Altın şamdanlar ya da dolu bir yardım kutusu mu gördük sanıyorsun? | Open Subtitles | لقد ظننا أننا سنجد شمعدنات ذهبية و صندوق الكنيسة ممتلئ لحافتة هل تعلم ماذا وجدنا |
| Buyur. Arkada dolu bir küvet var. | Open Subtitles | بالتاكيد باستطاعتك هذا فلقد حصُلت بالكاد علي حوض ممتلئ بالخلف |
| Kafam tıkanmış borularla dolu sanki. | Open Subtitles | يبدو و كأن رأسي ممتلئ بالشرايين المسدودة |
| Ve bunun için dolu bir karna ihtiyacın var ve buradaki biri için bu yer ya da başka yer fark etmez. | Open Subtitles | ،و لذلك هنا أنتِ بحاجة إلى بطن ممتلئ و شخص يكون هنا |
| Hala senin şu sandığın dergilerle ve döküntülerle dolu olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لا زلت أعتقد أن صندوقك ممتلئ بمجلات قديمه و نفايات |
| Sizin artık sahip olmadığınız sorunlarla dolu: | Open Subtitles | إنّه ممتلئ بمتاعب لم تعودي تواجهينها بعد الآن |
| Buradaki Baptist hastanesinde bir koğuş dolusu genç sevimli, görebileceğin en yakışıklı çocuklar var hiçbirinin belden aşağısı tutmuyor. | Open Subtitles | هناك بالمستشفى جناح ممتلئ بالفتيان الصغار من أجمل الفتيان الذين يمكن أن تقابليهم مشلولين من الأسفل |
| Aman Tanrım, bura hep Froot Loop ile dolmuş. | Open Subtitles | يا إلهي، هذا الدرج ممتلئ بحبوب فروت لوبس. |
| 10'unda, 14'ünde ve 20'sinde doluyum. | Open Subtitles | جدولي ممتلئ في اليوم الـ 10 و الـ14 و الـ 20 |
| Hayır, hayır bugün Cumartesi. Orası tamamen doludur. | Open Subtitles | لا لا لا انها ليلة السبت يا رجل المكان ممتلئ |
| Çok doluydu, ama tam ben içeri girerken iki kişi bir masadan kalktı. | Open Subtitles | كان المطعم ممتلئ عن آخره ولكن ترك شخصان طاولة في لحظة دخولي |
| - Ama diğer çocukların kıçını tekmelemek istemiyorum. - Ağzın doluyken konuşma. | Open Subtitles | لكني لا أريد أن أعلم الطفل الاخر درساً لا تتكلمي و فمك ممتلئ |
| Görüyorsun, geçen hafta adisyonun ikinci deftere taştı çünkü ilk defter tamamen doldu. | Open Subtitles | الأسبوع الماضي حسابك لدينا انتقل إلى دفتر آخر لأن دفترك الأول كان ممتلئ جدا |
| Karizmatik olduğunu sanıyor, peki neden onun gibi tombul biri kendini gösterdi ki? | Open Subtitles | كان من المفترض أن يكون رائعا إذا لماذا ظهر شخص ممتلئ مثله أمامي؟ |
| Biri orta yaşlı... iri yapılıydı. | Open Subtitles | وكان واحد منهم في منتصف العمر ممتلئ الجسم |
| Adamla rıhtımda buluşmuşlar. Bir sürü tekne olan kalabalık bir rıhtımmış. | Open Subtitles | يقول انه قابل الرجل في حوض السفن حوض سفن ممتلئ بالقوارب |
| - Sofraya gel. - Ben yedim. Çok tokum. | Open Subtitles | أكمل طعامك - لقد أكلت مسبقاً ، بطني ممتلئ تماماً - |
| Galiba bir keresinde Tıknaz bir erkektim. | Open Subtitles | أعتقد أنني كنت رجلًا ممتلئ البُنية في إحدى المرّات. |
| Bu yol gizli hazinelerle doluymuş... erkekleri ebedi mutluluğa götüren türden. | Open Subtitles | المسار ممتلئ للوصول للكنز المخفي إنه يقود الرجل لمتعة أبدية |